İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Strateji Uzmanı-Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasına ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede “Suudiler bilgisiz ve ihtiraslı prensleri nedeniyle sıkıştı, ABD bunu kullanacak ve İran'a müdahale için pazarlık malzemesi haline getirecek” ifadesini kullandı. Suudi Arabistan’ın ‘stratejik günah’ işlediğini söyleyen Babüroğlu, “ABD, bu olayı bahane edip Suudileri ciddi biçimde sıkıştırabilir” yorumunda bulundu.
Birgün gazetesinden Can Uğur’a açıklamalarda bulunan Babüroğlu’nun söyleşisinin tamamı şöyle:
Cemal Kaşıkçı olayının nedeninden başlayalım isterseniz...
İlk olarak şunu diyebilirim bence Kaşıkçı büyük ihtimalle öldürüldü. Bu olay benim değerlendirmeme göre Suudi Arabistan’daki genç veliaht prensin hırsı ve tecrübesizliği sonucu gerçekleşen bir olay. Biliyorsunuz daha önce de söz konusu veliahtın benzer biçimde Suudi prenslere yönelik operasyonu söz konusuydu. Yani Cemal Kaşıkçı olayında da Suudi veliaht Bin Salman'ın hırsları ve tecrübesizliği nedeniyle böyle bir tablo açığa çıkmıstır. Bu arada söz konusu gazeteci hem Salman'a hem de Trump'a muhalif birisi, bu da ilginç bir nokta.
Neden Türkiye'de oldu peki?
Bu kanımca büyük bir talihsizlik. Türkiye sınırlarında böyle bir olayın yaşanması ve akıbetinin belli olmaması Türkiye'yi zorlayacaktır ancak bunun dünya kamuoyu açısından da, Türkiye açısından da ciddi sorunlar yaratacağını düşünmüyorum. Bunun aksini Suudiler iddia etse de inandırıcılığı bulunmuyor.
Suudileri nasıl etkiler?
Bu Suudileri olumsuz etkiler, hem de çok ciddi biçimde olumsuz etkiler. Şimdi dünyayı yönetenler açısından düşündüğümüzde stratejik açıdan ben buna “stratejik günahlar” diyorum. Liderlerin bunlardan kaçınmaları ve bu hataları yapmamaları gerekir. Bunlar da bilgi yetersizliği ve ihtirastan doğar. Şimdi bu Suudi veliahtta hem bilgi yetersizliği var hem de ihtiras. Bu da az önce söylediğimiz stratejik günahları doğuruyor. Bu olay Salman'ı hatasının bedelini ödemeye zorlayacaktır.
ABD'nin hamlesi ne olacaktır?
ABD Başkanı Trump Beyaz Saray'da 250 pencere varsa bunlardan sadece bir tanesinden dünyaya bakan bir lider. Vizyonu bununla sınırlı. Dolar ya da tüccar penceresinden bakıyor dünyaya. Dolayısıyla bu olay Trump için “Suudi Arabistan'dan ne kadar para koparabilirim” fırsatına dönüşecektir. Suudilere, bu bahane ile hem silah satabilecek hem de İran'a karşı daha sert cephe oluşturması için onları sıkıştırabilecektir. Özellikle veliaht prensi, eğer koltuğunda kalmak istiyorsa bu iki kritik noktadan sıkıştıracaktır.
Trump ile Suudiler arasındaki gerilimin akabinde bu olayın yaşanması ne anlama geliyor?
Bu gazeteci hem Trump'a hem de Suudi yönetimine muhalif bir isim. Dolayısıyla Trump'ın Kasık'çının akıbetinden endişelendiğini düşünmüyorum. Ama bu Trump için bir fırsat olacaktır. Bakın 4 Kasım 2018'de İran'a karşı başlatılacak petrol ve doğalgaz yaptırımında isteksiz ya da Trump kadar istekli olmayan Suudileri petrol arzını arttırmak konusunda sıkıştırmak için muazzam bir fırsat. İran'a yönelik yaptırımların ardından petrol konusunda Suudilerin daha fazla sürece dahil olması Trump'ın elini inanılmaz biçimde rahatlatacaktır. Yani bu olay özelinde özetlersek ABD Suudileri üç konuda ciddi biçimde sıkıştıracak. Bunlar, silah satışı, İran'a yönelik sert politika ve 4 Kasım sonrasındaki petrol arzının artırılması diye sayılabilir. Bunların dışında daha köklü adımlar da atılabilir. Örneğin Trump, kendisine daha fazla destek verecek bir prensle Salman'ı da değiştirebilir. Bu denli köklü adımlar da atılabilir.
İran'a karşı bu süreç kullanılabilir mi?
Aslında çok kritik bir sorun var. ABD’nin Trump'ın isteği ve zorlamasıyla Körfez ülkelerinin dahil olduğu bir Arap NATO'su kuruluyor. Adı da MESA olacak. Middle East Stretejig Alliance. Ortadoğu Stratejik İttifakı adıyla 9 körfez ülkesinin katılımıyla kurulacak bu yapı. Hem Türk hem de Dünya basınında çok yer almadı. Buraya katılacak ülkeler kimler olacak diye sorarsanız onlar da: ABD, Suudi Arabistan, Birlesik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Umman Mısır ve Ürdün. Bu dokuz ülkeden oluşan, Sünni ve Arap ülkelerin basını çektiği bu oluşum İran basta olmak üzere bölgede ABD'nin hamle ve stratejilerinin uygulayıcısı olacak. Yani son döneme bakıldığında ABD Ortadoğu'da özellikle İran konusunda NATO'ya her istediğini yaptıramıyor. Özellikle Almanya, Fransa gibi Batılı devletler açısından ABD, daha da özelinde Trump'ın dediklerinin uygulanabilirliği tartışmalı. İşte bu denklemde MESA devreye sokulabilir. Ocak ayında yapılacak toplantıda buna son şekli verilecektir. Detaylar konusunda adımlar atılacaktır. Kim ne kadar asker verecek karargâhlar nerede kurulacak vs…
Bunun Kaşıkcı olayı ile bağlantısı nedir?
Bağlantısı şurada; ABD, bu olayı bahane edip Suudileri ciddi bicimde sıkıştırabilir. MESA'nın dizaynından atacağı adımlara kadar Suudileri her konuda kendi istediği alana çekebilir. Çünkü ortada dünya kamuoyu ve güvenliği açısından ciddi bir sorun var. Bunu ABD'nin sorun yapması Suudileri ciddi biçimde zora sokar. Buna bir de Suudi Arabistan'daki taht kavgalarını eklerseniz mesele daha da netleşecektir.
MESA'nın kuruluşunun bölgeye yansıması nasıl olur?
Başta İran olmak üzere ABD'nin bölgede tehdit olarak gördüğü tüm ülkelere karşı kullanılabilir. Müdahale konusunda ABD'nin elini rahatlatan bir oluşumdan söz edebiliriz. Körfez ülkelerinin ABD'nin emrine amade olacaktır. Onun için bu olay MESA'nın kuruluşunu hızlandıracaktır. Türkiye'nin buna karışmaması ve karşı çıkması gerekiyor. Bu oluşum Türkiye'ye de karşı da kullanılabilir.
Dünya kamuoyu nasıl bakıyor bu meseleye?
Suudi Arabistan elçiliğinde sadece Suudi istihbaratı yoktur. CIA ve diğer elemanlar da bulunabilir. Yani dünya devletleri açısından bu olayı kimin gerçekleştirdiği bellidir. Kimin yaptığı biliniyordur.
İdlib'de yaşananlar ve Türkiye'nin dış politikası hakkında ne düşünüyorsunuz?
İdlib'in radikal unsurlardan arındırılması ve Türkiye ile İran arasındaki görüsmelerle gelinen nokta bu sekilde ilerlemeye devam ederse faydalı olacağını düşünüyorum ancak Fırat'ın doğusunda olanlara da seyirci kalmamak gerekiyor. Yani PYD/PKK’nın ABD ile birlikte o bölgeye yönelik adımları ve hamlelerine seyirci kalınmamalı.
Bunun yansımaları sağlıklı bir ortamın kuruluşuna hizmet eder mi?
Şunu artık kabul etmek lazım. PYD/PKK'ya yardım eden ABD orada kalıcı. Yine Rusya bölgede kalıcı. Bu ne demek oluyor. Bölgede bu büyük devletler kalıcı. İran'ı ve diğer unsurları saymıyorum bile. Buna seyirci kalırsanız coğrafyanın bölgedeki adımlara da seyirci kalırsınız.
Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna müdahalesi nasıl olabilir?
Türkiye böyle bir hamle yaptığı zaman Rusya, İran ve Suriye'ye rağmen yapmamalı. Fırat'ın doğusuna ABD'ye rağmen operasyon yapmak için bu üç ülkeyle işbirliği yapmalı
Bu adım atılabilir mi?
NATO ülkesi Türkiye'nin Rusya'dan s-400 alması mümkün olabileceğini gösteriyor. Bunun anlamı çok derindir. Çünkü NATO kendi dokümanlarında Rusya'yı tehdit olarak görüyor.
Paradigma değişikliği mi var diyorsunuz?
Şimdi bu füze alımı basit bir olay değil ancak benim kastettiğim ABD'ye karşı Rusya'nın yanında koşulsuz yer almak değil. Etkin, ayakları yere basan ve tüm devletlere karşı ne yaptığını bilen bir durumdan söz ediyorum. Böyle yapıldığı zaman önemli bir aktör olursunuz.