Alman gazetelerinde Avrupa’nın Venezuela’daki krizde izlediği politikayı irdeleyen yorumlar geniş yer alıyor.Süddeutsche Zeitung ulusal çıkarların AB'nin dış politikada ortak adımlar atmasına imkân tanımadığını yazıyor:
"Ekonomik gücüyle daha fazla siyasi sorumluluk üstlenmek isteyen Avrupa ülkelerinin Venezuela kriziyle ilgili ortak bildiri üzerinde anlaşamamaları hayal kırıklığı yarattı. Pek çok Avrupa Birliği (AB) ülkesinin erken seçim ilan etmesi için Maduro'ya verdiği ültimatomun dolmasına kısa süre kala bir araya gelen dışişleri bakanları Juan Guaido'nun geçici başkanlığını tanımaya yanaşmayan birlik üyelerini ikna etmeye çalıştılar. AB hükümetleri Maduro'yu meşru saymıyor ama erken seçimin yol haritası üzerinde anlaşamıyorlar. AB Konseyinde oy birliği kuralının geçerli olmasından yararlanan İtalya'nın popülist hükümeti Venezuela'yı halâ kendine örnek alıyor. Ültimatomun Maduro'yu etkileyip etkilemediği önemli değil. AB çoğu zaman demokrasiyi birlikte savunmayı ve açlık çeken insanlara yardım etmeyi başaramıyor.”
Hannoversche Allgemeine Zeitung da AB'nin Venezuela politikasını mercek altına alıyor:
"Avrupalı diplomatlar ültimatom kararı alırken Maduro'nun iktidardaki günlerinin sayılı olduğunu zannediyorlardı. AB yönetimleri Amerikalıların generalleri Guaido'yu desteklemeye ikna edeceklerine ve Avrupa'nın müdahalesinin sürecin gidişatında doğru yolu seçtiklerini göstereceğine güvenmekteydiler. Ama şimdi Avrupa enerjik girişiminin kurbanı oldu. Avrupa dış politikada tek sesle konuşup bazı şeyleri değiştirebileceğini halâ kanıtlayabilmiş değil.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya yapılan baskının önemine işaret ediyor:
"Almanya ve çoğu AB ülkesi Juan Guaido'yu tanımakla ABD ve Latin Amerika ülkelerinin büyük çoğunluğunun tutumunu benimsemiş oldu. Maduro'ya cephe alınması siyasi ve ahlaki nedenlerden dolayı doğrudur. Batılı demokrasilerin böylesine gergin bir ortamda adalet ve özgürlük isteyenlerin yanında yer almaması mümkün değildi. İtalya dışındaki AB ülkelerinin gelişmeler üzerindeki etkisi sınırlı kalacaktır. Ancak Maduro'ya yaptırım uygulayarak baskının artmasına yardımcı olabilirler. Aynı zamanda krizden barışçı çıkış yolu araması için Guaido desteklenmelidir. Venezuela'daki uzayan krizin iç savaşa yol açması tam bir trajedi olur.”
Die Welt gazetesinin Venezuela'daki iktidar mücadelesini konu alan yorumunda eski Başbakan Schröder'in rolüne değiniliyor:
"Moskova, nüfuz bölgeleri rekabetinden dolayı bu anlaşmazlıkta Brüksel ve Washington'a güçlük çıkaracaktır. Rusya son 12 yılda Venezuela'ya 17 milyar dolarlık kredi ve yatırım sermayesi havale etti. Devlet holdingi Rosneft, Maduro'nun iktidarını sağlama alan Venezuela'nın kamu petrol şirketiyle sıkı işbirliği sürdürüyor. Rosneft'in denetleme kurulu başkanlığını eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder yapıyor. Dolaylı olarak Venezuela'daki gelişmelerle de ilintisi olan Schröder küresel arenada otokrat Putin'e yardımcı olmanın bir köy derneğinin başkanlığını yapmak kadar basit bir şey olmadığını anlamalıdır. Schröder Almanya'nın çıkarlarına zarar veriyor.”
DW, dpa, afp/AG, BM
© Deutsche Welle Türkçe