Müjdat Gezen’in avukatı Celal Ülgen, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne yapılan saldırıdan sonra kundakçıyı tutuklama kararına ilişkin olarak konuştu. Ülgen, "Yargının bağımsızlığını bir tarafa bırakırsak aslında yeni kurulan Sulh Ceza Hâkimlikleri siyasi iktidarın giyotini gibi çalışıyor. Siyasi iktidara karşı eğer bir fiil varsa derhal tutukluyor, eğer siyasi iktidar karşıtı değilse bu mağdur kişi hemen şüphelisi veya sanığı bir biçimde serbest bırakılıyor ve test ediliyor kamuoyu ne diyor, ne düşünüyor diye. Kamuoyundan tepkiler gelmeye başlayınca bu tepkileri dindirmek için yeniden hemen itirazla yeni tutuklama, yeni gözaltı başlıyor. İçler acısı bir durum" şeklinde konuştu.
RS FM’den Zafer Arapkirli’ye konuşan Ülgen’in açıklamaları şöyle:
"Bir binaya bir bidon benzini döküp orayı aleve verdiğiniz zaman o binanın tamamen kül olması o bina içerisinde yaşayan canlıların, kedi, köpek ne varsa onların hepsinin ölmesi yanması demektir. Ayrıca o yangının büyüyerek çevreye büyük zararlar vermesi, başka yerlere sıçraması demektir. Bütün bunları düşündüğünüz zaman ki olayda bir gece bekçisi var ve çok erken dışarı çıkıyor ve birazcık geç kalsa kesinlikle engel olamayacak yangına. Üstelik gece bekçisinin görüntülerinde çok rahat farkedilen bir durum var. Ayakkabısı ve paçaları tutuşmuş olarak dışarı çıkıyor.
"Ayrıca yakan kişi sosyal medyadan bu işi kendisinin yaptığını söylemiyor, ama ‘Oh olsun' diyor ve daha kötü olmasını dileyen mesajları var. Bütün bunlar dikkate alındığında bu kişinin serbest bırakılması hakikaten düşündürücü.”
Zafer Arapkirli, Ülgen'e, "Dünden beri yapılan bir karşılaştırma var. Bir başka yerde bir genç, görüş beyan eden bir tweet atmış. Devlet büyüklerine hakaret ya da şuna hakaret ya da rencide edici bir söz diye değerlendirilip bir sanatçı, bir genç insan elleri kelepçelenip gözaltına alınıyor ve direkt tutuklama veriliyor. Birbiriyle son derece tezat kararlar. Şimdi savcıların ya da hakimlerin temel bir hukuk bilgisinden yoksun olmadığına inanmak istiyoruz. Nasıl oluyorda bu çelişkili kararlar çıkıyor?" sorusunu yöneltti, Celal Ülgen cevapladı:
"Emin olun hukuk bilgileri tamdır aslında. Ama bu ülkede en çok ortamdan korkan ve ürkenler hakimler ve savcılardır. Zülfüyare dokunulduğu zaman görevden alınacağı, FETÖ'cü diye damgalanacağı, kolayca yıllarca, aylarca cezaevine atılacağı korkusu var, yani siyasi iktidarın çıkarlarına aykırı bir karar vermesi veya yandaşları ürkütecek bir karar vermesi halinde başlarına neler gelebileceğini düşünüyorlar. Bakın binlerce hakim görevden alındı ve birçoğu tutuklu. Bunların içinde gerçekten FETÖ'cü olanlar var ve bu FETÖ'cü olanlar yaptığı davranışlarla bunu hakediyor ama FETÖ'cü olmadığı halde tutuklananlar var. Şimdi bunların durumları çabucak iki günde, bir haftada ortaya çıkmıyor. Mesela iki gün önce bir yargıç salındı. Ama nereden bakarsanız beş ay cezaevindeydi. Bu yüzden korkuyorlar. Korku insan içindir, insani bir duygudur ve saygıda göstermek lazım. Fakat korkunun sonuca faydası yok. Oradan atlarsınız bir başka yerde takılırsınız.
Hukuk insanlarının cesaretli olması gerekir. Çünkü cesaretli yargıçlar çoğaldıkça bağımsız ve tarafsız yargıçlar bu kararlarını hissettirmeye başladıkça güçlenirler ama aksine bütün hakimler, savcılar korkarsa, siyasi iktidar ne diyecek derlerse yargı yerlerde sürünür, ortada kalmaz. Bu da en çok siyasi iktidarın yara almasını temin eder."
Celal Ülgen, tekrar tutuklama kararının çıkmasını basit bir dille anlattı:
"Bu girdi çıktı olayında, dün mesela diyelim ki Cumhuriyet Savcısı tutuklama talebiyle kundakçıyı, 7. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevketti. 7. Sulh Ceza Hakimi serbest bıraktı. Sonra kamuoyunda infial oldu. Belli ki yukarılardan birileri başımıza iş açacak. Bu adamı itiraz edin tutuklayın dedi ki 8. Sulh Ceza Hakimliği itiraz etti. Savcının itirazı üzerine tutuklama kararı verildi. Normal prosedürde yedinin kararına, sekizin bozma kararı vermesi mümkün değil. Çünkü onlar kapı komşular, arkadaşlar. Birlikte yemeğe gidiyorlar. Beraber kahvaltı yapıyorlar, aynı binada oturuyorlar ve birbirlerinin kararlarını genelde bozmuyorlar. Mesela çok sayıda Sulh Ceza Hakimliğin kararına itiraz ediyoruz, pat diye onanıyor kararlar. Böyle bir durumda HSYK'nın da dışında bir güç, yargıçları duruma göre nasıl göreve alacakları konusunda talimat veriyor. Başka türlü izah edilemez."