28 Mart 2014 14:23
Suriye’yle ve Suriye içindeki bazı silahlı gruplarla gerilimin tırmandığı günlerde yapıldığı anlaşılan bir toplantının ses kaydı dün internette yayınlanması krize yol açtı. Başbakan Tayyip Erdoğan ses kaydının servis edilmesini "vatan hainliği ve alçaklık" olarak yorumladı. Dışişleri Bakanlığı da "bunu yapanların hesap vereceğini" belirterek soruşturma açıldığını açıkladı.
Hürriyet'ten Mehmet Y. Yılmaz, İsmet Berkan, Deniz Zeyrek Milliyet'ten Melih Aşık, Güneri Cıvaoğlu Sabah'tan Emre Aköz; Star'dan Mustafa Karaalioğlu; Vatan'dan Oktay Gönensin; Radikal'den Cengiz Çandar, Murat Yetkin, Orhan Kemal Cengiz; Cumhuriyet'ten Can Dündar; Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül, Hilal Kaplan; Taraf'tan Amberin Zaman; Yeni Akit'ten Ali Karahasanoğlu Türkiye gündemine oturan ses kaydı skandalını yorumladı.
10 gazeteden 16 yazarın sızdırılan ses kaydı hakkındaki yorumlarının bir kısmı şöyle:
Mehmet Y. Yılmaz - Hürriyet
Oy hırsı gözlerini iyice kör etmiş
Son kayıtta yer alan seslerin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’e ait olduğu ileri sürülüyor.
Yayınlanan ses kaydında söylenen sözlere girmeyeceğim. Zaten bunu merak edenlerin hepsi dün internette kaydı dinledi, bazı haber sitelerinde kaydın çözülüp yazılı hale getirilmişi bile yayımlandı. Sadece kısa bir özet yapayım: Suriye ile savaşa girmek için Süleyman Şah Türbesi’nin bir gerekçe olarak kullanılması, “gerekirse Türkiye’ye doğru 8 füze attırıp” müdahale için ortam yaratılması konuşuluyor.
Bu ses kaydı gerçek ise söylenecek şeyler belli:
Bir kere, böyle önemli bir toplantıyı bile yeteri kadar güvenlik önlemi almadan yapabiliyorlar. Dinleyen artık her kimse böyle bir heyetin, böyle bir toplantıyı hiçbir önlem almadan yapmalarına da mutlaka şaşırmıştır. Öte yandan bu kaydı kim yaptı bilemiyoruz: Cemaat mi, Suriye muhaberatı mı, başka bir ülkenin gizli servisi mi? Kaydı kim yapmış olursa olsun, ulusal güvenliğimize karşı açık bir saldırı olarak niteleyebiliriz.
O toplantıyı yapanlar, böyle bir olasılığı göz önünde tutup gereken önlemleri almış olmalıydılar. Ankara’da, dışarıdan dinlenmeye izin vermeyecek bir ortam yaratmak bu kadar mı zor? MİT’in ve askeri istihbaratın işi nedir, görevi bunları öğrenip engellemek değil midir? Diğer konu ise seçim kazanmak uğruna bir ülkenin savaşa sürüklenmek istenmesi. Artık gözlerini nasıl bir oy hırsı bürüdüyse, bu nedenle insanların ölebileceğini, ülkenin Suriye bataklığına çekilip, yutulabileceğini bile hesaba katmıyorlar. Belli ki yolsuzluk suçlamalarından kurtulabilmek, soruşturmaları örtbas etmek, seçimden sonra TBMM açıldığında milletvekillerini savaş ile oyalamak her şeyden önce geliyor. Her şey iktidarın ve bugüne kadar korkusuzca yürüttükleri yağma düzeninin korunması için! Ne memleketin geleceği umurlarında, ne insanların hayatı!
İsmet Berkan - Hürriyet
Bir devletin sona erdiği an...
Odada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler toplantı halinde. Toplantının konusu Suriye. Büyük ihtimalle çok yakın zamanda yapılmış bir toplantı bu; ve yine büyük ihtimalle ya Ahmet Davutoğlu’nun bakanlıktaki makamında veya onun Ankara’daki konutunda yapılıyor toplantı. Konuşmaların içeriğinden Hürriyet’in yayın ilkeleri nedeniyle söz etmiyorum; o yüzden içerikle ilgili görüşlerimi de yazmayacağım. Sadece şunu söylememe izin verin: Türkiye bir Suriye uçağını düşürdü diye veya Süleyman Şah Türbesi, hem Kaide, hem de Suriye’deki rejimle bağlantılı savaşan IŞHİD adlı örgütün tehdidi altında diye Türkiye, Suriye ile savaşa girecek kadar aklını kaçırmadı. Esas çirkin iddia olan, ‘Seçimi kazanmak veya kaybedileceği anlaşılan seçimi ertelemek için ülkeyi savaşa götürüyorlar’ şeklindeki eveleme-gevelemenin hiçbir mantığı yok. Çünkü ülkede ana muhalefet bile şu aşamada seçimi kazandığı iddiasında değil; iktidar partisi ise seçimi kazanacağına zaten inanıyor, daha fazla oy alma peşinde
Melih Aşık - Milliyet
Sırlar patladı!
İçte dışta bir kez daha küçük düşmek için dünkü kasetten başka bir şeye gerek kaldı mı? Sanmıyoruz... Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler bir odada Suriye’ye savaş senaryosunu konuşuyorlar. Yaptıkları konuşmalar dışardan dinleniyor. Youtube’a aktarılıyor. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Irak Şam İslam Ordusu IŞİD’e karşı operasyon durumunda yurtiçinde bombaların patlayacağını söylüyor “Sınır kontrol altında değil” itirafında bulunuyor. Bu sözleri dün YouTube aracılığıyla bütün dünya izliyor. Bu arada... CHP lideri Kılıçdaroğlu birkaç gündür TSK’yi Suriye’ye yönelik bir savaşa karşı uyarıyor. Anlaşılan ordu içinden birileri Kemal Bey’i uyarıyor... Dışişleri’nin bu olayı “alçakça bir casusluk faaliyeti” diye nitelemesi doğrudur. Ama dinlemelere karşı bu güvenlik zafiyetine ne demeli... Kimdir bu dinlemeciler? Neden yıllardır bir türlü yeterli önlem alınamadı? Bu komplo planlarının açıklanmasından sonra kimi nasıl bu devletinc ciddiyetine inandıracaksınız?
Güneri Cıvaoğlu - Milliyet
“Rüyaymış” demek istiyorum!
Cengiz Çandar - Hürriyet
Devletin iflas hali
Tayyip Erdoğan’ın Van ve Diyarbakır konuşmalarını dinleyenler arasında mutlaka Farinelli filmini hatırlayanlar çıkmıştır. 1994 yapımı film, 18. yüzyılda yaşamış olan tarihteki en ünlü 'castrato' şarkıcının hayat hikâyesiyle ilgiliydi. Tayyip Erdoğan’ın bağırmaktan, günlerdir yüksek sesle ona buna, oraya buraya tehdit savurmaktan ve hakaret etmekten kısılmış sesi, tıpkı Farinelli’nin sesi gibi çıkıyordu. Van ve Diyarbakır konuşmalarını dinleyenler, kendisinin ne dediğinden ziyade, sesinin tınısından ötürü bir komedi stand-up’ı izledikleri duygusuna kapıldılar. Oysa, onun konuştuğu sıralarda, onun yönettiği Türkiye, belki de bugüne kadarki en büyük 'skandal'a tanık olmaktaydı.
Tayyip Erdoğan o sesiyle 'yolsuzluk-hırsızlık lekeleri'yle kirlenmiş iktidarını devam ettirebilmek için çırpınır ve gülünç görüntüler verirken Türkiye devleti, tarihinin en 'acıklı' durumuna düşürülmüştü. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler, Suriye’ye yönelik askeri harekâtın nasıl yapılacağı ya da yapılamayacağı üzerinde konuşuyorlar. En can alıcı hususların dile getirildiği 15 dakikalık bir bölüm, YouTube üzerinden internette. Her isteyen dinleyebiliyor!
Orhan Kemal Cengiz - Radikal
Zombi Türkiye
Yolsuzluk, hırsızlık ve hukuk tanımazlık hikâyeleri dinleye dinleye ruhları derin bir aşınmaya uğramış benim de içinde olduğum bu zombilerin yanı sıra, bir başka zombi hikâyesi de hükümet taraftarları için yazılıyor. Hükümetin de kendi taraftarı zombilere bir şeyler vermesi gerekiyor. İşte o taraf için de şu bayraklı reklam filmi çıktı ortaya. Brad Pit’in World War-Z filminde, zombilerin Kudüs Duvarına tırmandıkları sahnenin birebir aynısı tekrarlanıyor AKP’nin reklam filminde. Aradaki tek fark, duvar yerine bayrak direğine tırmanmaları ve direğe tırmananların epey kanlı canlı görünmeleri. Ancak işte, öyle reklam filmiyle tatmin etmenin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmış olmalı. Başka bir filmi koyuyorlar sahneye. El Kaide Suriye’den sözde tehdit ediyor, Süleyman Şah Türbesi'ndeki Türk bayrağı inecek, yoksa asarım keserim, diyor.
Pınar Öğünç - Radikal
Aynı eve mi döneceğiz
Yaşadığımız öyle bir olağanüstü hal ki, insanda 'Artık eve dönsek' hissi uyanıyor. Ev neresi? Peki ya bu koku... Dün akşamüstü Başbakan’ın kökünü kazımaya yemin ettiği, türlü katakulliyle yerel seçim öncesi tabii yollardan girilemeyeceği de hissedilen Twitter’da, Milli Güvenlik Kurulu’nun acilen toplandığı konuşuldu. Belli ki etrafındaki haleden kimse uyarmaya cüret edememiş; Başbakan’ın kısık sesiyle, inatla mikrofon başına geçtiği Van mitingi, birkaç saat evvelinde ortaya salınan Suriye temalı ses kayıtlarını kısa süreliğine unutturmuştu ancak. Olağanüstü hal ilan edilebilir mi, anayasa askıya alınabilir mi diye soruyordu herkes birbirine. Seçim iptal edilebilir mi? Başbakanlık’ın açıklaması böyle bir toplantının söz konusu olmadığını söylüyorsa da işlerin bu noktaya dahi gelebileceği akıldan o kadar uzak durmuyordu. "Bu katiyen olmaz" cümlesini kim gönül rahatlığıyla kurabiliyor ki şu ara, buna kim şaşırırdı. Belki de her şey daha net olurdu; bilirdik. 17 Aralık’tan beri dünya yüzünde başka numunesi olmayan bir olağanüstü hal yaşıyor aslında Türkiye. Kahvelerde, kafelerde, okullarda, evlerde konuşulan mevzular değişti. İnsanların tape peşinde uyku saati, dili, öfkesi, küfrü değişti. Gezi zamanından beri aslında, siyasetle kurduğu ilişki değişti. Şaşırma, mide bulantısından öğürme eşiği değişti. ‘Normal’i kaydı. Nereye bakacağını, önce neye sinirleneceğini, neyle neyi bağlayacağını bilemez oldu. Ruhen yorucu bir hal bu. Zaman geçtikçe insanda “Yeter artık eve dönsek” hissi yaratıyor biraz. Sanki başka bir yerdeyiz, kanepemizi özlüyoruz.
Murat Yetkin - Radikal
Buz gibi casusluk, yurdun kalelerine girilmiş
Dışişleri Bakanlığı'ndaki gizli güvenlik toplantısını kaydedip yayımlamak yolsuzluk iddialarına benzemez; düpedüz casusluk faaliyetidir. Dün öğle saatlerinde internete düşen iki ses kaydı daha öncekilere hiç benzemiyordu. Kayıtlar çok gizli nitelikte bir toplantıdan alınmıştı. Toplantı, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılmıştı. Bakan Ahmet Davutoğlu’nun makam katının güvenli ortamında yapılmıştı. Tarih 13 Mart 2014 Perşembe. Konu, Suriye’deki tek Türk toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi’ne Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından yapılan saldırılar. Kriz var? Ne yapılacak? Müdahale mi edilecek? Nasıl edilecek Alternatif planlar konuşuluyor. Kriz toplantısına Bakan Davutoğlu başkanlık ediyor. Katılanlar MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu. Henüz daha geniş katılımlı toplantı için özel elektronik kormalı odaya geçilmemş; Bakanın makam odasında sohbet ediliyor. İşte dün, 30 Mart seçimine üç gün kala bu çok gizli toplantının kayıtları iki posta halinde internete sızdırıldı
Deniz Zeyrek - Hürriyet
Dışişleri'nde böcek avı
İnternete düşen kaydın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Gürel ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın 13 Mart günü Davutoğlu'nun odasında yapılan ön değerlendirme konuşmalarının kayıtları olduğu ortaya çıktı. İnternete düşen kaydın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Gürel ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 13 Mart günü Davutoğlu’nun odasında yapılan ön değerlendirme konuşmalarının kayıtları olduğu ortaya çıktı. Bakan odasındaki 4’lü toplantının ardından toplantı salonuna geçilerek, MİT, Genelkurmay ve Dışişleri’nden yetkililerin katıldığı ikinci bir toplantı yapılmış. 13 Mart’ta Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütü Süleyman Şah Türbesi’nin etrafındaki bütün yerleşim yerlerini ele geçirince Ankara harekete geçmişti. İstihbarat, IŞİD’in Türkiye’ye “Üç gün içinde bayrağı kaldırın, yoksa saldıracağız” tehdidini içeren videoyu kaydettiği bilgisini de edinmişti. Bunun üzerine MGK’nın ‘Dış Güvenlik’ ile ilgili bölümündeki yetkililer toplantı kararı aldı ve Dışişleri’nde toplanıldı. Kayıttaki dört ismin yanısıra Genelkurmay Harekat Başkanı, Dışişleri ve MİT’ten Müsteşar Yardımcıları da toplantıda yeralmıştı. Toplantının hedefi, olası saldırı halinde krizin nasıl yönetileceğini ve önlemleri belirlemekti.
Ezgi Başaran - Radikal
Buradan OHAL'e gideriz
Öğle saatlerinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT müsteşarı Hakan Fidan, Feridun Sinirlioğlu ve Korgeneral Yaşar Güler'in Suriye hakkında yaptığı toplantının ses kayıtları internete düştüğünde herkes anladı. Neyi? Öğle saatlerinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT müsteşarı Hakan Fidan, Feridun Sinirlioğlu ve Korgeneral Yaşar Güler’in Suriye hakkında yaptığı toplantının ses kayıtları internete düştüğünde herkes anladı. Neyi? Şunu: Nasıl korkunç bir durumun içinde olduğumuzu. Çünkü bu ses kayıtları gösteriyordu ki, bizi yönetenler bakkal hesabı yapar gibi Suriye’ye ‘girmeyi’ konuşuyordu. ‘Stratejik derinlik’ filan hak getire. Bölge ve şartları ortaokul coğrafya öğretmeni seviyesinde tartışılıyordu. Ve en fenası… Süleyman Şah Türbesi’nin bahane edilerek ‘gündeme iyi gelecek’ bir Suriye saldırısından söz edilmesi… Hatta ‘tüm Suriye meselesi omuzlarına yıkılan’ MİT müsteşarının bahaneye gerek yok, gireceksek hadise çıkararak (kuvvetle muhtemel canlara mal olarak) bahaneyi biz yaratırız demesi… Kirli ve tehlikeli bir devletin entelekti düşük sohbetinden bunları öğrendik. İyi de nasıl? Nasıl oldu da öğrendik?
İbrahim Karagül - Yeni Şafak
Bu millet sizi affetmeyecek!
Vatan hainliğinin tanımı nedir, nasıl bir şeydir?
Başka ülkeler adına, o ülkelerin istihbarat teşkilatları adına kendi ülkesinin sırlarını çalanlara, casusluk yapanlara, hırsızlara, ülke düşmanlarına nasıl davranılır?Kendi ülkesinin bütün mahrem alanlarına girip, bilgileri yayınlayanlara, yayınlamadan önce de bir takım yerlere servis edenlere, ülkesine ve milletine savaş açanlara ne yapılır?
Vatan hainliğinin ve casusluğun cezası nedir?Tarih boyunca, hangi ülke olursa olsun, bu suçları işleyenlere neler yapılmıştır?
Bunları bir düşünün... Düşünün de Türkiye'nin nasıl bir düşmanla karşı karşıya olduğuna bir kez bakın...Dün, Türkiye'ye karşı yapılan ihanet, Fransa'ya, Rusya'ya, ABD veya İsrail'e karşı yapılsa nasıl karşılık bulurdu?
Hepsini kurşuna dizerlerdi. Bazıları da ortadan kaybolur yıllarca izi bile bulunamazdı. Bunları yapanlar, dünyada bu işlerin böyle yürüdüğünü bilmiyor mu?
Hilal Kaplan - Yeni Şafak
Neye oy vereceğiz?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bakanlık Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in katılımıyla, Suriye sınırımızdaki El Kaide tehdidine karşı alınacak tedbirler konuşuluyor. Tehdidin boyutu ve karşı önlemler masaya yatırılıyor. Vatan hainleri de bunu kendi siyasî amaçlarına 'hizmet etsin' diye yasa dışı olarak dinliyor ve sızdırıyor. Üstelik kayıtta olmayan cümleleri de varmış gibi göstererek manipülasyon yapıyor. Örneğin kayıttan önce izleyiciye okutulan metinde Başbakan'ın 'seçim yatırımı' olarak Suriye'ye saldırı emri verdiği geçiyor. Kaydı dinliyorsunuz, seçimin s'si geçmiyor!
Ama tabii akla ilk ne geliyor? Tüm dünya kamuoyu sınır ihlali yaptığı için düşürülen Suriye uçağı konusunda Türkiye'yi haklı bulurken, Today's Zaman'ın ''Seçimler öncesi prim için Suriye Savaş uçağı düşürüldü'' minvalindeki manşeti...
Emre Aköz - Sabah
Paranoya halleri
2011 sonbaharından günümüze iki buçuk yıl geçti. Bu süre zarfında Başbakan Erdoğan ile GK Başkanı Org. Necdet Özel arasında bir gerginlik olduğunu duymadık. Mutlaka anlaşmazlıklar olmuştur ama kısa süre içinde uzlaştıkları belli oluyordu. Derken Türkiye hava sahasını ihlal eden Suriye askeri uçağı TSK tarafından düşürüldü... O arada Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt; fol yok, yumurta yok, Türkiye toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi'nin ('Saygı Karakolu'nun) boşaltılmasını istedi... Tabii Ankara da özetle "Saldıran cevabını alır" dedi. Bunun üzerine muhalefeti oluşturan kesimler (CHP, MHP, BDP ve Cemaat medyası), "Hükümet ülkeyi savaşa sokup, oylarını artırmak mı istiyor" diye ayaklandı. (Ara Notu: "Ne alakası var" diyeceksiniz... Bağlantı şöyle: Tarih gösteriyor ki bir savaş durumunda vatandaşlar, hükümetin çevresinde toparlanıyor.)
Mustafa Karaalioğlu - Star
Baykal’ın kaseti, devletin sırları demokrasinin geleceği
Sözü uzatmaya, komploya, dedikoduya hacet yoktur... Kaset, kayıt, dinleme, tape denilince akla kim, hangi grup geliyorsa Deniz Baykal’ın özel görüntülerinin bulunduğu videoyu çekip, servis eden de odur. Hiçbir kampanya bu gerçeği değiştiremez. Paralel medyanın kendini açık etme pahasına, elbirliğiyle yürüttüğü algı operasyonu beyhudedir.
MHP yöneticileri ve milletvekillerinin aynı türdeki kayıtlarını çekip servis eden yapı da orasıdır.
Dün, internete servis edilen ve Dışişleri Bakanı, Dışişleri Müsteşarı, MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanı Suriye konulu strateji toplantısını dinleyip, tarihe eşi benzeri görülmemiş bir ihanet belgesi olarak geçiren güç de aynıdır.
“Paralel yapı”nın demokrasimiz ve devlet sistemine yönelik tehdidi kelimelerle ifade edilecek boyutu geçmiştir. Bugün, nasıl olsa Tayyip Erdoğan’ı sıkıntıya sokuyor diye olup bitene alkış tutanlar da aynı tehditle karşı karşıyadır. Hepsinin özel hayatı yıllardır dinlenmiş, kaydedilmiş ve dosyalanmıştır. Cumhuriyet tarihinde bundan daha sistematik, daha sinsi, daha belden aşağı bir girişim yaşanmamıştır. Hedefe ulaşmak için, özel hayattan devlet güvenliğine kadar bütün kuralları ve bütün değerleri karalamayı, yıkmayı göze alan bir darbe girişiminden söz ediyoruz.
Okay Gönensin - Vatan
Kanıt açık, durum çok net
Devletin en tepesi; Dışişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Genelkurmay İkinci Başkanı, Dışişleri Müsteşarı toplantıda. Konu Suriye. Suriye politikasının genel hatları da konuşuluyor, somut konular, “teknik” ayrıntılar da konuşuluyor.
Ve bu toplantı dinleniyor, kayda alınıyor, siyaseti etkilemek amacıyla kullanılıyor. Dinleyenlerin ve yayanların amacı Hükümet’in Suriye konusunu seçim kaygısıyla belirlediğine inandırmak. Servis edenler, başlıkta bunu söylüyor.
Söz konusu toplantı Dışişleri Bakanlığı’nda yapılıyor. Bu toplantıyı dinlemenin, kaydetmenin ve sızdırmanın adı dünyanın her yerinde “casusluk”tur.
Can Dündar - Cumhuriyet
Sonuna Geldik
Dışişleri Bakanı’nın odasının ve o odadaki savaş hazırlığının dinlenmiş oluşu, “ulusal güvenlik sorunu” filan değil, düpedüz kepazeliktir. Hem de öyle Youtube’u kapatmakla, Twitter’ı yasaklamakla, sert açıklamalar yapıp dayılanmakla örtbas edilemeyecek bir kepazelik... Camiye ayakkabıyla girdi yalanıyla gencecik çocukları linç ettirmeye kalkışan zihniyet, türbenin oraya, “Boş alana 8 tane füze attırır, savaş için gerekçeyi üretirim” diyebilmiş. Ve devlet dediğimiz kâğıttan kaplan, -hem de bunca dinleme skandalından sonra-, kendi karargâhını bile dinletmemeyi becerememiş. Hangi efelenen açıklama, hangi zavallı yalanlama, hangi kapatma, baskın, tutuklama, bu kepazeliği unutturabilir ki?
Amberin Zaman - Taraf
‘Başka kayıtlar ve bir de kaset var’
Çarşamba günü birlikte Manisa’ya uçarken Baykal kaseti ile ilgili tapeleri ilk kez dinleyen Kılıçdaroğlu bu kez Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT müsteşarı Hakan Fidan, Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’na ait olduğu iddia edilen ses kaydını bizimle birlikte dinledi. Bu tape’de adı geçen kişilerin Türkiye ile Suriye arasındaki savaşı körükleme planları yaptıkları öne sürülüyor. Kılıçdaroğlu’nun ilk tepkisi şöyle oldu: “Erdoğan’ın savaş kışkırtıcılığı yaptığını biliyorduk zaten. Bu kadar rezillik yaşanmadı. Eline kan bulaşmış. Kardeş kanı bulaşmış. Kana doymayan bir adam. Suriye’deki kana doymadı. Müslüman Müslümanı öldürüyor. Bu zevk duyuyor. Kana doymayan adam savaş kışkırtıcılığı ile ayakta durmaya çalışıyor. Defalarca uyardım Genelkurmayı da uyardım. Türkiye bu süreçte girerse sorumlusu Erdoğan’dır.”
Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit
Ajandalarında Daha Büyük Hainlikler De Varmış!
Bu ülkenin en önemli makamlarındaki kişilerin, en gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki en aktüel konuşmalarını ele geçirip, bir de bunu tüm dünya ülkelerinin bilgisine sunuyorlarsa..
Bunu, Cemaat ile AK Parti arasındaki gittikçe şiddetlenen kavga ortamında yapıyorlarsa..
Sorumlusu Pensilvanya’dır..
Eğer bu işte yok iseler..
Öyle “Binde birini bile tanımam” mavallarını bir kenara bırakıp, sahnedeki rollerini anlatsınlar..
Baş aktör olmadıkları kesin..
Onları baş aktör olarak kimse oynatmaz..
Ama “Biz figüran bile değiliz” derlerse..
Kimseyi inandıramazlar..
© Tüm hakları saklıdır.