Gündem

Suphiye Orancı'nın Metin Akpınar'dan olan kızları dahil 4 çocuğunu bıraktığı komşusu konuştu: O sözü hiç unutamam...

"Hepsi ile görüşüyoruz. Bayramda ziyaretlerime geliyorlar"

Fotoğraf kaynak: Sabah gazetesi

21 Nisan 2024 11:50

Suphiye Orancı'nın Sanatçı Metin Akpınar’dan olan ikiz kızları da dahil 4 çocuğunu bıraktığı Antalya Tekirova'daki Adile Şener konuştu. Adile Şener, yurda çocukları teslim ederken en büyük kızın "Anne bizi bırakma" sözlerini hiç unutamadığını söyledi.

Şener, "4 kız çocuğunun bakımına tek başıma yetişemeyince komşular birer tanı aldı. Dilara'yı kardeşim Sevim aldı. Duygu bende kaldı. Bir süre böyle gitti. Komşudan inek sütü alıyorduk. İnek hamile olunca süt Duygu'yu hasta etti. Doktora götürdük. 3 gün hastanede yattı. Bu sırada gerçek annenin hapse girdiğini öğrendik. Annenin gazeteciye gönderdiği mektupta 'Çocuklarım için hapse girdim' dediğini öğrenince eşim valiliğe dilekçe ile başvurdu. Dilekçenin ardından o zamanki yurt müdürü, vali beyin eşi ve görevliler bize geldi. Biz diğer aileleri aradık. Çocukları getirdi. Hiçbirimiz çocukların anne ve baba şefkatinden uzak büyümemesi için bırakmak istemiyordu. 6 ay bakmıştık, onları çok sevmiştik. Hepimiz ağlıyorduk. Yurt müdürü iki araçla bizi de aldı. Çocukların kalacağı yurda götürdü. 'Gözünüz arkada kalmasın. 4'dü de devletimize emanet' dedi. Biz gözyaşları içinde çocukları bırakıp geri döndük" diye anlattı.

Sabah’a konuşan Adile Şen şunları söyledi:

"Kızların annesi halıcılarda tercümanlık yapıyormuş. 9 yıl önce vefat eden eşim Emin Şener ile görüşmüş. 'Çalışamıyorum, çok zor durumdayım. 2'si ikiz 4 kız çocuğum bakar mısın' demiş. Eşim 'Tamam' deyince taksi ile 2'si 2 aylık ikiz, en büyük kız 5 diğeri 3 yaşında olmak üzere 4 kız çocuğunu bırakıp gitti.

Çocukların üstünde başında bir şey yoktu. Komşudan inek sütü olarak ikizlere baktı. O zaman dikiş makinesi giysilerini diktim. Anne sonra bir kez geldi. Bir daha da gelmedi.

4 kız çocuğunun bakımına tek başıma yetişemeyince komşular birer tanı aldı. Dilara'yı kardeşim Sevim aldı. Duygu bende kaldı. Bir süre böyle gitti. Komşudan inek sütü alıyorduk. İnek hamile olunca süt Duygu'yu hasta etti. Doktora götürdük. 3 gün hastanede yattı.

Bu sırada gerçek annenin hapse girdiğini öğrendik. Annenin gazeteciye gönderdiği mektupta 'Çocuklarım için hapse girdim' dediğini öğrenince eşim valiliğe dilekçe ile başvurdu.

Dilekçenin ardından o zamanki yurt müdürü, vali beyin eşi ve görevliler bize geldi. Biz diğer aileleri aradık. Çocukları getirdi. Hiçbirimiz çocukların anne ve baba şefkatinden uzak büyümemesi için bırakmak istemiyordu. 6 ay bakmıştık, onları çok sevmiştik. Hepimiz ağlıyorduk. Yurt müdürü iki araçla bizi de aldı. Çocukların kalacağı yurda götürdü. 'Gözünüz arkada kalmasın. 4'dü de devletimize emanet' dedi. Biz gözyaşları içinde çocukları bırakıp geri döndük.

Çocuklardan yurttan ayrılırken en büyük kız 'Anne beni bırakma' sözleri yüreğimi dağladı. Büyük kız her şeyin farkında idi. O sözü hiç unutamam. Hâlâ yüreğimde. Daha sonra yurda eşimle birlikte 4 kızın ziyaretlerine gittik. Giderken giysi ve ayakkabı gibi hediye götürüyorduk. İnanılmaz seviniyorlardı. Yurt müdürü bizi uyardı, 'Hediyeyi siz vermeyin biz verelim. Diğer çocuklara hava atıyor' diye bizde sonra hediyeleri hep idareye teslim ettik.

Anne cezaevinde iken yurda 'Çocuklarımı evlatlık vermeyin. Cezaevinden çıkınca çocuklarımı alacağım' demiş. Biz yıllarca yurda gidip geldik. Çocukları almak istedik. Anne böyle söyleyince bize vermediler.

25 yıl sonra beni Duygu buldu. Sonra hepsi ile görüştük. Kedi öz kızım onlara çocukluk resimlerini gönderdi.

En son en büyükleri ile İzmir'deki ile de görüştüm. Bana 'moralim çok bozuk' deyince yanıma gelmesini turizmde işe yerleştireceğimi söyledim. Kızlardan iki tanesi öğretmen. Hepsi ile görüşüyoruz. Bayramda ziyaretlerime geliyorlar.”