Gülsen Solaker & Emre Eser
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ilişkilerde normalleşmenin hedeflendiği Suudi Arabistan ziyaretini sürdürürken, temaslardan beklenen ekonomik yararın uzun vadede ülke ekonomisi için çözüm olmayacağı, ancak kısa vadede seçim yatırımı olarak kullanılabileceği değerlendiriliyor.
Arap Baharı döneminde farklı kutuplara düşen iki ülke ilişkilerindeki kötüleşme Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle tepe noktasına ulaşmıştı.
Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna 2 Ekim 2018'de giren gazeteci-yazar Cemal Kaşıkçı'dan bir daha haber alınamamış, daha sonra öldürüldüğü ortaya çıkmıştı. Kaşıkçı’nın naaşı ise bulunamamıştı.
Türkiye o dönemde bu cinayetten dolayı özellikle Suudi Arabistan Veliaht Prensi'ni sorumlu göstererek, uluslararası kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalışmıştı.
Kaşıkçı ile ilgili Türkiye’de devam eden yargı süreci geçtiğimiz haftalarda kapatılmış ve dosya Suudi Arabistan’a devredilmişti. Böylelikle Suudi Arabistan’ın ilişkilerin düzelmesi için öne sürdüğü şartın de yerine getirildiği belirtilmişti.
Erdoğan’ın kalabalık bir heyet ile dün başladığı ziyaret, Türkiye'nin son dönemde ilişkileri sorunlu olduğu ülkelerle girdiği normalleşme süreci açısından önemli görülüyor.
İki ülke ilişkilerindeki kötü günler davanın devredilmesi ve ardından gelen bu ziyaret ile artık geride kalmış görünüyor. Bu arada Erdoğan’ın Kaşıkçı cinayeti nedeniyle isim vermeden de olsa sert ifadelerle suçladığı Veliaht Prens Muhammed bin Selman’la kucaklaşması da çok konuşuluyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Ülkesinde masum insanlara müebbet verdirir ve bunu havalimanında savunur. Sonra uçaktan iner, katille kucaklaşmaya gider koşa koşa. Kendi ülkesinde insan parçalayanın önünde eğilir, gözleri ona aşkla güler. İşte sen busun Erdoğan. Utan diyeceğim ama nafile” ifadelerini kullandı.
Erdoğan neden geri adım attı?
Uzmanlara göre Türkiye’nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini düzeltmek istemesinin nedenleri farklı ve bölgedeki dengelerin değişmesi ile de yakından alakalı. Ancak en önemli motivasyon kaynağı olarak içinde bulunulan ekonomik sıkıntıların kısa vadede de olsa aşılabilmesi çabası gösteriliyor.
Son dönemde döviz ve uluslararası yatırım talebi olan Türkiye bu ziyaretle hem döviz girdisi sağlamak hem de yatırım çekmek istiyor. Ayrıca Suudi Arabistan’ın da daha önce Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Çin, Güney Kore gibi ülkelerle kurduğu swap ağına dahil olması bekleniyor.
Peki Erdoğan’a geri adım attıran bu kucaklaşma karşılığında beklenen bu adımlar ekonomik açıdan Türkiye’nin derdine derman olabilir mi? Asıl önemlisi kalıcı bir çözüm sağlar mı?
Ekonomistlere göre swap anlaşmaları uzun vadede Türkiye’ye yarar değil aksine zarar getirebilir.
Swap anlaşmalarının kalıcı bir çözüm olabilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan ekonomist Arda Tunca, "Çünkü swap anlaşmaları son derece kısa vadeli finansman olanağı sunan, 60-90 gün, belki 3-6 ay arasında finansman olanağı sunan bir enstrüman. Dolayısıyla kalıcı bir çözüm sunabilmesi mümkün değil” diyor.
Muhalefete göre de bu anlaşmalar ancak kısa vadeli çözümler sunabilir. Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada şunları söylüyor:
"Yılbaşından bu yana dış politikada çok önemli bir dönüş başlatarak başta Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Mısır ve son olarak da Suudi Arabistan’a böyle bir manevra yapılıyor. Fakat 3-5 milyar, hatta 10 milyar dolarlık bir swap anlaşması kesinlikle sorunumuzu çözmüyor, sadece sorunları erteliyor.”
Tunca, Türkiye’nin kendi yaptığı hatalar nedeniyle çok yüksek bir enflasyon sorunu ile karşı karşıya kaldığını ve kuru belli bir noktada tutabilmek için ciddi oranda rezerv kullandığını hatırlatarak, dünya çapında ortaya çıkan resesyon ihtimalinin döviz gelirleri açısından Türkiye için büyük riskler barındırdığına dikkat çekiyor. Tunca, son dönemdeki dış politika adımlarını da bu çerçevede şöyle yorumluyor:
"Dolayısıyla Türkiye sadece Suudi Arabistan ile değil diğer başka ülkelerle bozduğu ilişkileri toparlamaya çalışıyor. Buna bir nevi çaresizliğin getirdiği bir dış politika refleksi demek mümkün.”
Kısa vadede iktidara can simidi mi?
Ankara’nın Suudi Arabistan ziyaretinden elde etmeyi umduğu ekonomik çıkarların uzun vadede ülke için olmasa da kısa vadede iktidar için seçim öncesi bir can simidi olabileceği belirtiliyor.
Ekonomist Tunca, swap anlaşmaları benzeri adımların kendi içinde kötü bir sarmala sokulan Türkiye ekonomisi için uzun vadede yarar sağlamayacağına, ülkeye de refah artışı getirmeyeceğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Ama siz seçim malzemesi olarak bunu kullanıp da ‘bakın her şey iyi gidiyor' deyip, ekonomiden teknik olarak anlamayan insanların gözünü boyamak istiyorsanız; evet bu anlamda işe yarar. Ama topluma bir faydası var mı? Hayır, tam tersine hasar veriyor. Uzun vadede Türk toplumu bunların bedelini ödeyecek.”
Tunca, swap anlaşmalarının finansman ihtiyacı durumunda T.C. Merkez Bankası’nın kura müdahale edip finansmanının önüne geçmesinin bir metodu olarak kullanıldığını ve bunun da yanlış olduğunu belirterek, “Dolayısıyla kısa vadede kuru biraz bastırmak için belki bir miktar müdahale işe yarayacaktır, ama uzun vadede yaramıyor, yaramadı ve yaramayacağını da göreceğiz” diyor.
Ticari ilişkiler düzelme yolunda
Suudi Arabistan ile son yıllarda yaşanan gerilim ticarete de doğrudan etki etmiş ve Türkiye'nin ihracat yapan sektörleri de bunu yakından hissetmişti. Suudi Arabistan, açıkça ve resmen ilan etmese de Türk ürünlerine boykot uygulamaya başlamıştı.
Suudi Arabistan marketlerinde Türk ürünlerine yönelik olarak bazı uygulamalar başlamış ve raflara asılan yazılarda "Türk ürünüdür" ibaresi yer almıştı. Bu süreçte gıda ihracatının önemli bir yavaşlama gösterdiğini söyleyen İstanbul Hububat Bakliyat ve Yağlı Tohumlar İhracatçıları Birliği'nin (İHBİR) Başkanı Kazım Taycı'ya göre bugün itibarı ile olumsuz hava aniden dağılmış durumda.
"Bölgedeki distribütörler ile temasa geçtik. Şu an tek bir engel bile yok. Zaten siyasi bir tavır vardı ve bugün o tavrın kaybolduğunu görüyoruz. Bayramdan sonra ilk sevkiyatlar başlayacak" diyen Taycı, geçmiş dönemde ihracatta yaşanan kayıpların da telafi edilebileceğini söyledi.
Kendi sektörlerinin Suudi Arabistan'a 2017'de 205 milyon dolar, 2018'de 227 milyon dolar, 2019'da 230 milyon dolar, 2020'de 181 milyon dolar ihracat yaptığını hatırlatan Taycı, 2021'de bu ihracatın 3 milyon dolara düştüğünü yani neredeyse sıfırlandığını ifade etti. Taycı, 12 aylık süreçte yeniden 250 milyon dolarlık bir ihracatın yakalanacağını hatta aşılacağını dile getirdi.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, iki gün önce yaptığı açıklamada, Suudi mevkidaşı Muhammed Al Jadaan ile online bir görüşme gerçekleştirdiğini; ekonomi, yatırım ve ticaret alanlarında iş birliğini artırmak için yapılabilecekleri görüştüklerini açıklamıştı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'nin Suudi Arabistan'dan ithalatı 2022'nin ilk iki ayında 693 milyon 945 bin dolar olurken ihracat, 20 milyon 442 bin dolar seviyesinde kaldı.
Ancak Mart ayında ihracat 58 milyon dolara yükseldi ve ilk üç aylık ihracatı 78 milyon düzeyine çıkardı. Geçen yılın ilk üç ayında Türkiye'nin Suudi Arabistan'a ihracatı 74 milyon 834 bin dolardı. Geçen yılın ilk iki ayında ithalat ise 313 milyon 739 bin dolardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temaslarını tamamlamasının ardından bu akşam Türkiye'ye dönmesi bekleniyor.