Dünya
Deutsche Welle

Sığınma başvurularında hukuk çiğneniyor mu?

Almanya’ya iltica başvurusunda bulunan sığınmacıların sayısı hızla artıyor

02 Aralık 2016 00:13

“Size son kez soruyorum: Ülkenizde siyasî baskılara maruz kalıyor musunuz?“ Almanya’da sığınmacıların hakları için mücadele eden Pro Asyl adlı STK’nın Başkanı Günther Burkhardt, sığınma başvuru protokollerinde yer alan bu ve benzeri ifadeleri okudukça sinirli bir şekilde "Önyargısız bir sığınma başvurusu mülakatı böyle mi olur?" diye soruyor ve cevabı da hemen kendisi veriyor: Hayır! Pro Asyl Başkanı, “Suriyeli bir ailenin sığınma başvurusu mülakatı sadece 25 dakika sürüyorsa, başvurunun reddedileceği en başından bellidir“ diyor.

Mültecilerle ilgili çalışmalar yürüten pek çok insan hakları örgütü ve yardım kuruluşu da benzer tepkiler veriyor. Onlara göre bu, buzdağının sadece görünen kısmı. Berlin’de ortak bir bildiri yayınlayan STK’lar, Almanya’daki sığınma başvurularında hukuk devleti mekanizmalarının tam olarak işlemediğine dikkat çekti. Aralarında Uluslararası Af Örgütü, Pro Asyl ve Caritas’ın da bulunduğu çok sayıda insan hakları ve insanî yardım kuruluşunun imzasıyla yayımlanan bildiride, hukukî güvence eksikliği, kötü tercümanlar ve yetkililerin başvurularını yüzeysel ele alması gibi bir dizi aksaklığa dikkat çekiliyor.

‘Tıpkı fabrikadaki seri üretim gibi‘

Buradaki aksaklıkların sadece Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) çalışanlarından kaynaklanmadığını kaydeden avukat Reinhard Max ise yapısal sorunların da had safhada olduğunu belirtiyor. Danışmanlık şirketi McKinsey’in de önerileri doğrultusunda federal hükümetin mültecilerle ilgili sıkı düzenlemelere gittiğini hatırlatan Max, bunun da BAMF’ın üzerinde de hızlı karar verme baskısı oluşturduğunu savunuyor. “Sığınma başvuruları adeta fabrika bandında yapılan seri üretim gibi karara bağlanıyor. Alman hükümetinin, 2017 sonbaharındaki seçimlere kadar yarım milyon sığınma başvurusunun karara bağlanması yönünde verdiği talimat, pek çok hata ve haksızlığı da beraberinde getiriyor.“

STK'lar, sığınma başvurularının hızlı bir şekilde karara bağlanmasına olumlu yaklaşmakla beraber, önceliğin hukuk devleti prensiplerinin uygulanmasında olduğunun altını çiziyor. Mültecilerin söylediklerini eksik hatta yanlış tercüme eden eğitimsiz tercümanlar da sorunun bir başka ayağını oluşturuyor. Avukat Reinhard Max “Çoğu kez sığınma başvurusunda bulunanların söylediklerinin sadece yüzde 10’u resmî protokole geçiyor. Tercüman neredeyse karar verici rolünü tek başına üstleniyor“ diyor.

Başvuru sürecinin tam 12 farklı adımı içerdiğine dikkat çeken STK'lar, bu aşamalardan sonra Federal Göç ve Mülteciler Dairesi’nin dosyayı nihaî karar vericiye ilettiğini, bu kişinin de mültecilerin yüzünü dahi görmeden karar verdiğini belirtiyor. Böylece başvuru sahibinin “inandırıcılığı“ konusunda bir kanaat oluşmadan karar verildiğini belirten insan hakları ve yardım kuruluşları, şu önemli eleştiriyi getiriyor: Sığınma başvurusu sürecindeki bu ayrışmayla Almanya, Avrupa Birliği’nin sığınma müktesebatını da ihlal ediyor. Bunu önlemek için de tüm sürecin tek elde toplanması öneriliyor.

Yetkililer eleştirileri geri çeviriyor

Federal Göç ve Mülteciler Dairesi ise bu eleştirileri kabul etmiyor. STK’ların açıklamalarının, yüzbinlerce dosyadan cımbızla seçilmiş 106 olumsuz başvuruyu esas aldığını belirten kurum, bu örnekler esas alınarak sığınma başvurusu sürecinin yargılanamayacağını savunuyor. BAMF ayrıca, başvuru sahiplerinin yüzde 65’ine hukukî koruma sağlandığını da kaydediyor.Eleştiriye her zaman açık olduklarını da belirten kurum yetkilileri, mültecilerin her türlü olumsuzluğu, BAMF’ın resmî web sitesi üzerinden anonim olarak yazabileceğini de belirtiyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Richard Fuchs

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle