Venezuela krizi ve Britanya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci Alman basınından seçtiğimiz yorumların konularını oluşturuyor.Frankfurter Allgemeine Zeitung'un "Maduro'nun dövizleri" başlıklı yorumunda Venezuela Devlet Başkanına iktidardan ayrılması için yapılan ekonomik baskıların halkın sıkıntılarını daha da arttıracağı belirtiliyor:
"Venezuela'nın petrol ihracatından elde ettiği döviz yüksek enflasyon, açlık ve göçe rağmen Maduro sisteminin ayakta kalmasını sağlıyor. Halk sefalet çekerken, diktatör subayların utanmadan ceplerini doldurmalarına yardımcı oluyor. Bu bakımdan ABD'nin Juan Guaido'nun geçici başkanlığını tanıdıktan sonra rejimin en önemli döviz kaynağını kurutma yolunda aldığı karar yerindedir. Devlet petrol holdinginin 7 milyarı donduruldu. Şirket her yıl Amerikan rafinerilerine sattığı petrolden kazandığı 11 milyar doları da tahsil edemeyecek. Ancak Çin ve Rusya Maduro'nun ticari ortakları olduğundan taraftarlarının, yiyici elitlere imtiyazlarına el sürülmeyeceğini vaat etmemesi umulan Guaido'ya yanaşmaları beklenemez. ABD Guaido'dan petrol gelirleriyle sıkıntıları azaltmasını ve seçimleri organize etmesini bekliyor. Devletin kurumları Maduro'ya itaat ettiği sürece bu mümkün mü? Muhtemelen Venezuela'daki insani kriz daha da tırmanacaktır.”
Süddeutsche Zeitung'un Venezuela'daki iktidar mücadelesini konu alan yorumunda şu satırları okuyoruz:
"ABD'nin Latin Amerika'yı sözde demokratikleştirme teşebbüsleri, her şeyi berbat eden yalan ve müdahalelerle dolu korkunç bir serüvendir. Bu bakımdan Washington'un son müdahalesi kuşkuyla karşılanmalıdır. Ancak ABD bu kez akıllı davrandı. Petrol holdingini hedef alan yaptırımlar iktidarın kan dökülmeden el değiştirmesine yardımcı olabilir. Venezuela'da iktidar çoktan değişmiş olmalıydı. Bazı solcular anlamakta güçlük çekse de Maduro'nun rejimi hiç de solcu değildi. Elit zümre ülkeyi soyup insani krize sürükledi. Kendini başkan ilan eden Guaido'nun çevresinin de tamamen dürüst kişilerden oluştuğu söylenemez ama o hiç olmazsa acilen ihtiyaç duyulan yardımı ülkeye getirmeyi vaat ediyor. Yiyici generaller petrol ticaretinin kendileri için artık kârlı olmayacağını anlarlarsa taraf değiştirebilirler. Bu da Maduro'nun sonu olur.”
Stuttgarter Zeitung Venezuela yönetiminin uluslararası baskı altına alınmasına şu satırlarla değiniyor:
"Aralarında Almanya, Fransa ve İspanya'nın da bulunduğu bazı Avrupa ülkeleri şaşırtıcı bir şekilde ve hiç beklemeden, Devlet Başkanı Maduro'ya ültimatom verip, yabancı bir devletin içişlerine karışan Donald Trump'ın rotasına girdiler. Donald Trump Venezuela'yı, dünyanın birçok yerinde karşılaşılan ‘tahripkâr diktatörlük' olarak tanımlamakta haklı olabilir. Maduro rejiminin petrol gelirlerinden mahrum edilip, ekonomik baskı altına alınması da normal karşılanabilir. Ancak halkların memnun olmadıkları muktedirlerden kurtulup, ülkenin siyasi kaderini bizzat belirleme hakkı saklı kalmalıdır.”
Die Welt gazetesi Britanya'nın Avrupa Birliği'nden (AB) çıkış perspektifini konu alan yorumunda Brexit'in olumlu sonuç vermesinin mümkün olduğunu dile getiriyor:
"Britanya'nın AB'den ayrıldıktan sonra gücünün farkına varıp, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gerek duymadığı öz potansiyelini harekete geçirmesi de mümkündür. Bu aynı zamanda Britanya için bir ayılma süreci olur. Sömürgelerini kaybeden Birleşik Krallık AB'den ayrılmakla ekonomik bakımdan da küçülecektir. Mitoslara veda şifalı ve güçlendirici olabilir. Fransızlardan, Almanlardan, İtalyanlardan ve Polonyalılardan çok daha güçlü, sağlam, pragmatik ve eski olan Britanyalı kimliğinin özgüveni canlanabilir. Britanya kendine geldikten sonra belki Avrupa ile yeniden buluşur.”
DW, afp, dpa/AG, HT
© Deutsche Welle Türkçe