Japonya'nın eski başbakanı Şinzo Abe'nin geçen hafta seçim kampanyası sırasında beklenmedik bir şekilde saldırıya uğrayıp hayatını kaybetmesinin ardından gözler Başbakan Fumio Kişida ve hükümetin geride kalanına çevrildi.
Suikasttan iki gün sonra Pazar günü gerçekleşen seçimlerde Abe'nin kilit isimlerinden sayıldığı Liberal Demokrat Parti (LDP) ve koalisyon ortakları büyük bir zafer kazandı ve Temsilciler Meclisi'nden sonra Danışmanlar Meclisi'nde de üçte ikilik çoğunluğu yakaladı.
Bu durum ve üç yıl seçimsiz bir döneme girilmesi, Abe'nin halefi olarak görülen Başbakan Fumio Kişida'nın reform ve anayasa değişiklikleri dahil her türlü siyasi manevrayı yapmak için önünde hiçbir engelin kalmadığı "altın dönemi" yakaladığı anlamına geliyor.
Japonya'da herkes Kişida'nın, ufak tefek görüş farklılıkları olsa da Abe'nin açtığı yoldan ilerlemesini bekliyor. Bu yolun gelecekteki mihenk taşları neler?
Dış politikada Çin ve Rusya'ya temkinli yaklaşım
Abe'nin ikinci defa başbakanlık yaptığı 2012'ye dek özellikle Avrupa'da Çin devlet başkanı Şi Jinping'e ve Çin'in ekonomik gücüne karşı bir yumuşama ve Çin'le iyi ilişkiler kurmada istekli bir hal göze çarpmaktaydı.
Ulusalcı Abe ise Çin'le Japonya'nın ticari ortaklığı gerçeğini kabul etmekle birlikte Çin'e karşı her zaman şüpheci bir şahin tavrı takınarak özellikle ABD'yi Çin'in gerçek amacı ve askeri gücü konusunda sürekli uyarıyor, Japonya'nın kendini savunabilmesi gerektiğini söylüyordu.
Bugün Batı'nın Çin'e olan aynı şüpheci yaklaşımının belkemiğini Abe'nin bu uyarıları oluşturuyor.
Japonya'nın Çin'le diyalogda Abe'nin bu tavrını sürdürmesi bekleniyor.
Çin'in, bugün Sri Lanka'nın ülke olarak iflasına yol açan "borç rehineliği diplomasisi"ne (gelişmekte olan ülkelere büyük altyapı yatırımları vaadiyle yüksek faizli borçlar verip sonra da ülkeler ödeyemeyince onlara el koymak) karşılık Japonya, G7'ye, Türkiye' de yaptığı Marmaray ve Çanakkale Köprüsü projeleri gibi yeni bir tür "kaliteli altyapı" projeleri alternatifini kabul ettirdi.
Japonya'nın silahlanması mümkün görünüyor
Abe, Uzak Doğu'nun güvenliği açısından ABD'nin mutlaka bölgede etkin ve yanında da güçlü bir Japonya olması gerektiği iddiasını kabul ettirmede başarılı oldu.
Buna göre Japonya'nın ABD'den hali hazırda satın aldığı 40'ın üzerinde F-35 dışında uçak gemisi sipariş etmesi gibi şimdiye dek düşünülmeyen bir şekilde silahlanması mümkün görünüyor.
Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de sık sık konuşan Abe'nin bu ülkeyle olan diplomasi girişimleri sonuçsuz kaldı.
Ne Japonya, Rusya ile İkinci Dünya Savaşı'nın bitimini ilan eden ve aralarındaki adalar sorununu çözen bir anlaşmayı imzalayabildi ne de Rusya'nın Gelişmiş Ülkeler G7 grubuyla olan sürtüşmeleri son buldu. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesiyle beraber Japonya Ukrayna ve Batı tarafının yanında yer alınca ilişkiler iyice kötüye gitti.
Bu alanda Ukrayna işgali çözümlenene dek Kişida'nın yapabileceği bir şey yok.
Başbakanlığı sırasında 80 ülke gezen Abe'nin özellikle bir önceki ABD başkanı Donald Trump ile bu denli sıkı ilişki kurmasını yadırgayanlar oldu.
Trump'ın eski ulusal güvenlik danışmanı H.R. McMaster'a göre Abe, Serbest ve Açık Hint-Pasifik fikrini ilk ortaya atan ve bu amaçla Japonya, ABD, Avustralya ve Hindistan'ı bir araya getiren kişi olarak tarihe geçti.
Abe'nin bu büyük başarısını Kişida'nın devralıp devam ettirmesi düşünülüyor.
İç politika ve ekonomide durumlar karışık
Dış politikada Japonya'yı dünya ile birleştirici ve ülke lehine yapıcı tutumuna karşın iç politikada Şinzo Abe'nin popülist söylemleriyle kutuplaştırıcı bir kişilik sergilediği uzmanlarca kabul ediliyor.
Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerikalılar tarafından yazılan barışçıl anayasasının ordu bulundurmayı yasaklayan 9. maddesini bölgenin güvenliğini öne sürerek ısrarla değiştirmek istemesi özellikle atom bombasının yaptığı yıkımı çok iyi hatırlayan kesimlerle ve solcularla arasının açılmasına neden oldu.
Fumio Kişida'nın Hiroşima'dan meclise girdiği ve nükleer silahlar konusundaki karşıt duruşu düşünülürse yeri geldiğinde ABD ile nükleer silah paylaşımı fikrini bile ortaya atabilen Abe'den farklı bir politika izleyeceği tahmin ediliyor.
Tarih kitaplarının Japonya'nın zaferlerine daha çok yer vermesi gerektiğini savunan, Japonya'nın İkinci Dünya Savaşı'nda işlediği savaş suçlarını inkar eden veya görmezden gelen Abe'nin, özellikle Japonya'nın bir zamanlar arka bahçesi saydığı Kore Yarımadası halklarını kızdıran ama Japonya'da muhafazakar, ulusalcı ve aşırı sağcıların sevdiği bölücü bir politika izlediği de biliniyor.
Bu da dünyanın belki de en homojen ülkesi Japonya'da kutuplaşmayı arttırma riski taşıyor.
Abenomi'ye karşılık "Yeni Kapitalizm"
Ekonomi alanında Abe 2012'de başbakan olunca kendi adıyla anılan Abenomi adlı neoliberalist ekonomik reçete ve büyümeye yönelik tedbirler paketini yürürlüğe soktu.
O zamanlar ekonomik durgunlukla boğuşan Japonya koşullarında şirketlerin kârlarını arttırıp işsizliği yarıya düşürse de enflasyonu yüzde 2'ye indirme gibi diğer hedeflere ulaşmakta yetersiz kaldı.
Financial Times gazetesi, "Ancak bu çabalar boşuna değildi. Aşırı genişlemeci para politikası Japon Yeni'ni zayıflattı ve borçlanma maliyetlerini düşürdü. Özellikle tüketim vergisini çok hızlı yükseltmesi gibi fazla azimli tedbirleri bazılarında korku yarattı ve ekonomik düzelmenin hızını kesti" diyor.
Kişida ise kendi yarattığı ve gelir eşitsizliğini çözeceğini vaat ettiği "Yeni Kapitalizm" adlı ekonomik politikasıyla Abe'nin neoliberal politikalarını üstü kapalı olarak eleştiriyor.
Merkez Bankası başkanı henüz belli değil
Buna rağmen ekonomide bazı anahtar görevlere atayacağı isimler Kişida'nın geride bırakacağı kendi politik mirasını da belirleyecek.
Ancak belli konularda eli kolu bağlı. Örneğin ilerideki aylarda Abe ile zamanında uyumlu çalışan Japonya Merkez Bankası başkanı Haruhiko Kuroda'nın yerine gelecek isim henüz belli değil.
Bir yandan da dolar karşısında tarihi düşüş yaşayan Japon yen'inin daha da düşmesini önlemek için Merkez Bankası üzerinde sıkı para politikası baskısı var.
Hükümette görevi olmamasına karşın yıllardır LDP içerisindeki muazzam gücü nedeniyle "gölge şogun" adıyla anılan Şinzo Abe'nin kendi ekonomik ve siyasi ajandasına şartlanmış olan Japonya'da LDP ve başındaki Kişida hafta sonundaki seçimlerde gelen zaferle bundan sonraki üç yıl boyunca hiç seçimin olmadığı "altın dönem" yaşayacak.
Kişida'nın elde ettiği olumlu politik havayı yok edecek tek olasılık, Abe'nin başını çektiği ve Kişida'nın da üyesi olduğu LDP fraksiyonunun bir nedenle dağılması ve parti liderliğinde kendisine rakiplerin çıkması olabilir.