Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, bugünkü köşesinde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a kaleme aldığı açık mektubunu yayımladı. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olarak ayrım yapmadan toplumu kucaklaması gerektiğini belirten Çölaşan, " Saray'daki danışmanlarınız sizi belli konularda yanıltıyor olmasın! Büyük bir ekonomik yıkım ve kriz giderek kendini gösteriyor. Türk Milletini, sizi ve partinizi çok zor günler bekliyor, ona göre davranmanızı haddim olmayarak öneririm. Adı bağış ve yardım kampanyası olmuş, hiç önemli değildir. Şimdi bu son kampanyanızla, yangının üzerine bir kez daha körükle gittiniz. Böylesine büyük bir sorunun üstesinden ‘Taraf olmakla', toplumun büyük kesimlerini dışlayarak, adam yerine koymayarak, yandaşlardan devlet baskısıyla para toplama kampanyaları düzenleyerek ve özellikle de kibirle gelemezsiniz." düşüncesini dile getirdi.
Çölaşan Erdoğan'ın davranışının kendisine "Gururlanma padişahım senden büyük Allah var" atasözünü anımsattığını yazdı.
Çölaşan yazısında şunları kaydetti:
Sayın Recep Bey, adını andığımız bu virüs kadın erkek, yaşlı genç, solcu sağcı, AKP'li CHP'li falan dinlemiyor. Yakaladığını götürüyor.
Medyada dolaşan haberlere göre şimdi salgın en üst noktasına henüz ulaşmamış, önümüzdeki iki hafta ve sonrası çok daha kritik ve tehlikeli olacakmış.
Bu süreçte sizi her zamankinden daha büyük bir dikkatle izlemek zorunda kaldık. Acaba ne diyecek, ne yapacaktınız!
Fazla bir şey söylemeniz mümkün olmadı. Sadece nasihat vermekle, yetkililer tarafından alınan bazı önlemleri bir kez daha açıklamakla, siyasi şovlar yapmakla ve bir de bağış kampanyası başlatmakla yetindiniz.
Doğrusunu isterseniz Türk Milleti'ni hayal kırıklığına uğratmış oldunuz.
Oysa bu millet sizden neyi beklerdi biliyor musunuz!..
Hiç değilse bu hastalık ortamında toplumun bütün kesimlerine kucak açmanızı, sizden veya partinizden yana olmayanlarla da bir kez olsun görüşmenizi…
Bu toplu panik ve bilinmezlik ortamında örneğin Kemal Bey ve diğer muhalefet partileriyle bir kez olsun temas kurabilirdiniz.
Çok basit bir örnek daha vereyim. Salgının en yaygın olduğu İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç büyük kentimizin Büyükşehir belediyeleri CHP'de. Başkanları en az 25 milyon insanı temsil ediyor ki, Türkiye nüfusunun neredeyse üçte biridir.
Onlarla bir gün olsun temas kurdunuz mu?
Ne yazık ki hayır! Her konuda önlerine engel çıkardınız.
O temasları Kemal Bey, Meral Akşener ve hatta en büyük yardımcınız ve destekçiniz olan Devlet Bey'le, konuyla doğrudan ilgili sivil toplum ve meslek kuruluşlarıyla da kurmadınız.
Anlayışınız aynen şöyle:
‘Ben ne yaparsam kendim yaparım. Ne karar alacaksam Saray ve parti ekibimin söylediklerini yaparım. Her şeyi ben bilirim. Ben büyük adamım! Hiç kimsenin fikrine, görüşüne ihtiyacım yok!'
Yok artık Recep Bey, o kadar da değil… Yanlış yoldasınız.
Türk Milleti'nin anayasada öngörülen ‘Birliğini' bu kafa yapınızla temsil edemiyorsunuz…
Ve partili cumhurbaşkanı kimliğinizle zaten hiç edemediniz.
Sizden ve ekibinizden yana olmayan milyonlarca insanımızı ve büyük kesimleri böylesine hafife almaya, dışlamaya, adam yerine koymamaya hakkınız yok.
Millet size soruyor:
‘Beyefendi onlarla bir kez olsun aynı ortamı paylaşın, söylediklerine kulak verin. Niye bu kadar terssiniz? Niye toplumun böylesine büyük bir kesimini karşınıza almakta ısrar ediyorsunuz? Böyle yapmakla kendinizi yıprattığınızın acaba farkına varıyor musunuz?'
Sayın beyefendi…
Diyorum ki, acaba Saray'daki danışmanlarınız sizi belli konularda yanıltıyor olmasın!
Büyük bir ekonomik yıkım ve kriz giderek kendini gösteriyor. Türk Milletini, sizi ve partinizi çok zor günler bekliyor, ona göre davranmanızı haddim olmayarak öneririm.
Adı bağış ve yardım kampanyası olmuş, hiç önemli değildir. Şimdi bu son kampanyanızla, yangının üzerine bir kez daha körükle gittiniz.
Böylesine büyük bir sorunun üstesinden ‘Taraf olmakla', toplumun büyük kesimlerini dışlayarak, adam yerine koymayarak, yandaşlardan devlet baskısıyla para toplama kampanyaları düzenleyerek ve özellikle de kibirle gelemezsiniz.
Sizin bu davranışlarınız bana bir atasözümüzü hatırlatıyor:
‘Gururlanma padişahım senden büyük Allah var.'
Bu açık mektubu suyun üzerine yazdığımı ve hiçbir şeyin değişmeyeceğini elbette biliyorum. Ben sadece vatandaşlık görevimi kısaca yerine getirmeye çalıştım, tarihe kendi çapımda bir not düştüm.
Sağlıklı günler dilerim.”
Yazının devamı içim tıklayın