Türkiye’nin, salgın nedeniyle eve kapandığı, gündemde salgın haberlerinin geniş yer tuttuğu dönemde Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi, çok önemli bir dava ile ilgili gerekçeli kararını açıkladı.
Türkiye, 7 Haziran 2015’teki genel seçimle, 1 Kasım 2015’teki yenileme seçimi arasında onlarca terör saldırısına uğradı. Suruç’tan 10 Ekim katliamına kadar bir dizi IŞİD saldırısı da bu dönemde gerçekleşti. Mahkemenin kararı, bütün bu olayların başladığı, 7 Haziran seçiminden iki gün önce, Diyarbakır’daki HDP mitingine yönelik bombalı saldırıya ilişkin.
Dört kişinin yaşamını yitirdiği, 400’e yakın kişinin yaralandığı, IŞİD tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıyla ilgili davada, miting alanına bombaları yerleştiren Orhan Gönder, saldırıyı organize eden Mustafa Kılıç, İsmail Korkmaz dört kez ağırlaştırılmış müebbet, nitelikli öldürmeye teşebbüsten 104 kere 17 yıl, öldürmeye teşebbüsten 102 kere 14 yıl, tehlikeli madde bulundurmaktan 13 yıl 4 ay hapse mahkum edildi. Gönder’i, Türkiye’ye geçiren firari IŞİD emiri İlhami Balı’nın dosyası ayrıldı.
Tutuksuz yargılama ve beraat
Karardaki asıl sürpriz ise Gönder’in aracında yakalandığı, İlhami Balı ile sınır geçişleri konusunda onlarca telefon konuşması bulunan sanık Burhan Gök’ün beraat etmesiydi. Oy çokluğu ile beraatine karar verilen Gök için çıkan karara aslında sürpriz demek de doğru olmaz. Zira hakkındaki kanıtlara rağmen davanın daha altıncı duruşmasında suç vasfının değişmesi ihtimali nedeniyle tahliye edilen Burhan Gök’le ilgili 2018’deki bu karar da çok tartışılmıştı. Anayasal düzeni değiştirmek istediği iddiasıyla hakkında dava açılan Gök, bu ağır suçlamaya rağmen zaten o tarihten bu yana tutuksuz yargılanıyordu. Üstelik, Gök sadece Gönder ile yakalanmamıştı. Türkiye’de yakalanıp serbest bırakıldıktan sonra Brüksel’deki bombalı saldırıyı gerçekleştiren İbrahim El Bakraouı de Gök’le birlikte gözaltına alınmıştı.
“İşimdeyim gücümdeyim”
Gök, emniyette, savcılıkta ve mahkemede verdiği ifadelerde, ısrarla suçlamaları reddetti. Kimseyi tanımadığını söyledi, işinde gücünde bir esnaf olduğu vurguladı.
Ancak telefon kayıtları öyle demiyordu. İlhami Balı’nın, sınırdan IŞİD savaşçılarını nasıl geçirdiğini ortaya koyan telefon kayıtlarının birçoğunda Gök’le yapılan görüşmeler vardı. Gönder’in nasıl kaçırılacağı konusunda da görüşmeler yapılmıştı. Gök, hem kayıtları kabul etmedi hem de yakalandığı sırada yanında bulunan kişiler için, “Bu şahısların nereye ne amaçla gittiklerini bilmiyorum, ben bu şahısları tanımıyorum, bu şahıslar ile herhangi bir bağım yoktur. Bana sormuş olduğunuz Mustafa Kılınç isimli şahsı tanımıyorum. Kullanmış olduğu araç kime aittir bilmiyorum, benim parka gitme amacım tamamen gezmek amaçlıdır, benim bu şahıslar ile bağlantım yoktur. Bu şahısların nereye gideceklerini bilmiyorum. Ben oradan geçerken görevli arkadaşlar beni de çağırdı, kimliğimi kontrol ettikten sonra bu şahıslar ile birlikte beni de yakalayarak emniyet getirdiler” dedi.
IŞİD hassasiyeti
Suçüstü yakalanmasına, hakkındaki onlarca kanıta rağmen beraatine karar verilen Gök için savcılık da kanıt yetersizliği gerekçesiyle beraat istemişti.
Gerekçeli kararda, Gök’ün neden beraatine karar verildiği de açıklandı. Örgüt üyeliği suçlaması başta olmak üzere, suçlamalar konusunda, mahkeme, şu yorumu yaptı:
“Sanık Burhan Gök’ün IŞİD silahlı terör örgütüne katıldığına, bağlandığına, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girdiğine dair dosya kapsamında her türlü şüpheden uzak delil elde edilemediğisonucuna varılmıştır.”
Gök hakkındaki telefon kayıtları için de yargının uzun zamandır göstermediği bir hassasiyet gösterilerek, şu yorum yapıldı:
“Her ne kadar katılan tarafça sanığın kullandığını beyan ettiği 0537 640 19 40 no'lu telefonla dosyası tefrik edilen İlhami Bali ile çok sayıda görüşmesi olduğu, ayrıca sanığın başka telefon numaraları ile de Ahmet Furkan kod adıyla söz konusu kişiyle görüşmeler yaptığı ileri sürülmüş ise de, söz konusu görüşmelerin İlhami Balı'nın kullandığı iddia edilen 0534 929 49 78 no'lu telefona ilişkin olarak verilen iletişimin tespiti kararına dayanılarak 18/11/2014, 16/10/2014 tarihlerinde yapıldığı sanık Burhan'ın 0537 640 19 40 nolu telefon hattı dışındaki hatları kullandığını kabul etmediği ve sanığın söz konusu diğer hatları kullandığına dair delil olmadığı, sanık Burhan hakkında görüşmenin yapıldığı tarihte dosyaya yansıyan bilgi ve beyanlara göre her hangi bir soruşturmaya rastlanmadığı ve kullandığı hatlara ilişkin CMK 135 maddesi gereğince alınmış herhangi bir iletişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması kararı bulunmadığı anlaşılmıştır. Şayet sanık hakkında bu yönde bir delil elde ediliyorsa CMK 138 maddesi gereğince tesadüfen elde edilen delil olarak kabul edilip soruşturma işlemine başlanması ve CMK 135 maddesi gereğince iletişimin tespiti dinlenmesi ve kayda alınması kararı alınması gerekirdi, oysa dosya kapsamına ve yapılan araştırmalara göre bu yönde bir kararın alınmadığı, söz konusu görüşmelerin hukuka uygun delil kabul edilemeyeceği açıktır. Bu itibarla da adı geçen sanığın, örgütle organik bağ kurduğu, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerde bulunduğu yönünde şüphe oluştuğu gibi dosya kapsamında elde edilen deliller ile birlikte sanığın savunmasına göre, sanığın davaya konu somut olayda içindeki eylemlere dahil olduğu yönünde yeterli ve kesin delil bulunmadığı anlaşıldığından, yüklenen suçların sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca yüklenen suçlardan ayrı ayrı beraatine hükmolunması gerekmiştir.”
Skandal soruşturma
Mahkeme, beraat kararını, Gök’ün kullandığı telefonlarla ilgili yeni bir dinleme kararı alınmamasına dayandırdı. Ancak, Türkiye’ye yönelik bombalı saldırı dahil birçok eylemle ilgili telefon kayıtlarını görmelerine rağmen yeni bir dinleme kararı çıkartmayan ve emniyet-yargı mensupları hakkında suç duyurusunda bulunulmadı. Bu kadar önemli kayıtlarla ilgili neden böyle bir işlem yapılmadığı sorgulanmadı. IŞİD ile ilgili soruşturmalardaki bu skandalın üzeri de böylece örtüldü. Gök’ün, sınırı geçmek için hazırlandığı sırada üzerinde bulunan telefonun incelenmesi talepleri de daha önce reddedilmişti.
Karşı oy
Beraat kararı oy çokluğuyla alındı. Gerekçeli kararda, karşı oy kullanan hakim, Gök’ün çelişkili açıklamalarına dikkati çekti, “Gök’ün, İlhami Balı’ya ait telefonla kendini Ahmet Furkan olarak tanıtarak IŞİD örgütüne eleman temin etme faaliyetleri kapsamında konuşuyor olması, Ebu Suheyf kod adlı IŞİD’ciyle yine kendisini Ahmet Furkan olarak tanıtarak örgüt içi konuşma yapması ve Belçika ülkesinde gerçekleştirilen terör saldırısını düzenleyen kişi ile yakalanması…” gibi kanıtları sıralayarak, beraat kararına itiraz etti.
Baz istasyonu tutukluluğu
Bütün bunların halen tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala ile ilgili bağlantısına gelince. Kavala dosyası, Türkiye’deki yargı pratiklerinin nasıl değişken olduğunu göstermesi açısından düşündürücü. Gezi davasının bir numaralı sanığı olarak yargılanan Kavala, bu davadan beraat ettiği gün, yıllar önce açılan “darbe soruşturması” gerekçe gösterilerek yeniden tutuklandı. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bu dosya nedeniyle de Türkiye’yi daha önce mahkum etmişti. Soruşturmada, Kavala’nın 15 Temmuz darbe girişiminden önce ABD’li Henry Barkey ile yemek yediği ve darbe girişimini desteklediği iddiası yer alıyordu. AİHM kararı göz önünde bulundurularak Kavala, bu dosyadan tahliye edildi. Ancak tahliye edilmeden birkaç gün önce aynı kanıtlar göz önünde bulundurularak, casusluk suçlamasıyla hakkında yeni bir tutuklama kararı verildiğinden, yine serbest kalamadı.
Kavala’nın avukatları, Barkey bağlantısının ortaya konulması için telefon arama dökümlerinin araştırılmasını istemişti. Dökümler geldi, Kavala’nın bir görüşmesinin olmadığı açığa çıktı. Bu kanıtlara rağmen, sulh ceza mahkemesi, Kavala ile Barkey’in telefonlarının kısa süreli de olsa aynı baz istasyonundan sinyal aldığını, bunun da aynı bölgede bulunduklarını ortaya koyduğunu gerekçe göstererek tutukluluk kararı verdi. Bu karara yapılan itirazlar da reddedildi. Yüz binlerce insanın bulunduğu bir bölgede, telefonların sinyal aldığı baz istasyonu odak alınarak bu karar verildi.
IŞİD dosyasında açık telefon kayıtları dikkate alınmazken, bu kayıtlarla ilgili gereğini yapmayan emniyet-yargı mensupları için hiçbir işlem yapılmazken, diğer yanda baz istasyonu esas alınarak başka türlü kararlar çıkabiliyor.
Yargının pratikleri, dosyadan dosyaya bambaşka bir görüntü sergiliyor.