Vahdet gazetesi yazarı Mehmet Şevket Eygi, 17 Aralık sonrası ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin olarak, "Müslüman doğrudur, dürüsttür, âdildir, insaflıdır. Haram kazanmaz, haram yemez. Müslüman rüşvet almaz" dedi. "Bu ülkede Sünnî Müslümanlar çoğunluğu oluşturmaktadır" diyen Eygi, "İşte bu Sünnî Müslümanların bir kısmı para, mal, zenginlik imtihanını kaybetmişlerdir" ifadelerini kullandı.
Eygi'nin Vahdet'te "Müslümanların Parayla İmtihanı" başlığıyla yayımlanan (21 Aralık 2014) yazısı şöyle:
Müslümanlar para, mal, servet imtihanını kazandılar mı, kaybettiler mi?.. İşte yaman soru budur!..
Bendenize sorarsanız Müslümanların bir kısmı (yüzde kaçı?) sınavı kaybetmişlerdir.
Bu fakir muhalifim ama siyasî muhalefet yapmam. Benim muhalefetim sosyal ve kültürel muhalefettir.
Kötülüklerin, olumsuzlukların tamamını siyasî iktidarın üzerine yüklemem. Böyle bir yükleme ucuz ve kolay bir hüküm olur.
Bu ülkede Sünnî Müslümanlar çoğunluğu oluşturmaktadır ve iyiliklerden de, kötülüklerden de öncelikle onlar sorumludur.
İşte bu Sünnî Müslümanların bir kısmı para, mal, zenginlik imtihanını kaybetmişlerdir.
Sünnîlerin içinde istisnalar var mıdır? Elbette vardır ama istisnalar kuralı bozmaz.
Biz seni Sünnî biliyorduk, bu satırları nasıl yazıyorsun?
Elbette bendeniz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanıyım ve özeleştiri vazifemi yapıyorum.
Kendini ve içinde bulunduğu toplumu ve cemaati âdil, insaflı, yapıcı şekilde eleştirmeyen bir yazar vazifesini yapmamış olur.
Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Hesaba çekilmezden önce siz kendi muhasebenizi yapınız” buyuruyor.
İslam dininin temel değerlerinden biri istikamettir, yani doğruluk ve dürüstlüktür. Müslüman doğrudur, dürüsttür, âdildir, insaflıdır. Haram kazanmaz, haram yemez. Müslüman rüşvet almaz.
Bendeniz, 1960’lı, 70’li yıllarda mangallarda kül bırakmayan birtakım sahte mücahidlerin, bilahare nasıl müteahhit olduklarını bilirim.
Namuslu, şeffaf, temiz, helal adamların ellerinden değil, ayaklarından öperim.
Düzgün şekilde sanayi, ticaret, ithalat, ihracat, ziraat, hayvancılık, balıkçılık yaparak, hizmet vererek helal servetler kazanmış olanlara söylenecek hiçbir sözümüz yoktur. Allah helal ticaretlerini bereketli kılsın, inşallah zekatlarını versinler, hayır hasenat yapsınlar.
Lakin hem dindar görünen, hem haram gelirler ve servetler edinenler dilimizden kurtulamaz. Biz öyle bir Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) ümmetiyiz ki, Kureyş kabilesinden asil bir kadın hırsızlık yapıp yakalanınca, affetmesi için şefaat edenlere “Vallahi, kendi kızım Fâtima hırsızlık yapsa, elini kestiririm” demiş ve Şeriatin sirkat cezasını o kadına uygulamıştı.
Evet, Müslümanlar da zengin olsunlar, büyük sanayi ve ticaret işleriyle uğraşsınlar ama bunları meşru şekilde yapsınlar, gayr-i meşru yollara sapmasınlar.
Bu yazımdan hiçbir namuslu, şerefli, doğru, dürüst, temiz, şeffaf kimse gocunmasın. Onlarla bir alıp vereceğim yoktur, meşreblerimiz ayrı da olsa kendilerine hürmet ederim.
Şu yazdıklarımda İslama aykırı bir yer var mıdır? Yoktur.
Yapıcı olmak şartıyla özeleştiri iyi midir, kötü mü?.. Elbette iyidir ve mutlaka yapılmalıdır. İsim vermiyorum… İyilerin ellerinden öpüyorum… Kötüleri tenkit ediyorum…