Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlu Hassan Sheikh Mohamud’in aracıyla çarparak ölümüne neden olduğu motokurye Yunus Emre Göçer'in eşi Öznur Göçer, İstanbul Adliyesine gelerek müşteki sıfatıyla savcılığa ifade verdi. Öznur Göçer, verdiği ifadede Somali Cumhurbaşkanının oğlu Hassan Sheikh Mohamud, eksik tutanak hazırlayan polis memurları ve şüphelinin ifadesinin mevcutlu alınmaması ve hakkında herhangi bir adli kontrol hükmü uygulanmadan serbest bırakılmasına ilişkin nöbetçi savcıdan da şikayetçi oldu.
Hayatını kaybeden kurye Yunus Emre Göçer'in eşi Öznur Göçer, bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gelerek müşteki sıfatıyla ifade verdi. Göçer, ifadesinde eşinin kusurlu olduğuna yönelik tutanak tutan polis memurlarından ve olayda talimat veren Cumhuriyet savcısından da şikayetçi oldu.
Öznur Göçer: Tutanağı tutan polislerden ve savcıdan şikayetçiyiz
Öznur Göçer, polisler ve savcı hakkında şikayette bulunduğu ifadesinde şunlara değindi:
"Eşim Yunus Emre Göçer'in geçirmiş olduğu kaza neticesinde 6 Aralık 2023 tariginde vefatına ilişkin öncelikle eşimi kaza tespit tutanağında kusurlu olarak gösteren polis memurlerından şikayetçiyim. Ayrıca sosyal medyada bahsi geçen eşimin intihar ettiği iddiasıyla alakalı bizzat aranmadım. Eşimi kusurlu gösteren ve eşimin intihar ettiğine dair söylemlerde bulunan ve ihmali olan tüm polis memurlarından şikayetçiyiz. Ayrıca kaza olduğu esnada talimatı veren nöbetçi Cumhuriyet savcısından da şikayetçiyiz. Ayrıca konsolosluk aracının tahsisinden sorumlu kişilerin araştırılmasını talep ediyorum.
"Eşimin motor ekipmanları tamdı"
Eşim Yunus Emre Göçer, bu mesleği özel çocuğum için seçmiştir. Eşimin kullandığı kask pahalı ve tam korumalı bir kasktır. Motor ekipmanları tamdı. Olay günü tüm korumalıklarını takarak evden çıktı. Kazayı eşimin arkadaşından öğrendim. Yağız'ın bakımını bilen bir tek kızımdı. Sonra ben köydeki kendi babamı aradım. Ne yapmam gerektiğini sordum. Daha sonra amcamlarla buluşarak hastaneye gittik. Ben aracın içerisindeyken telefondan başka bir kaza görüntüsünü sosyal medyadan gördüm. Onun Yunus Emre olduğunu düşünerek şok geçirdim ve bayılma gibi bir durum yaşadım. Sonra hastaneye gittiğimde bütün motokuryeler, yaklaşık 100 kişilik bir ekip oradaydı. Ben Samatya Devlet Hastanesi'nin acil, kırmızı alanından giriş yaptım. Eşim kırmızı alandaydı. Ben girince bütün motorcu arkadaşlar arkamdan beni korumak amaçlı girdi. Düşeceğimi düşünerek girdiler.
"Hastaneye geldiğinde hayatını kaybetmişti "
Benim duyduğum kadarıyla eşim hastaneye geldiğinde zaten eks vaziyetteydi. Bayılınca beni sedyeye aldılar. Sakinleştirici verdiler. Ondan sonra her şeye karşı hissizdim. Ne kadar süre sonra olduğunu bilmiyorum. Sanırsam bir-iki saat sonra eşimi tekrar görmek istedim. Daha sonrasında yanına girdim. Her tarafi bandajlıydı. Kafasının arkası kırık olduğu için her yerde kanlar vardı. Cihaza bağlıydı. Kafatası komple kırıktı.
"Bütün darbeyi kafa kısmından almış"
Vücudunda herhangi bir yara bere göremedim. Bütün darbeyi kafa kısmından almıştı. Sonra orada bulunan görevliye 'Burada neden bekletiyorsunuz' dedim. Çünkü oraya ayağı kırık olan da geliyordu, bıçaklanan da geliyordu. Bana yoğun bakımda yer olmadığını söylediler. Eşim yarı entübe şekilde tam 7 saat o alanda bekledi. Sonra ricalar ve uğraşlar sonucu eşimi yoğun bakıma aldılar. Biz söylemeseydik hiçbir şey yapmayacaklardı. Ben başka bir hastaneye naklini teklif ettim. Bana kafası çok zedelendiği için 6 kırık olduğunu, direkt beynin zarar gördüğünü, beyinde iç kanama olduğunu bu sebeple hareket ettiremeyeceğimizi söylediler. Ben hastamı alıp başka bir hastaneye götürmeyi teklif ettim. Bu teklifimi eşim için hayati tehlike olacağından kabul etmediler. Bana imza ile alabilirsiniz dediler. Sonrasında yoğun geçen bir 6 gün sonunda eşim vefat etti.
"Eşimin durumunda iyileşme yoktu"
Eşimin durumunda hiç bir iyileşme yoktu. Zaten durumuna kritik diyorlardı. Yanlış hatırlamıyorsam eşim vefat etmeden önceki pazar günü ben hastaneye gittiğimde nöbetçi doktora denk geldim. Eşimin durumunda bir gelişme olup olmadığını sordum. Onun zaten makinalarla çalıştığını, beyin fonksiyonlarının olmadığını, bilincinin geldiğinden beri olmadığını, bütün organlarının çalışmadığını söyledi. Ben tepki göstererek ‘O zaman siz bir şey yapmıyorsunuz’ dedim. Bana eşimin ağzında nefes alması için bulunan hortumu göstererek, ‘Bunu bir çıkarayım, bakın asıl biz yaşatıyoruz. Yurt dışına da götürseniz bu bir ölü, bizim sayemizde şu an da organları çalışıyor’ dedi. Bu süreçte eşimden idrar geliyordu, göz şişleri inmişti, kafa bandajlarını çıkarmışlardı, vücut ateşle tepki göstermişti. Ben eşimi sonraki süreçlerde çok iyi görmüştüm.
"Tedavisinde ihmal olduğunu düşünüyorum"
Eşimin tedavisinde ihmal olduğunu da düşünüyorum. Eşimi 6 gün sonunda nükleer tıp diye bir filme götürdüler. Bu ayrıntılı beyin görüntülemeye ilişkin bir filmdi. Filmden geldikten sonra bize doktorlar size açıklama yapacak dediler. Kapı açıldı. Doktor bey bize yapacak bir şey yok. Beyin ölümü gerçekleşti dedi. O durumun gecesinde eşimin ölüm haberi geldi.
"Tek gelir kaynağımız Emre'ydi"
Eşimin vefat haberini öğrendikten sonra Adli Tıp'a gönderilmesi gerektiği söylendi. Sonra Adli Tıp'tan Çevik Kuvvet eşliğinde cenazeyi teslim aldık. Olay nedeniyle karşı taraf araç sürücüsünden şikayetçiyim. Cezalandırılmasını istiyorum. Gereken neyse yapılmasını istiyorum. Bu kaza neticesinde mağdur olduk. Özel durumda olan çocuğum ve genç kızımla bir başımıza kaldık. Tek çalışan eşim Emre'ydi. Ev hanımı olduğum için farklı bir gelir kaynağım da yoktur. Çok mağdur olduk."