Tagesspiegel'de yer alan yorumda "öncü kültür" kavramının yerine yeni kavramlarla düşünülmesi gerektiği vurgusu yapılıyor.
"Öncü kültür meselesi aslında çoktan rafa kaldırılmış gözüküyordu. Ancak İçişleri Bakanı kavramı yeniden ortaya çıkardı. Bu kavram etrafında dönen tartışmanın toplumu herhangi bir biçimde ileri taşıdığı söylenemez. O dönemdeki öncü kültür tartışmalarından bu yana çok şey oldu. Almanya'ya birçok insan göç etti. Toplumun bazı kesimleri göçmenlere yardımda zorlandı, bazıları göçten korktu. Bu göç yaşanmasa meclise girme şansını elde etmiş olamayacak bir parti var. Yaşanan tüm bu gelişmeler ışığında derin bir nefes alıp tüketilmemiş kavramlarla yeni bir başlangıç yapılması gerekmez mi?"
Die Welt'te yer alan yorumda ise de Maizière'in sağcı Almanların yükselen suç oranlarını gözden kaçırıyor oluşu üzerine duruluyor.
"İçişleri Bakanı 'Biz burka değiliz' diyor. Almanya'da yaşamdaki birlikteliğin 'biraz tökezlediği' noktasında de Maizière'le pekala aynı fikirde olunabilir. Bunun tek sorumlusu göçmenler olmasa da, şiddet, gericilik ve eskimiş değerlerin hüküm sürdüğü kültürel çevrelerden gelen çok sayıda mülteci bu tökezlemede rol oynadı. Ancak de Maizière bir konuda eksik kalıyor. Siyasi yelpazenin her iki ucunda yer alan, 'saf kan' denilen Almanlar da barışçıl-özgürlükçü öncü kültürümüzü gittikçe artan biçimde tehdit ediyor. Nefret suçları, göçmen ve mülteci yurtlarına saldırılar dahil olmak üzere, sağcıların işlediği suçların sayısı rekor seviyeye ulaştı. Biz burka değiliz. Ancak biz (Nazilerin giydiği) postallar da değiliz."
Cottbus'ta yayınlanan Lausitzer Rundschau'da yer alan yorumda İçişleri Bakanı de Maizière'in "öncü kültür" ile ilgili ifadeleri eleştirilerek genç neslin kafa yapısını gözden kaçırdığı vurgulanıyor.
"De Maizière öncelikle şu an neyin daha önemli olduğu konusunda yanlış değerlendirmede bulunuyor. Gençler bugün küresel düşünüyorlar, dijital bir dünyada etkileşimde bulunuyorlar. Bunların çoğu yalnızca Alman değil, Avrupai de bir duruşa sahip. Serbest dolaşımı seviyorlar, birleşik Avrupa'nın elde ettiği başarıları korumak istiyorlar. Bugün burada, yarın orada yaşamak istiyorlar. Bu yüzden bir ülkeye ve topluma bugünlerde neyin öncülük etmesi ve ileri taşıması gerektiği konusunda daha farklı tasavvurlara sahipler. De Maizière bu konuyu pek dikkate almıyor. Ve en belirleyici hata da bu: Bakan'ın seçim kampanyasını gözeterek yaptığı hata. Kendisi anketlerde gayet net biçimde geride."
Magdeburg'ta yayınlanan Volksstimme'deki yorumda ise, Alman toplumunun "öncü kültür" tartışmasından kaçınmaması gerektiğinin altı çiziliyor.
"İçişleri Bakanı de Maizière, öncü kültür meselesini gündeme getirme girişiminden ötürü sert eleştirilere maruz kalıyor. Ancak bu yanlış. Toplum olarak neden yana olduğumuz konusunda bir tartışmanın zamanı çoktan gelmiştir. Anayasa bunun için iyi bir temel teşkil ediyor. Sosyal Demokrat Parti bu bağlamda isabetli bir konuya işaret ediyor. Ancak her ülkede yasalar tarafından tarif edilmeyen gelenek ve görenekler de vardır. O yüzden bu konuda tartışmak kötü birşey değil. Tam tersine bu gerekli bile. Davranış kurallarımız, normlarımız ve Hristiyan değerlerimiz kimliğimizi belirliyor. Hem bir arada yaşamımız noktasında, hem de her birimiz için ayrı ayrı... Burada mülteci politikası için bir şans da mevcut. Alman öncü kültürü ve hoşgörülülüğü birbiriyle çakışmıyor. Toplumun bu tartışmada yer almaktan kaçınması bir hata olur ve bu sağ popülistlere, milli kimliğimizi suistimal etme fırsatı verir."
© Deutsche Welle Türkçe
DW, BÜ/BK