Ludwigshafen'de yayınlanan Rheinpfalz gazetesi görevdeki Berlin hükümetinin icraatlarına ayırdığı yorumda şu satırlara yer veriyor:
"Alman Anayasası hükümetin kurulması uzadığı takdirde ülkenin yönetimsiz kalmamasını garanti altına alan hükümlere de yer verir. Ancak kansere yol açtığı tahmin edilen Glyphosat adlı tarım ilacının yasaklanmasında olduğu gibi Berlin'deki dizel zirvesinin sonuçları da ömrünü tüketmiş bir hükümetin manevra alanının ne kadar sınırlı olduğunu gözler önüne serdi. Başbakan Merkel toz partikülleri ve nitrik oksit emisyonu yüzünden dizel motorlu araçların yasaklanmasından endişe eden belediyelere ne vadedebilirdi ki? Angela Merkel sadece şimdiye kadar kararlaştırılan uygulamalara sadık kalınacağını söylemekle yetinebildi. Çünkü başbakanlığının sürüp sürmeyeceğini bile bilmiyor.”
Stuttgarter Zeitung Almanya'da yeniden büyük koalisyon kurulması ihtimalini konu alan yorumunda genel seçimlere kadar süren ortaklığın uyumlu geçmediğini hatırlatıyor:
"Büyük koalisyonun verimli olacağını söylemek zor. Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat partiler vergi indirimi, eğitim ve hızlı internet altyapısının genişletilmesi ve tutarlı Avrupa politikası gibi başlıkları içeren koalisyon protokolü üzerinde anlaşabilirler. Ancak son dört yılda asgari ücret dışında proje üretemeyen SPD yönetiminin oylarıyla yeni ortaklığın akıbetini belirleyecek olan parti tabanını nasıl ikna edeceği merak konusu. Büyük koalisyonun tutarlı icraat yapabilmesi kadar Almanya'nın bir an önce hareket kabiliyeti olan bir hükümete kavuşması da gerekiyor. Müstakbel koalisyon şimdiden geçmişin yükü altında ezilme tehlikesiyle burun buruna geldi.”
Papa Françesko'nun Myanmar ziyaretini değerlendiren Süddeutsche Zeitung'da şu satırları okuyoruz:
"Her azınlık gibi Myanmarlı Hristiyanların da nazik konumda oldukları unutulmamalı. Papa'nın tebaasını korumak istemesi anlaşılır bir davranıştır. Ama bunun için mutlaka pasif pozisyon alması mı gerekirdi? Rohingya sözcüğünü kullanması Myanmarlıları kızdırabilirdi ama sürgüne gönderilenlerin acılarını başka yollardan dillendirebilirdi. Françesko bu yolları denemedi. Papa mazlumların savunuculuğunu yapmak yerine usta bir diplomat gibi davranmayı yeğledi. Bu tercihiyle de hayal kırıklığına yol açtı.”
Berlin'in Tagesspiegel gazetesi Myanmar ziyaretinin sonuçlarına şöyle değiniyor:
"Amaç durumun daha vahimleşmesini önlemek idiyse Papa'nın güneydoğu Asya ziyaretine başarılı geçti denebilir. Ama bu Katolik Hristiyanların ruhani liderine yakışmayacak mütevazılıktaki bir ziyaret nedeniydi. Bir milyar insanın ruhani lideri ahlaki otoritesinden daha fazla cesaret almalıydı. Papalar sözleriyle dünyayı değiştirme gücüne sahiptirler. Myanmar'da ise bu güç maalesef işe yaramayacaktır.”
AG/CÖ
© Deutsche Welle Türkçe