Fotoğraf: Merve Bavra
27 Aralık 2021 00:00
Gaziantep’te pitbull cinsi bir köpeğin 4 yaşındaki bir kız çocuğuna saldırmasının ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “sahipsiz hayvanların yerinin barınaklar” olduğunu söylemesi tartışma yarattı. Erdoğan’ın açıklamalarının ardından İstanbul’da Bağcılar Belediyesi’nin parkta yatan köpekleri topladığı iddiası tepkiyle karşılandı. Hayvanseverler 5199 sayılı Hayvan Hakları Kanunu’nun 6. maddesine dikkati çekerek, sokak hayvanlarını toplayan belediyelerin suç işlemiş olacağını söylüyor. Sokak hayvanlarının barınaklara kapatılmasının bir çözüm olmayacağını belirten hayvanseverler, Türkiye’deki hayvan barınaklarının durumunun da iç açıcı olmadığının da altını çizdi.
T24’e konuşan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Deniz Tavşancıl, sokak hayvanlarının toplatılarak barınaklara konulması fikrinin her şeyden önce “bu toprakların kültürüne ihanet” olacağını söylerken; Hayvanlara Adalet Derneği (HAD) Başkanı Hülya Yalçın, köpeklere düşman olan bir kitlenin var olduğunu ve Erdoğan’ın söyleminin katliamlara yol açabileceğini belirtti. Bazı yerlerde sürek avlarının başladığını söyleyen Yalçın, "Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir an önce ifadelerinin altını açması ve belediyelere ültimatom göndermesi gerektiği" konuda çağrıda bulundu.
Davranış Uzmanı Veteriner Hekim Gökhan Durukan ise köpek ırklarının “tehlikeli” olarak ayrılmasının yanlışlığından bahsetti. 1991 yılında İngiltere’de ortaya çıkan ırklara yönelik kanunun bilimsellikten uzak olduğunu, çünkü ırkın saldırganlık üzerinde etkisinin bilimsel olarak kanıtlanmadığına dikkati çeken Durukan, saldırganlığın dinamik bir süreç olduğunu ve birçok çevresel-fizyolojik uyarımlardan etkilendiğini belirtti. “Biliyoruz ki saldırganlık bir hastalık ve tedavi edilebilir” diyen veteriner hekim Durukan, “Ben, sahipli bir hayvanın saldırma potansiyeli olsun olmasın, sorumlu kişisinin tasma ve kayış kullanması gerektiğini öneriyorum. Saldırganlıkla ilgili potansiyeli olan köpeklerin de bu 1 kg'lık pomerianda olabilir, 50 kiloluk kangal da olabilir, mutlaka ağızlık kullanımını öneriyorum” dedi.
Gaziantep'te pitbull cinsi iki köpeğin saldırdığı dört yaşındaki Asiye Ateş’in ağır yaralanmasının ardından, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Öncelikle sahipsiz hayvanların yerinin sokaklar değil barınaklar olduğunu unutmamalıyız” dedi. belediye başkanlarına sokak hayvanları için “ön alma” talimatı veren Erdoğan, “Sıcak ve güvenli barınaklar kurarak gıda artıklarından hayvan maması üretimini teşvik ederek pek çok gönül kazanabilirsiniz” diye seslendi. Ardından yaptığı bir başka konuşmada da temmuz ayında kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu'nu hatırlatan Erdoğan’ın "Tabi biz hayvan severler noktasında bir yasal düzenleme yapalım, dedik ve yaptık. Şimdi tabi bu yasal düzenlemeyle ortaya bir de bedel çıkıyor" ifadesi dikkati çekti.
Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Timur Ugan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'tehlike arz eden tüm köpeklerin toplanması' yönündeki çağrısının ardından Bağcılar'da parklarda uyuyan köpeklerin toplandığını duyurdu. Ugan, “Belediye işçilerinin arkasından kendi istekleriyle arabaya binen masum köpekleri alıyorlar" dedi.
Erdoğan’ın açıklamaları ve sonrasında ortaya çıkan bu durum hayvanseverler tarafından tepkiyle karşılandı. Change.org’da sokak köpeklerinin toplatılmasına karşı “Hayvanlar sokaklarımızın rengi, BARINAK çare değil ve sahipsizlerin sesiyiz” denerek imza kampanyası başlatıldı. Kampanyada Türkiye’deki barınakların durumunun içler acısı halde olduğuna dikkat çekildi; “Sokaklar onların, dünya onların, biz insanların olduğu kadar onlar da adil yaşamayı davranılmayı yasal haklarının olmasını hak ediyor” ifadeleri kullanıldı.
Kampanyaya ulaşmak için tıklayın.
Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi tarafından yapılan açıklamada, Erdoğan’ın sahipsiz hayvanların yerinin barınakalr olduğuna ilişkin açıklaması “kanuna ve vicdana açıkça aykırı” olduğu ifade edildi.2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvan Hakları Koruma Kanunu’nun 6. Maddesi ile Hayvanların korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği'nin 7/1-a maddesi hatırlatılan açıklamada, “Bu söylem çok ciddi hayvan hakkı ihlallerine yol açacaktır. Zira defalarca kez kamuoyuna yansımış haberlerden görüleceği gibi, belediye barınakları yaşam alanı değil, adeta birer ölüm kampıdır” denildi.
Açıklamanın tam metni için tıklayın.
T24’e konuşan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkanı Deniz Tavşancıl, sokak hayvanlarının toplatılarak barınaklara konulması fikrinin her şeyden önce bu toprakların kültürüne ihanet olacağını söyledi; “Selçuklulardan Osmanlılardan itibaren sokaklarımızda hayvanlar var. Çünkü bu bizim kültürümüzün bir parçası. O nedenle kültürümüzün bir parçası olarak bakarsak eğer sokaktaki hayvanı yok etmek kültürümüzü yok etmek olur” ifadelerini kullandı.
“Yanlış yerden hareket ediyoruz. Sahipli bir hayvanın saldırısından hareketle sokaklardaki tüm hayvanların toplanması bence hayvanlarımız açısından çok büyük haksızlık” diyen Tavşancıl, “Sahiplerin çok daha duyarlı olması gerekiyor. Başka çözümler olabilecekken çıkan faturanın doğrudan hayvanlara kesilmesi yine bana çok büyük haksızlık olarak geliyor” diyerek hayvan sahiplerini daha duyarlı olmaya davet etti.
Kedi ve köpeklerin toplanması halinde kanalizasyonlardaki farelerin sayısının artacağına dikkati çeken Tavşancıl, Avrupa’daki düzenlemeyi örnek gösterenlere de şöyle yanıt verdi:
“Yıllarca bu topraklar bu şekilde yaşamış. Avrupa’yı Amerika’yı örnek almamıza gerek yok. Sonuçta bir şeyleri örnek alırken yüreğimiz aklımız var, kültürümüze sahip çıkacağız, uygun olanı da alacağız. Hiçbir şey yürekte akıldan süzgeçten geçirilmeden bunu böyle yapıyorlar deyip uygulanmaz ki. Her yapılan doğru mu ki!”
Erdoğan’ın açıklamasında “hem sokaktaki vatandaşımızın güvenliğini sağlayalım hem de bu canların güvenliği sağlansın” dediğine dikkati çeken Tavşancıl, “Hayvanları yok edin diye bir talimat vermedi asla ancak işgüzar belediyelerin bunu nasıl kullanacağından emin olamaz hiç kimse” dedi.
Tavşancıl, endişesini, “Böyle bir talimat beni şöyle endişelendiriyor; belediyelerin hayvanları toplayıp bilinmeze gönderilecek olması. Ormanlar, öldürmek… Onlara göre ‘talimat cumhurbaşkanlığından geldi’ olduğu için kendilerince öldürmeyi de meşru kılabilirler kafalarında” diye ifade etti.
5199 sayılı Hayvan Hakları Kanunu’nun 6. Maddesini hatırlatan Tavşancıl, “Bu maddeye göre sokaklarımızda hayvanlar bizimle beraber yaşar. Hayvanlar sadece kısırlaştırmak veya tedavi maksatlı alınırlar bulundukları yerden ve aynı yere geri getirilirler. O yüzden şu anda yapılacak her toplama usulsüzdür ve yasaya aykırıdır. Belediyeler suç işler” diye uyardı.
“Sıkıntı bu ülkede barınaklar hayal edildiği gibi yerler değil” diyen Tavşancıl, pek çok belediyenin bakım evinin bulunmadığını, olanların da kapasitesinin çoğunlukla dolu olduğunu belirterek, “Belediyeler kendisine yasak olarak konulmuş hayvan toplamayı yapmasın onun yerine yasanın ona verdiği bakımevi kur aşevi kur bunları kısırlaştır aşıla gibi asıl yapması geren görevleri yerine getirsin. Zaten yıllardır bu görevleri yerine getirmiş olsaydı bugün bu sorunların hiçbiri olmayacaktı” eleştirisi getirdi.
Öte yandan Tavşancıl, toplumda yaşanabilecek olası sıkıntılara karşı da şöyle uyardı:
“Sokaklarında hayvanları olan insanlar besleyen göz kulak olan, azımsanmayacak kadar çok insan var böyle, kimse sokağındaki hayvanları öyle teslim etmez. Çok üzücü şeyler yaşarız, bu böyle çözülemez. İnsanlar arasında bir çatışma yaşanır. Mahallede yaşayan hayvanlar mahallenin sakinidir. Ve mahalleli de sakinini kolay kolay teslim etmez diye düşünüyorum. Kaldı ki teslim etmesine gerek de yok yasaya aykırı.”
Sokak hayvanlarını Türkiye’de barınaklara kapatmanın gerçekçi olmadığını ve yanlış olduğunu vurgulayan Tavşancıl çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
“İlk olarak kaçak üretim, kontrolsüz üretim son bulacak. İkincisi zaten yeni düzenlenen yasada var, sokaktaki hayvan kısırlaştırılacak, kayıt altına alınacak, evdeki hayvanlar kayıt altına alınacak. Böylelikle evdeki hayvanlar terk edildiğinde kimin terk ettiği ortaya çıkacak. Sokağa giden hayvan mutlaka kısırlaşacak. Daha bilinçli olacağız. Hayvanların karınları doyacak, besleme noktaları yapılacak. Bu belediyelerin görevi zaten. Kanunda ve kanunun uygulama yönetmeliğinde diyor ki; ‘Kendi ilçe sınırları içinde hastaneler okullar, iş yerleri, restoranların artık kalan malzemelerin ürünlerini alır.’ Belediyeler bunların hiçbirini almıyorlar. Kuru mama ihalelerine giriyorlar. Kendileri kazanlarla yemek yapabilir. Aç insan gibi düşünün açlık kolay bir şey değildir canlı için. Hayvanların canlı olduğunu bilmek gerekir her şeyden önce.”
“Kimi zaman saldırılar olabiliyor sürüler olduğu zaman ama orada mutlaka alfa bir köpek oluyor. Oradaki gönüllü hayvan koruma görevlisiyle beraber çalışılırsa, o bilir hangisinin agresif olduğunu. Onu rehabilite etmek için oradan alırsınız, o sürü sakinler orada. Çünkü daima biri saldırır önce aynı anda hepsi saldırmaz. O alfa köpek saldırır ve arkası gelir. O alfa köpekler alınabilir. Ama tüm hayvanların toplanmasına asla gerek yok.”
Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı Hülya Yalçın, "Bir kere bütün hayvanları bir barınağa kapatmak mümkün değil. Barınakta hayvan olmaz Bütün canlıların ilk temel haklarından biri de özgürlüktür. Hiçbir canlıyı hiçbir yere kapatamazsanız" diyerek söze başladı.
"Erdoğan bu açıklamada bence biraz maksadını aştı. Çünkü bu köpeklerle tatsız olayı yaşayan küçük kız konusunda çok ciddi tepki geldi. Zaten köpeklere düşman kitlenin sürekli yaptığı bir hareketti bu. Üstüne tüy diktiği için Erdoğan da bir şeyler söylemek zorunda kaldı. O konuşmayı ben tekrar tekrar izledim, tabii başka şeyler söyleyebilirdi ama Erdoğan hayvanları deli gibi seven bir insan değil. Yemek hazırlıklarından bahsetti mesela, ‘gıda artıklarından hayvanlara yemek yapılmasını teşvik edecek projeler yapın, güvenli sıcak barınaklar hazırlayın sokaklardaki çeteleşmenin önünü alın’ dedi ama biz olanları yıllardır Türkiye’de yaşananları bildiğimiz için bu söylenenlerin cumhurbaşkanı da zaten söyledi toplarız öldürürüz diye sonuçlanacağını çok iyi biliyoruz" diyen Yalçın, "Hep söyleriz hukukta karine diye bir şey vardır. Yapılmış olanlar yapılacakların gösteresidir diye. 20 yıldır belediyelerin yaptığı her şey, şu andan sonra hele de Erdoğan bu cümleyi söyledikten sonra, kendi lehlerine çevirerek neler yapacağının bir göstergesidir. Ve korkunç bir göstergesidir" diye konuştu.
"Hayvanlar barınaklara kapatılamaz bir kere kültürümüze ve geleneklerimize, doğa haklarına aykırı. Biz buna hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz. Ha gücümüz nereye kadar yeterse, hangi hayvana yeterse" diyen Yalçın, Erdoğan'ın açıklamalarının ardından sürek avının başladığını ileri sürdü; "Barınağı olan olmayan işçisi olan olmayan, kırsaldan gelen videoları görüyorsunuzdur, küçücük yeni doğmuş bebek hayvanları uluorta taşıyan bir sürü barbar türedi bu laftan cürretlenerek" diye konuştu.
"Cumhurbaşkanının bu vahşete de izin vermemesi lazım. Küçük bir kız çocuğunu nasıl düşünüp kolluyorsa aynı husumeti hayvanlara çevirmeyip hayvanları da koruyup kollaması gerekir" diyen Yalçın, köpekler üzerinden hayvanseverlere saldıran bir kesimin varlığından bahsetti. Yalçın şöyle konuştu:
"Demem o ki, hayvanlar barınaklara toplanamaz. Bir iki üç beş derken milyonlarca hayvanı barınaklara koymak mümkün değil. Biz zaten hayvanları orada bırakmayız. Her mücadele kendi isyanını getirir derler. Bu çok akla gelen bir şey değil ama şu ilk aşamada işgüzar belediyeler vahşi uygulamalar yüzünden maalesef bazı hayvanlarımızı kaybettik ve kaybedeceğiz. Çok üzgünüz onlara yardımcı olamıyor olduğumuz için. Ama halkın da bir kısmı hızla uyanmak zorunda. Hayvansever olmak, aktivist olmak, şu bu olmak herhangi, bir isimle anılmak çok önemli değil. Orada çok büyük bir haksızlık var orada güçlü olduğu için kendisinin tarafında olan erk sembolünün yaptığı açıklamanın kendi işine gelen şekliyle kullanılmasında avantajı olduğu için hayvanları öldüren istediği gibi kullanan, katleden bir kitle var. Bunun öncelikle durdurulması lazım.
Nihayetinde Cumhurbaşkanı bu açıklamasının nelere yol açtığını hemen anlamak zorunda. Bize şu anda düşen göre, siz hayvanlara sıcak güvenli barınaklar yapın dediniz yemek temin ediniz dediniz ama siz sanki bunu dememişsiniz gibi sürek avı yapıp hayvanları öldürüyorlar. E bunu kanıtla diyecektir nihayetinde bize, biz devlet güçlerinin yaptığı herhangi bir şeyi ne zaman devlete karşı kanıtlayabildik ki bunu kanıtlayabilelim! Bilmemiz yeterlidir. Çünkü hobi ile uğraşmıyoruz. Biliyoruz ve iddia ediyoruz. Bu insanlarla da kişisel husumetimiz olmadığına göre Cumhurbaşkanı’nın bunu en kısa zamanda almasını bu açıklamasını en kısa zamanda altını açmasını istiyoruz. Belediyelere de bir ültimatom göndermek zorunda."
HAD Başkanı Hülya Yalçın son olarak muhalefet partilerin belediyelerine de şöyle seslendi:
"Barınaklarınızda iktidar sizsiniz. İktidar olunca söylemlerini bir kenara bırakın. Şu anda iktidar olduğunuz barınaklarda ve söylemlerde hayvanlara yaklaşımınız iktidar olduğunuzda ne yapacağınızı gösterecektir bize. Hem iktidara hem muhalefete hodri meydan."
Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği Başkanı Fatma Gülşen Balkanlı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılamasını talihsizlik olarak değerlendirdi. Türkiye’deki barınakların iyi durumda olmadığını söyleyen Balkanlı, “Artı onlar suçlu değil, bu esir hayatı hak etmiyorlar. Çözüm, onları gözden uzak tutmak, bir yerlere kapatmak değil, onları hayatımıza katarak, çocuklarımızı bu sevgiyle tanıştırıp büyütmek” diye konuştu.
“Müslüman bir toplumuz, bizlere tüm canlılara merhamet etmeyi, onları koruyup kollamayı öğretildi. Sevgi tabii ki bunun insan yaşamında rengidir. Ama insanlar artık seven ve sevmeyenler diye ikiye ayrılmış durumda. Sokaklarda artık hayvan istemeyenler var, bir de yaşamaları için ciddi savaş verenler” diyen Balkanlı, “Cumhurbaşkanı’nın söylemi toplumda çok büyük bir tepki almıştır. Bu söyleminin ardından, bu canlar adına hayatlarını yaşanır kılacak projeler başlatarak yapıcı çözümlerle ortamı yatıştırabilir”
Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği’nin Ataşehir temsilcisi olan ve Kadıköy Belediyesi Hayvan Barınağı’nda yaklaşık 21 yıldır gönüllü olarak çalışan Pınar Satıoğlu da sokaktaki hayvanların barınaklara kapatılmasının kesinlikle mümkün olmadığını söyledi.
"Türkiye’de dönem dönem üzücü olaylar yaşanıyor. Bunun sebebi köpekler değil. Maalesef sahipsiz hayvanlarla ilgili gerekli hizmetleri yapmayan kurumlar en büyük sorumlu diye düşünüyorum" diyen Satıoğlu, şunları kaydetti:
"Çeşitli dönemlerde çeşitli söylemler oluyor, fakat bunlar unutulup gidiyor. Daha sonra acı olayların yaşanmaması için kurumların yeterli ciddiyette olmaması sebebiyle önlem alınamamakta. Meclis'ten geçen hayvan hakları kanunu için çok mücadele verdik, orada da söylediğimiz şey özellikle sahipli hayvanların kayıtlarının çok önemli olduğu. Pitbull gibi yasaklı ırk denilen köpeklerin herhangi bir ırkla değil sahipleriyle alakalı olduğunu söyledik. Ancak söylediklerimizin çoğu yasada yer almadı, yasa istediğimiz gibi çıkmadı, dağ fare doğurdu. Bu yüzden çok üzgünüz. Basına yansıyan çocuğumuzun yaralanma olayı çok çok üzücü. Bu tür olayların tekrarlanmamasını diliyoruz ama bunun için gönüllüler, devlet, kurumlar herkes üzerine düşeni yapmak zorunda."
Türkiye'de 1390 belediyenin yarısında dahi barınak olmadığı bilgisi paylaşan Satıoğlu, bu barınakların da hiçbir standardı olmadığını ifade etti. "Gönüllülerle çalışan barınak sayısı herhalde iki ya da üçü geçmemektedir. Belediyelerin daha şeffaf olup bakım evlerini gönüllülere açması, ortak çalışma zemini yaratması gerekiyor" diyen Satıoğlu, "Birlikten kuvvet doğar, sorunların çözümü için hızlanabiliriz. Bakım evlerinde maalesef iyi şartlar yok. Oradaki çalışanlar da şartlar ağır olduğu için oldukça zorlanıyorlar. Total bir çözüm gerekiyor" dedi.
T24’ün sorularını yanıtlayan, Davranış Uzmanı Veteriner Hekim Gökhan Durukan, “Türkiye’de toplum tarafından hayvanların sevildiğini, çünkü hayvana cinsel ya da fiziksel şiddet gösteren kişilerin toplum tarafından uygun olmayan kişiler olarak görüldüğünü ancak sevgiye ek olarak gerekli sorumlulukların toplumsal ve bireysel olarak henüz farkında olunamadığını” söyledi.
“Tarihte yapılan toplama gibi uygulamaların bir çözüm getirmediğini ifade eden Gökhan Durukan, şunları kaydetti:
“Bu konunun çözüm bulması için, planlı bir sistem geliştirilmesi gerekiyor. Öncelikle yurt dışından hayvan girişi engellenmeli, yurt içinde kontrolsüz doğumların önüne geçilecek uygulamalar planlanmalı, hayvan sahiplenme için ön koşullar getirilmeli ve insanlara hayvan bakabilmeye yönelik eğitim verilmeli, evdeki kedi ve köpeklerin refahları için takip yapılmalı, sokağa hayvan bırakılmasının çok ciddi yaptırımları olmalı, sahipsiz hayvanların kısırlaştırılmaları için belediyeler ve kamuda veteriner hekim istihdamı artırılmalı ve bu işlemlerin sağlıklı ve refah içinde sağlanması için, post operatif bakım için yardımcı personel vb. istihdam ve ortam sağlanmalı, bunları yapabilirsek orta ve uzun vadede sorunun çözümü için önemli adımlar atılmış olur.”
Hayvanların davranışları üzerinde çalışmalar yürüten Durukan, köpek ırklarına yönelik “tehlikeli” ifadesinin kullanılmasının da doğru olmadığını ifade etti. Saldırganlığın dinamik bir süreç olduğunu ve birçok çevresel-fizyolojik uyarımlardan etkilendiğini ifade eden Durukan, “Saldırganlık bir hastalık ve tedavi edilebilir. Doğru ve bilimsel tedavi yöntemleriyle tüm köpeklerin ve kedilerin saldırganlıkları düzeltilebiliyor. 1991 yılında İngiltere’de ortaya çıkan ırklara yönelik kanun hâlâ daha bilimsellikten uzak çünkü ırkın saldırganlıkta etkisi bilimsel olarak yoktur” dedi.
Veteriner hekim Durukan, hangi durum ve koşulların köpekleri saldırganlığa yönelttiğini, neler yapılması gerektiğini şöyle anlattı:
“Köpek ırklarının herhangi birinin genetik olarak tehlikeli olma durumu bilimsel olarak yoktur. Tüm köpekler stres, korku ve kaygı anında saldırabilir, saldırganlık dinamik bir süreçtir ve birçok çevresel ve fizyolojik uyarımlardan etkilenir. Ben, sahipli bir hayvanın saldırma potansiyeli olsun olmasın, sorumlu kişisinin tasma ve kayış kullanması gerektiğini öneriyorum. Saldırganlıkla ilgili potansiyeli olan köpeklerin de bu 1 kg’lık pomerianda olabilir, 50 kiloluk kangal da olabilir, mutlaka ağızlık kullanımını öneriyorum. Köpeklerin saldırması ırktan bağımsız olmakla birlikte birçok çevresel faktöre bağlıdır, örneğin annesinden erken ayrılan köpekler de kediler de saldırganlık daha sık görülür, ayrıca annenin gebe iken stresli olması da yavrunun korkulu, kaygılı olmasına neden olarak saldırganlığı oluşturabilir, eksik beslenme (epa ve dha) ve erken dönemde aşırı strese maruz kalmak ya da hiç uyarım alamamak da korku ve kaygı geliştirebileceği için saldırganlık oluşturabilir. İlerleyen yaşlarda da eğitim ya da disiplin için fiziksel ya da psikolojik ceza yöntemleri kullanmak, liderlik-dominantlık alfalık bazlı eğitimler, boğma ve dikenli tasma, elektrikli tasma gibi yöntemler de kesinlikle her köpek ırkında saldırganlık oluşturur. Bu nedenle biliyoruz ki saldırganlık bir hastalık ve tedavi edilebilir. Doğru ve bilimsel tedavi yöntemleriyle tüm köpeklerin ve kedilerin saldırganlıkları düzeltilebiliyor. 1991 yılında İngiltere’de ortaya çıkan ırklara yönelik kanun hâlâ daha bilimsellikten uzak çünkü ırkın saldırganlıktan etkisi bilimsel olarak yoktur.”
Durukan son olarak şu görüşleri ifade etti:
“Köpek sahiplendirme konusundan yeterlilik olması için eğitimler ve köpek bakabilir belgesi olması ve köpek bakımı konusunda topluma yönelik eğitim uygulamalar, farkındalık etkinlikleri ile tüm dünyada olduğu gibi bizde de köpek ısırıklarından korunulabilir olmayı sağlar, ABD’de ‘’Isırık Farkındalık Haftası’’ vardır ve tüm okullarda etkinlikle yapılır ki, köpek saldırısında yetişkine göre zarar görme ihtimali yüksek olan çocukların korunması sağlanır, doğru etkileşimlerde ve farkındalık uygulamalarında köpek ısırıklarının önüne geçilmesi gerçekten çok kolaydır.”
© Tüm hakları saklıdır.