Süddeutsche Zeitung Sarı Yelekliler fenomenini "Fransız demokrasisinin sendelemeye başlaması" olarak değerlendiriyor:
"Sarı Yeleklilerin gerçekten fakir sınıfın çıkarlarını savunup savunmadığı tartışılabilir. Kesin olan toplumun şimdiye kadar sesi çıkmayan bir kesitinin var olduğunu gösterdiğidir. Fransa'daki protesto eyleminin günlük hayata damgasını vurmasının üç etkisi şöyle sıralanabilir: Birincisi asgari ücretin nihayet gündeme gelmesi ve Fransızların onuruyla yaşamak ile sefalete sürüklenmek arasındaki farkı tartışmaya başlamalarıdır. İkincisi umutsuzluğa düşürücüdür ve sosyal tabakalar arasındaki sınırın belirginliğini hala koruduğunu ve muktedir zümrenin sokağın taleplerine duyarsız kaldığını göstermesidir. Protestoların üçüncü etkisi ürkütücüdür. Demokrasinin tökezlediğini ve üst tabakanın kibriyle sokağın öfkesi arasındaki çatışmayı gözler önüne sermesi bakımından ürkütücüdür. Protesto hareketinin Macron'a duyduğu nefrete cumhurbaşkanının aldığı kararlar gerekçe gösterilemez. Sistemden nefret duyanların amacı sistemi değiştirmek değil yıkmaktır. Hükümeti taviz vermek zorunda bırakan hafta sonundaki olaylar şiddete başvurmanın boşa gitmediğini göstermiştir.”
Die Welt gazetesi, toplumu temsil eden güçlerle güçlü cumhurbaşkanlığı arasında denge kuran Fransa'daki 5'inci Cumhuriyet modelinin tehlikeye girdiğini belirttiği yorumunu şöyle sürdürüyor:
"Muktedirlerin aşırılığı sosyal dengeyi tehlikeye soktu. Cumhurbaşkanının Anayasa'dan aldığı yetkiyle nahoş gerçekleri dile getirerek yaptığı düşük dozdaki tepeden inme devrim şimdiye kadar çoğunluğun desteğini bulmaktaydı. Son haftalardaki gelişmeler Fransız toplumunun bütünlüğünün korunması kadar Avrupa projesinin ayakta kalma yeteneğini de ilgilendiriyor. Patlama noktasına gelene kadar uzun süre biriken bir drama tanık oluyoruz. Bu sadece Fransa'nın meselesi değildir. Bütün Avrupa'yı ilgilendirdiğinden, Fransa Almanya'nın desteğine güvenebilir ve de güvenmek zorundadır.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung Huawei şirketinin mali işler müdürünün gözaltına alınmasının Çin ile ABD arasındaki ilişkiler açısından ne anlama geldiğini konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
"Çinli strateji uzmanları uzun zamandır ABD Başkanı Trump'ın ticari savaşı Çin'in süper devlet olmasını önlemek için açtığını düşünüyorlar. Başkanın aldığı kararların bu tezi doğruladığı pek söylenemezse de Washington'da Çin'in orta ve uzun vadede ABD için en büyük tehdit haline geleceğini düşününler az değil. Bir yıl önce açıklanan ulusal güvenlik stratejisinde bu endişeye vurgu yapılmıştı. Ancak kiminin dile getirdiği yeni Soğuk Savaş'ın karşılıklı bağımlılığa dayanan dünya ekonomik sisteminde cereyan ettiği de unutulmamalı. Dolayısıyla yeni Soğuk Savaş, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki rekabetten çok daha fazla ekonomik risk taşımaktadır.”
Neue Osnabrücker Zeitung'un aynı konudaki yorumu ise özetle şöyle:
"Huawei mali işler müdürünün göz altına alınması Washington'un her fırsatta yabancı rakiplerine engel çıkarmaya çalıştığı izlenimini güçlendiriyor. Trump'ın azaltmak istediği ticaret bilançosu açığının artması bu kuşkuyu daha da büyütecektir. ABD giderek ekonomik ve siyasi bakımlardan köşeye sıkışmış bir boksörü andırıyor. Öfkesi burnunda, sağa sola yumruk savuruyor. Bu manzara güçlülük işareti değildir. ABD, dövüşecek durumda olmadığı için hakemin saymaya başladığı bir boksöre benziyor.”
DW, afd, dpa/AG, HT
© Deutsche Welle Türkçe