Star yazarı Ardan Zentürk, Akit TV’de yayınlanan “Gün Başlıyor” programında, sunucu Ahmet Keser'in "Sivil öldürecek olsak Cihangir'den, Etiler'den, Meclis'ten başlarız" sözlerine tepki gösterdi. "Soğukkanlı analizler ve geleceğe dönük ortak hedeflerle, toplumsal fay hatlarını kapatarak yürümeye çalıştığımız bir dönemde, adamın biri, bir TV ekranından konuşmuyor, bağırsak boşaltıyor" diyen Zentürk, geçen ay yine aynı kanalda Ahmet Anapalı ve Resul Demir'in sunduğu 'Saklanan Tarih' programında Mustafa Kemal Atatürk için yapılan "Zurnanın son deliği" benzetmesine ilişkin olarak da, "Sen hangi zurnanın kaçıncı deliğisin, gel bir söyle bakalım…" ifadesini kullandı.
Geçen 12 Şubat'ta yayınlanan ve Ahmet Anapalı ile Resul Demir'in sunduğu 'Saklanan Tarih' programında Mustafa Kemal Atatürk'ün askerlik dönemine ilişkin eleştirilere neden pşan ifadelere yer verilmişti. Programda Anapalı, canlı yayında Mustafa Kemal Atatürk için "Harekat ordusunda zurnanın son deliğiydi, gel gel git git yapan, bana su getir, sırtımı kaşı, bacağıma makyaj yap, masaj yap emirlerini uygulanan emir subayıydı" ifadesini kullanmıştı.
TIKLAYIN - Akit TV yorumcusu: Mustafa Kemal, bana su getir, sırtımı kaşı, bacağıma masaj yap emirlerini uygulayan emir subayıydı
Ardan Zentürk'ün, "Yeter, kesin sesinizi" başlığıyla (1 Mart 2018) yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
Yeni tür kışkırtıcılar
Soğukkanlı analizler ve geleceğe dönük ortak hedeflerle, toplumsal fay hatlarını kapatarak yürümeye çalıştığımız bir dönemde, adamın biri, bir TV ekranından konuşmuyor, bağırsak boşaltıyor.
Neymiş, “sivil öldürmeye kalkarlarsa şuradan buradan başlarlarmış...” Çoğul konuştuğuna göre sormak hakkımız: Siz kimsiniz, silahlanıp onu-bunu öldürmeye mi hazırlandınız, bahsettiğiniz semtlerdeki insanları katliam hedefi haline getirerek memlekette iç savaş senaryoları mı geliştiriyorsunuz? (İstifa ettiği söyleniyor, laf ortada mı kalacak?)
Ne’siniz arkadaş siz?..
Tam 28 Şubat yıldönümü öncesinde neden hepiniz birden ortalığa döküldünüz, birileri yeni “Aczmendiler” (sahi nerede o adamlar) mi oluşturmaya karar verdi?..
Gözümüzden kaçmış, aynı ekranda, bir başkası da, Mustafa Kemal için “zurnanın son deliği” demiş,OdaTV yakalamış, sen hangi zurnanın kaçıncı deliğisin, gel bir söyle bakalım…
Kim döktü sizleri birden ortalığa... Aynı günler, ne tesadüf, 18 Mart Üniversitesi’nden akademik unvan taşıyan bir ilahiyatçı (!) da genelev olarak kullanılan –tövbe ya Rabbim-camiler üzerine konuşuyor. Neymiş, 1924’te olmuş bu. Yalan!..
Derdin ne, kimi kime karşı kışkırtmaya çalışıyorsun? Ya da 28 Şubat sürecinin hangi aktörlerini toplumun en azından bir kesiminde aklamaya çalışıyorsun?
Bitmedi… Bunların hepsi 28 Şubat’ın yıldönümüne 10 gün kala üst üste yaşandı, atlamak olmaz…
Bir başkası da “asansörde halvet” konusuna balıklama atladı, durduramadık, yorgan battaniyeye de dolandı… Bir sorunun varsa, git doktora bir sakinleştirici versin, takma kafanı böyle şeylere…
Tenis maçı izler gibi
Biri buradan bir laf ediyor, hop, diğer taraftan genişletilmiş bir kampanya!.. Vay efendim, “asansörde halvet” meselesi tartışılmalıymış, falan... Derdiniz kalmadı mı, her “hıyarım”diyene elinizde yoğurt kasesiyle koşacak mısınız, üstelik bunlardan bir cacık da olmaz…
Yok, ortada bir telaş var, 28 Şubat “emperyalist saldırısı” enine-boyuna tartışılmasın, bu işin sivil-asker işbirlikçileri ile arkasındaki ABD-İsrail ittifakı ele alınmasın, soğukkanlı analizlerle sorumluları hesap vermesin…
Öttür oralardan birilerini, atla lafın üzerine, ortalığı toz duman et, rahatla...
Bu işi örtemezsiniz
Oysa gerçek ortadadır: 28 Şubat sürecinin tüm sivil unsurları, 2013 Gezi Parkı, 17-25 Aralık ve 7 Haziran 2015 seçiminin de aynı aktörleridir, yerleri değişmemiştir. 15 Temmuzbaşarılı olsaydı, hep birlikte, “ordunun memleketi bir diktatörden kurtardığını, artık, yeni bir demokrasi inşa etmenin gerektiğini” söyleyerek ülkeyi, tıpkı 28 Şubat’ta olduğu gibi emperyalizme peşkeş çekmekte tereddüt göstermeyeceklerdi.
Boş yere çırpınmayın, 26 yıllık kısa bir tarih bu, hiçbir şeyi örtemezsiniz…
Ortalığa dökülenlere de söylüyorum, kesin sesinizi, özellikle de Mustafa Kemal ile uğraşmayı da bırakın...