Yüksek ateş, nefes darlığı, halsizlik, akciğerde tıkanıklık hissi nedeniyle gittiğim doktordan, Korona şüphesiyle hastaneye gönderildim. 55 yaşındayım. 36 saat Korona karantinasında kaldım. Bendeki bu corona şüphesi nedeniyle Alman sağlık sistemi, bir anda devreye girdi. Tüm hastaneler ziyaretçilere kapandı. Hastanenin yanında Korona odası oluşturuldu. Tek odalar Koronalılara ayrıldı. Nasıl sterilize olduklarını, neler yaptıklarını bizzat yaşadım. Başarılı sağlık sisteminin, insanı ölüme kolay kolay bırakmayacağını gördüm. Dişi Azrail'le karşılaştım. İşte karantina notlarım…
"Hastanelere koştular"
Bir gazeteci, corona virüsü şüphesiyle acilen hastaneye kaldırılırsa ne yaparsa ben de onu yaptım. Gözlemlerimi yazdım. Ve ne acıdır ki, sağlık çalışanlarının olağanüstü çabalarına rağmen, halktan çoğu kimse ne olacağını, ne yapacağını bilmiyor. Aksıran-tıksıran ‘Coronaa' diye bağırırak hastanelere koşturuyor. 36 saat karantinada kalmama neden olan, corona şüphesi nedeniyle hastanelerin ziyaretçilere kapatılmasına neden olduğum, Frankfurt'ta olağanüstü hal ilan ettirdiğim, dişi Azrail'le karşılaştığım bu süreci, “Karantina'dan gözlemlerimle” aktarıyorum.
"Sürekli yüksek ateş, sanki bir şey ciğerime yapışmış sökülmüyordu"
Corona maceram, 10 Mart Salı günü başladı. Sürekli yüksek ateş, öksürük, halsizlik, nefes yolunda doluluk hissi, nefes darlığı çeker oldum. İlk gün ateşim 37.8 ile 38.3 arasında gidip geldi.
Gribe benziyordu. Burun açıktı. Ancak ciğerlerimi dolu hissediyordum. Gribal enfeksiyonlara karşı ne varsa denedik. Vitamin yüklemeleri, bol su, nane- limon, zencefil çayı, buharını içine çekme… Gece biraz rahatlasam da sabah daha yoğun etkilemeye başladı. Bu kez ateş 38.3'ten başlıyor, 38.6'lara çıkıyordu. Öksürüyorum ama bir şey çıkmıyor, sanki bir şey ciğerime yapışmış sökülmüyordu. İki saniyede bir nefes alıp veriyor, derin nefes ise hiç alamıyordum.
"Telefonda1,5 saat bekledim"
Bu arada corona Almanya'yı da sarmaya başlamış, peş peşe önlemler açıklanır olmuştu. Bunlardan biri de Doktorlar Daimi Hizmet Servisi (Aerztliche Bereitschafetsdienst) idi. Alman medyası, “Panik yapmayın burayı arayın. Sizi teste yönlendiriyorlar. Ne yapmanız gerektiğini söylüyorlar” diyordu. Çarşamba günü 116117 no'lu hattı aradık, sırada 40 kişi vardı. 10 dakikada bir kişi eksiliyor, “Hatta bekleyin, 39. sıradasınız” deniyordu. Telefonla uğraşmayı bırakıp Almanya'daki doktor arkadaşlarımı aradım, kimi dedi “Korona'ya benziyor”… kimi dedi, “Çin'e gitmediysen bir şey olmaz”… Ertesi gün yine aynı numarayı aradım. Bu kez 35 kişi vardı. İnat ettim, sonuna kadar bekledim. Yaklaşık 1.5 saatlik bekleyişten sonra bir kadın çıktı. Daha anlatmaya başlamadan, “Ev doktorunuza gidin” dedi.
"Başınız dönüyor ve mideniz bulanıyor, bayılmak üzere oluyorsunuz"
Hani yönlendireceklerdi! Aradığım doktor, “Doktora gidin” diyor. Ev doktorları da Korona şüphelisi kişileri randevusuz almıyor. Şikayetlerim sürüyordu. Ateşimin alt sınırı artık 38.4'tü, 38.7'lere çıkıyordu. Ateş basmaları ve titreme nöbetleri olmaya başladı. Zor güç randevu alıp ev doktoruna yola çıktım. Cuma sabah saat 09.30'da oradaydım. Kapıdan haber vermemi, özel odaya alacaklarını söylediler. Öyle de yaptılar. Her yer steril, hastanın oturacağı koltuk beyaz örtüyle kaplı. Kapıyı kapattılar. Ateşler içerisinde yanıyor, aynı anda üşüyordum. Kısa kısa nefeslerle idare etmeye çalışıyorum. Uzun nefes almak mümkün değil, deneseniz, başınız dönüyor ve mideniz bulanıyor, bayılmak üzere oluyorsunuz. Kısa bir bekleyişten sonra; tecrübeli olduğunu bildiğim ama çoğu Türk gibi, hiç gitmediğim, sadece eşim ve çocuklarımın gittiği kadın doktor geldi. Her tarafı özel korunaklı beyaz plastik giysilerle kapalı. Yüzünü örtecek bir maskesi var. İki metre mesafeye oturdu. “Yaklaşmayayım, buradan konuşalım” dedi. Anlattım şikâyetimi…
"Kadın doktor, bir yandan tokatlıyor, 'Sayın Gülen nefes alın, nefes alın, bırakmayın"
Sonunda geldi, ciğerlerimi dinledi. “Derin nefes almamı” istedi. Denedim. Zorladım. Daha sonra bir kaç öksürük geldi. Ardından nefes borum yukarıdan tıkandı. Nefes alamıyordum. Mümkün değildi. Sadece hırıltılar çıkarıyordum. Kadın doktor, bir yandan tokatlıyor, “Sayın Gülen nefes alın, nefes alın” diye bağırıyordu. Diğer yandan serum takılıyor, bir başka biri iğne yapıyor, alnıma soğuk su tamponu basılıyor ve boğazımı açmak için hava veriliyordu. Diğer yandan ellerime ve yüzüme “Nefes alın, nefes alın. Bırakmayın. Nefes alın” diye yağmur gibi tokatlar iniyordu. İki kez art arda 10'ar saniyelik krizleri atlattım, 5 dakika sonra gözüm açıldı. Şekerim ölçüldü, o da normalin 4 katına fırlamıştı. Bu arada ambulans ve acil bir doktor aracı kapıya gelmişti bile…
“Sizin için acil servis boşaltıldı"
Doktor, “İnfluenza ya da corona şüphemiz var” dedi. Maske taktılar, kolumuza girdiler, sedyeye yatırıp Frankfurt Üniversite Kliniği'ne doğru yola çıktı. “Nereye dedim”, “Sizin için acil servis boşaltıldı. Oraya” dediler. Ambulans içerideki servisin önüne getirdi. Bir hemşire, hemen burun deliklerime uzunca bir bir pamuklu çubuk soktu, “İnfluenza için örnekler” dedi. Acilde tekim. Acil servis ekibinin tam karşısında. Herkes hemen dezenfektanla ellerini yıkadı. Maskelerini taktı. Genç bir erkek doktor, “Biz daha çok İnfluenza'dan (Başka bir grip çeşidi) şüpheleniyoruz” dedi. Robert Koch Enstitüsü'nün hazırladığı soruları sordu, “Çin'e veya İtalya'ya gittiniz mi?”, “Gitmedim” dedim. “Peki hiç bir corona hastası ile temasınız oldu mu?”… Ateşler içinde yanıyorum ama böyle saçma bir soru da olamayacağını biliyorum. Binlerce insanla temas etmişsiniz. Nereden bilebilirsiniz, kim coronalı, kim değil… Özellikle bir corona hastasının yanına gittiyseniz başka. Ama onu zaten siz söylersiniz. İtalyan, Çinli, Güney Koreli, Kanadalı gazeteciler Hanau'ya gelmiş. 20 gün oralarda kalmış. Oralardan turistler gelmiş. İtalya'nın yarısı zaten Almanya'da… Bizim gitmemize gerek yok ki, onlar getirmiştir.
“Sayın doktor, Başbakan Merkel, 50 ile 60 milyon Alman'ın bu virüsü kapacağını söylüyor. Hepsi oralara mı gitti, ya da coronalıyla temasa mı geçti?” diye sordum. Sustu, kan almak için iğneyi daha da derine batırdı. Acil servise rica minnet alınan eşim, kardeşim ve bazı arkadaşlarım, sadece kapıdan bakabiliyor. Onlar benim fotoğrafımı çekiyor, ben de onların… Kesinlikle yaklaştırılmıyor ve maske rica edenlere “Hayır” deniyor. Odanızdaki banyo ve tuvaleti kullanmanız yasak. Teşhis konulana kadar bunlar için ek koltuklu tuvalet oturağı ve kapaklı idrar şişeleri getiriyorlar.