Suriye'deki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye gelen Dünya Şıreki, ülkesinde ve Türkiye'de yaşadıklarını anlattı. Akrabalarını kaybettiği Suriye'de "Muhalifleri tedavi ediyor" diye 3 ay tutuklu kalan, şimdi Fatih'te Suriyelilere hizmet veren bir klinikte hemşirelik yapan Şıreki, "İnsanlar bizi anlamadan, dinlemeden yargılıyor. Benim de, bizim de bir hikâyemiz, bir hayatımız var. Şanslıyım ki ben biraz Türkçe biliyorum. Suriyeli kadınlara kötü gözle bakılmasın lütfen" dedi.
Cumhuriyet gazetesinden Zehra Özdilek'in haberi şöyle:
Dünya Şıreki, 32 yaşında. Suriye’nin Lazkiye şehrinde hemşirelik yapıyordu. Çalıştığı hastanede muhalifleri tedavi ettiği gerekçesiyle 2012 yılında tutuklandı. Hastanenin çok sayıda çalışanıyla birlikte 3 ay hapishanede kaldı. Tahliye olunca tekrar tutuklanmamak için Türkiye’ye geldi. Akrabalarının çoğunu savaşta kaybetti. Eşi ve iki çocuğuyla Hatay’daki çadır kente sığındılar. Şıreki, ‘çadır hayata’ dayanamayıp yeniden sınırı geçti. Türkiye sınırına yakın muhaliflerin tedavi edildiği bir hastanede üç yıl çalıştı.
Savaşın şiddeti artınca, bombalar düşmeye başlayınca İstanbul’a doğru yola çıktı. Şimdi Fatih’te, Suriyelilerin çalıştığı bir klinikte hemşirelik yapıyor. Kazandığı parayı kiraya, faturaya ve yol masraflarına harcıyor. Ülkesine dönme umudunu çoktan yitirmiş. Kanada’ya gitmek için başvurular yapmış. Yanıt bekliyor. Şıreki, Türkiye’deki Suriyeli kadınlara kötü davranılmamasını istiyor. “Suriye’de bizim de güzel bir hayatımız vardı. Suriye’de okumamış kadın çok az. Arkadaşlarım ‘bir gün gidip İstanbul’u gezelim’ derdi ama ben Lübnan’a, Ürdün’e gitmeyi daha çok istiyordum. Mecbur kalıp geldim İstanbul’a. Çok sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz. İnsanlar bizi anlamadan, dinlemeden yargılıyor. Benim de bizim de bir hikâyemiz, bir hayatımız var. Şanslıyım ki ben biraz Türkçe biliyorum. Suriyeli kadınlara kötü gözle bakılmasın lütfen. Biz de burada güzel bir hayat yaşamak istiyoruz. Savaş biter ülkeme dönerim umudu da kalmadı bende. Kabul edilirsem Kanada’ya yerleşeceğim” diyor. Çadır kentte yaşamının zorluklarını ise şöyle anlatıyor: “Çadır kentte psikolojim daha da bozuldu. Giriş çıkışlar kartla yapılıyordu. Akşam altıdan sonra içeri girmek yasaktı...”