29 Temmuz 2019 11:06
Ancak iki ülkenin "güvenli bölge"den beklentileri ve hedefleri çok farklı. Bu nedenle henüz uzlaşmaya varılamadı.
Peki "güvenli bölge" denilince kim, ne anlıyor? Bugüne kadar hangi aşamalardan geçildi?
Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400'lerin teslimatı başladığında, Washington, bir süredir konuşulan olası yaptırımlarla ilgili açıklama yapmadı, Suriye'nin kuzeyinde "güvenli bölge"yi gündeme getirdi.
Teslimatın başladığı 12 Temmuz'da Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ı, ABD'li mevkidaşı Mark Esper telefonla aradı. Görüşme sonrası Amerikalı yetkililer Reuters haber ajansına, "ABD'den bir heyetin yakın zamanda Türkiye'ye gideceği ve Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturmak için çalışmaların başlayacağı" bilgisini verdi.
S-400'lerin teslimatı başladığında, Türkiye de Suriye sınırında, "Fırat'ın doğusu" diye adlandırılan, Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) kontrol ettiği bölgenin karşısına askeri yığınak yapmış, yeni birlikler takviye etmişti.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey başkanlığındaki heyet, Mark Esper'in Hulusi Akar'ı aramasından 10 gün sonra, 22 Temmuz'da Ankara'daydı. Görüşmelerin sonunda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD'li mevkidaşı Mike Pompeo'nun "Biz ekiplerimizi gönderene kadar harekâtı başlatmayın" ricasında bulunduğunu, bu sebeple Fırat'ın doğusunda hazırlıklar tamamlanmasına rağmen operasyonun başlamadığını söyledi.
Ancak ABD'li heyetin önerileri, Türkiye'nin güvenli bölge taleplerini karşılamaktan çok uzaktı. Çavuşoğlu, "ABD'nin getirdiği öneriler bizi tatmin eder düzeyde değil" dedi:
"Esas bu güvenli bölgenin derinliği, buraları kimin kontrol edeceği konusu ve buradaki PKK/YPG'lilerin tamamen çıkarılması konusu bizim için hassas olan konulardır. Bu 3 konuda henüz bir mutabakat sağlamış değiliz."
Bu görüşme, Suriye'de savaş başladığından bu yana ABD ile Türkiye arasında "güvenli bölge"nin masaya yatırıldığı onlarca görüşmeden sonuncusuydu.
Ankara, Suriye'deki savaşın başından bu yana hem sığınmacıların yerleştirilmesi hem de "PKK'nın Suriye kolu" olarak kabul ettiği YPG ile arasında bir tampon bölge olması ve sınırlarını korumak için, güvenli bölge talep ediyor. Ancak bu talepleri, bugüne kadar karşılık bulmadı.
Bazı gelişmelerle birlikte zaman zaman gündeme gelen "güvenli bölge"ye Washington sıcak bakmıyor. Bu konu her görüşüldüğünde güvenli bölge yerine "ortak devriye" gibi ön adım sayılabilecek konular konuşuluyor ve somut bir adım atılmıyor.
Ankara'daki son toplantı sırasında da, ABD Merkezi Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Kenneth McKenzie, Suriye'nin kuzeyinde YPG'nin öncülüğünde oluşturulan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanlarından Mazlum Kobani ile görüştü, görüntüleri yayımlandı.
McKenzie, bu görüşmenin ardından hâlâ Suriye'deyken verdiği röportajda "Türkiye'nin meşru ulusal güvenlik kaygıları var. Biz, bu meşru güvenlik kaygılarıyla IŞİD'le mücadele arasında denge bulmaya çalışıyoruz. [Türkiye'nin operasyonunun] IŞİD'le mücadele üzerinde bir etkisi olur. Şu an bunu değerlendiriyoruz. Türkiye'nin güneye inmesini gerektirmeyecek şartları oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun olmamasını tercih ederiz. Büyükelçi James Jeffrey ve diplomatlar şu an orada, kısa zamanda sonuçlarını göreceğiz" dedi.
Ankara, sahadan verilen tüm bu mesajları dikkatle izliyor ve ikinci kez üst düzeyde masaya getirilen önerileri "oyalama taktiği" olarak görüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Cuma günü yaptığı konuşmada, "Amerika ile görüşmeler ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın Fırat'ın doğusundaki terör koridorunu paramparça etmekte kararlıyız. Ne gerekiyorsa yapacağız. İzin almaya ihtiyacımız yok" diye konuştu.
Washington'dan yapılan "Operasyonu durdurun, güvenli bölge konuşalım" teklifinin bir benzeri, 2018'in sonunda da gelmişti. Ancak bir ilerleme sağlanamamıştı.
Türkiye, Suriye'de iç savaş başladığından bu yana hem desteklediği silahlı muhalif gruplar hem de sınırına gelen sığınmacılar için "güvenli bölge" talep ediyor.
Bu talep ilk kez dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay tarafından Mart 2012'de resmi olarak dile getirildi. Atalay'dan bir gün sonra, o dönem Başbakan olan Erdoğan da "Tampon bölge ya da güvenli bölge kurulması önerilerini değerlendiriyoruz" dedi.
YPG'nin Temmuz 2012'de bayraklarını Suriye'nin Türkiye sınırında bulunan bazı yerleşim yerlerine çekmesi, Suriye'nin kuzeyinde rejim ordusunun çekildiği bazı bölgelerde özerk bölgeler ilan etmesinin ardından, Ankara'nın "güvenli bölge" talebi yeni bir boyut kazandı.
1 Eylül'de Erdoğan, "uçuşa yasak bölge" ilanının yapılması gerektiğini, böylece "tampon bölge"nin oluşturulacağını söyledi. Eylül ayı sonunda Birleşmiş Milletler zirvesi için New York'a giden dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi'nde karar alınabilmesi için mevkidaşlarıyla görüştü ancak sonuç olumsuz oldu.
2014'te Türkiye yeniden bir girişim başlatmaya çalıştı ancak dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, pozisyonlarının değişmediğini söyledi.
Konunun gündemde olduğu 2012-2018 arasında uzlaşıya en fazla yaklaşılan zaman, 2015 yazı oldu.
IŞİD 2014'te Irak ve Suriye'de geniş bir bölgeyi ele geçirmiş, halifelik ilan etmişti. ABD, iki ülkede de hava operasyonlarına başladı. Suriye'de ise YPG'yle kara gücü olarak IŞİD'le mücadelede ittifak yaptı.
Ancak hava operasyonlarını Türkiye'de bulunan İncirlik Üssü'nden gerçekleştirme talebi, Ankara tarafından, YPG'ye yardım ettiği ve Suriye savaşında bazı temel taleplerinin karşılanmadığı gerekçesiyle kabul edilmedi.
Görüşmeler sürerken Ankara, İncirlik Üssü'nün açılması için Suriye'nin kuzeyinde "güvenli bölge" kurulması şartını koştu.
24 Temmuz 2015'te, ABD ve Türkiye, İncirlik Üssü'nün açılması karşılığında "güvenli bölge" oluşturulması için uzlaşmaya vardı. Ancak bir mutabakat imzalanmadı. Varılan uzlaşıda, YPG'nin olduğu bölgeler dışarıda bırakılarak, o dönem IŞİD'in elinde olan sınır bölgelerinde "güvenli bölge"oluşturulması ve bu bölgede "gerekli görüldüğünde" ABD öncülüğündeki IŞİD'le mücadele koalisyonu uçaklarının havadan güvenliği sağlayabileceği belirtildi.
O dönem ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü olan John Kirby, İncirlik Üssü'nün açılması için "YPG zaten koalisyonun hava desteğinden yararlanıyordu. Şimdi Türkiye'deki üslere erişimimiz olması, bu desteğin daha zamanlı ve belki de daha etkili olmasına yol açabilir. Yani bu hava desteğinin sürmesini bekliyorum" deyince, Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan tepki geldi.
Ancak görüşmeler başladıktan yıllar sonra, sadece IŞİD'in hedef alındığı alanlar için uzlaşılan "güvenli bölge" de oluşturulmadı.
Kasım 2015'te, G20 Zirvesi'ne katılmak üzere Antalya'ya gelen dönemin ABD Başkanı Barack Obama, basın toplantısında "güvenli bölge" çağrıları için "Birçok planlama, konuşma ve çalışmadan sonra, bu tür adımların amaca zarar verici olacağına karar kılınıyor. Çünkü DAEŞ'in uçakları yok, saldırılar sahadan geliyor. Gerçek bir güvenli bölge, saha operasyonu gerektiriyor" diyerek "güvenli bölgenin verimli olmayacağına karar verildiğini" duyurdu.
2016 yazında Ankara, İncirlik'in açılması karşılığında güvenli bölge oluşturulmasında uzlaşılan ancak oluşturulmayan bölgeye bir askeri operasyon düzenledi.
24 Ağustos 2016'da, dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Ankara'ya yaptığı ziyaretle aynı gün başlayan "Fırat Kalkanı" operasyonunun gerekçesi "sınır güvenliğini korumak" olarak açıklandı.
Erdoğan, daha sonra "Tüm liderlere Suriye'de bir güvenli bölge oluşturulmasını, 95 km uzunluğunda 40 km güneyden kuzeye bir bölge oluşturmak üzere burada mülteci sorununu çözebiliriz diye ısrarla söyledik" diyecekti.
ABD Başkanı Donald Trump, 19 Aralık 2018'de, IŞİD'in Suriye'de yenildiğini ve artık ABD askerlerinin ülkeden çekileceğini duyurdu. O dönem de Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine Fırat'ın doğusuna yönelik bir operasyon hazırlığında olduklarını, kısa bir süre içinde YPG'ye yönelik harekâtın başlayacağını dile getiriyordu.
Erdoğan, Trump'ın çekilme kararını açıklamasının ardından 21 Aralık'ta yaptığı ilk konuşmada "Önümüzdeki aylarda Suriye sahasında hem PKK, YPG unsurlarını hem de DEAŞ kalıntılarını temizlemeye yönelik harekât tarzı izleyeceğiz, bu böyle bilinsin" demişti.
Aynı konuşmada "Fırat'ın doğusuna harekât başlatacağımızı açıklamıştık. Son gelişmeler bizi bir müddet daha beklemeye itti" diyen Erdoğan'ın açıklamalarından, Trump'ın IŞİD'den geriye kalanlarla Türkiye'nin mücadele etmesini istediği ancak YPG'ye yönelik bir operasyona sıcak bakmadığı anlaşılıyordu.
Ancak Ankara'dan, ABD'nin çekilmesi sonrası YPG'ye yönelik planların sürdürüleceğine dair sinyaller gelmeye devam edince, Trump'tan "güvenli bölge" çıkışı geldi. Bu, Ankara'nın talep ettiği bir "güvenli bölge" değildi; YPG'yi korumaya yönelikti.
Trump önce 13 Ocak'ta bir tweet atarak "Türkiye'nin Suriye'de Kürtleri vurması durumunda, Türkiye'yi ekonomik yıkıma uğratacaklarını" ve bölgede 32 kilometrelik bir güvenli bölge oluşturacaklarını" duyurdu.
https://twitter.com/realDonaldTrump/status/1084584259510304768?s=20
Ertesi günü Erdoğan ve Trump, bir telefon görüşmesi yaptı. İki lider "güvenli bölge"yi Ankara'nın da istediği şekilde oluşturmak üzere masaya yatırdılar.
Telefon konuşması sonrası Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Ankara "terörden arındırılmış" bir güvenli bölge istiyordu.
Washington ise yine Türk ordusu ile YPG arasında sıcak çatışmayı engelleyecek bir "tampon bölge"den bahsediyordu. Trump, 20 mil (32 km) ifadesini, telefon görüşmesi sonrası 14 Ocak'ta attığı tweet'te bir kez daha ifade etti.
https://twitter.com/realDonaldTrump/status/1084936400212963329?s=20
İngiliz Times gazetesi de 16 Ocak'ta Pompeo'nun, güvenli bölgeyle ilgili detayların hâlâ görüşüldüğünü ancak amacın "Kürtleri Türk saldırısından korumak, Türkiye'ye de Kürt militanlardan kaynaklanabilecek tehditlere karşı güvenlik garantisi vermek olduğunu" söylediğini yazdı:
"Siz adına 'tampon bölge' deyin, başkaları başka bir isim verebilir. Bu alanı yaratabilir ve güvenlik düzenlemelerini doğru yapabilirsek, bu herkes için iyi bir şey olur."
Times: Trump'ın Türkiye'yle tampon bölge anlaşması Kürtleri kızdırıyor
Ocak ayı sonunda YPG'nin siyasi kanadı PYD'den İlham Ehmed Washington'a gitti. ABD basını, Trump'ın Ehmed'le ayaküstü sohbetinde "Kürtler için güvenli bölge kuracağız" dediğini yazdı.
Aynı günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Güvenli bölge için sözlerin tutulmaması durumunda biz oluştururuz. Sahadaki fiili kontrolün de bizde olması gerekiyor. Bunun dışındaki çözüm tekliflerine kapalı olduğumuzu beyan ediyoruz. Bedeli olacaksa onu da ödemeye hazırız" dedi.
Ankara, 25-30 kilometre derinliklerde güvenli bölgeler oluşturarak, burada imar ve yeniden yapılandırma çalışması yapmaya hazır olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
YPG'nin yer almasını istemediği bu bölgelerin Türk ordusu ve onun desteklediği Suriyeli muhalifler tarafından korunmasını talep ediyor.
Bölgedeki sivil yönetimlerin ise, bölge halkı tarafından seçilecek temsilciler tarafından oluşturulması gerektiği görüşünde.
İki ülke arasında oluşturulan ve diplomatlar, askerler, istihbaratçılardan oluşan Suriye çalışma grupları, toplantılarına belirli aralıklarla devam ediyor.
14 Ocak'ta Erdoğan ve Trump'ın telefon görüşmesinde en üst düzeyde hemfikir olunduktan sonra, bu görüşmelerde güvenli bölge de daha detaylı tartışılmaya başladı.
Görüşmeler sürerken Erdoğan, New York Times'a yazdığı bir makalede "Türkiye'nin gözetimi altında, daha önce YPG ya da IŞİD'in kontrolü altında olan bölgeler, seçimle iş başına gelmiş konseyler tarafından yönetilecek. Terör örgütleriyle bağlantısı olmayan şahıslar bu yerel yönetimlerde kendi topluluklarını temsil etme hakkına sahip olacak." diyordu.
Ankara, "terör örgütü" olarak gördüğü YPG'nin, sınır bölgesinden en az 20-30 kilometre derinliğe kadar çekilmesini talep ediyor.
ABD'de ise farklı görüşler var.
Bir kısım, Türkiye ile daha kısa bir derinlikte anlaşarak, çatışmayı engelleyecek bir alan oluşturmaktan ve burada kendi askerleriyle birlikte İngiltere, Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerinin bulunmasından yana.
IŞİD'le mücadele kara ordusu olarak görev yapan YPG'yi destekleyen yetkililer ise, 30 kilometrelik güvenli bölgenin YPG'yi korumak için oluşturulması gerektiğinden yana. YPG, Ankara'nın taleplerine en başından bu yana "Uluslararası koruma olursa kabul ederiz" yanıtını veriyor.
YPG'nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Kobani de geçen hafta gazetecilere, Trump'ın çekilme kararının ardından Amerikalı yetkililerle güvenli bölge üzerine yaptıkları görüşmeleri anlattı:
"Biz de SDG olarak kendi önerimizi ABD'ye sunduk. Önerimiz çok makuldü. 30 km olmaz, 5 kilometre olabilir dedik. Buradaki YPG güçlerini çekebiliriz, yerlerine yerel güçleri koyarız. 5 kilometre içindeki ağır silahları da çekebiliriz. Buna karşılık Türkiye de saldırmayacağına dair taahhütte bulunsun. Bu alanda uluslararası güçler de olsun. Uluslararası güç içinde Türkiye'nin olmasını kabul etmedik. Tarafsız bir güç olmalı, Türkiye taraftır."
Benzer bir öneri, 2014'te PYD lideri Salih Müslim'den de gelmişti:
"BM'nin oluşturacağı güvenli bölgeye her zaman saygılıyız. Ama sadece Türk tarafından gelirse kabul etmeyiz."
Üçüncü kez gündeme gelen "güvenli bölge" için ABD ve Türkiye arasında görüşmeler, diplomatik ve askeri düzeyde sürüyor.
© Tüm hakları saklıdır.