Japonya’da gerçekleşen 27. Tokyo Film Festivali'nde ustalara verilen Samuray Ödülü'ne bu yıl dünyaca ünlü komedyen, aktör ve yönetmen Takeshi Kitano layık görüldü. Festivalde sinema öğrencileriyle buluşup, eleştirmenlere özel yuvarlak masa sohbetine katılan Kitano, artık şiddet filmleri ve ticari filmlerden yorulduğunu belirtti. Türkiye'den de iki filmin yer aldığı festival, 31Ekim'e kadar devam edecek.
Radikal’de, Esin Küçüktepepınar’ın “Kitano'dan itiraf: Para için yaptım...” başlığıyla yayınlanan röportajı şu şekilde:
‘Seyirci şiddet filmlerini seviyor’
TV komedileri ve ucuz şiddet filmlerinden “Havafişekler” (Hana bi) ile Venedik’ten aldığı Altın Aslan ödülüne, Takeshi Kitano ana akım ile sanat sineması arasında keyfince dolaşan ender sinemacılardan. Nitekim Tokyo’da bir araya geldiğimiz söyleşide de, “Canımın istediğini yapıyorum, özgürlük hoş bir şey” diyor. Dolayısıyla lafı fazla döndürmeden şiddet filmlerine merakını sorduğumda da aynı açıklıkta yanıt alıyorum: “Gişe de iş yapıyor ondan! Seyirci şiddet filmlerini seviyor, ilgi gösteriyor. Bazı filmleri sadece para kazanmak için kabul ettiğimi itiraf edeyim.”
‘Yeni yeteneklerin önü açılmıyor’
Gelgelelim artık galiba şiddet ve ticari filmlerden yorulmuş, “Tamam para için yaptım ama sanırım bıkkınlık vermeye başladı, yoruldum” diyor. Bu kadar şan şöhret ve para kazanmış ama Japonya’daki sinema endüstrisinin tekelciliğinden de bıkmış:
“Endüstri birkaç dev stüdyonun elinde. Onların dışındaki yetenekler gözardı ediliyor ve filmleri pek vizyon yüzü göremiyor. Japonya’nın Oscar’a aday gösterdiği filmlerden belli. Kim bu insanlar ve iyi filmin ne olduğuna nasıl karar veriyorlar? Neden hep iki üç güçlü stüdyonun yaptığı filmler aday gösteriliyor? Bir filmin kalitesini gişedeki ticari başarısıyla ölçmek olur mu? Yeni yeteneklerin önü açılmıyor, bırakın açılsın!”
‘İlk filmlerimde yerden yere vuruldum’
Genç sinemacıları ise gönülden destekliyor ve özgün olmalarını istiyor:
“Öncelikle içinizden ne geliyorsa ona yapmaktan çekinmeyin! Ancak böyle diğerlerinden ayrılabilir ve gerçek bir sanatçı olmak yolunda ilerleyebilirsiniz. Ama iç dünyanıza da kapanmayın. Başkalarının fikrini almak çok önemli. Böylece kendinizi çıkmak köşelere kıstırmaktan kurtulursunuz.”
Bu tavsiyenin ardından en kritik sorunun gelmesi kaçınılmaz. Nitekim hem özgürce içinden geleni yaratmak hem de başkalarının önerilerine kulak vermek arasındaki denge nasıl sağlanır? Kocaman bir kahkaha eşliğinde şunları anlatıyor:
“Orası meçhul işte! Bu sizin sanatçı olup olamayacağınızı belirleyen kriter. Bu dengeyi oluşturduğunuzda zaten iyi sinemacı olursunuz. Bunun sihirli formülü bende yok, kimsede de yoktur. Çok çalışmak, belki acı çekmek işin gereği. Tavsiyelere kulak verin ama filmin yaratıcısının esas siz olduğunu da sakın unutmayın! Kolay gelsin!”
Gerçi tesellisi de eksik değil:
“Bütçeniz azdır veya özgürlüğünüz kısıtlanmış olabilir ama bu da bir yanıyla yaratıcılığını körükler. Bazı şahane filmler çok bütçeyle çekilmiştir” Ayrıca uyarıyor: “İlk filmlerime tepkiler çok feciydi, yerden yere vuruldum ama bunlar beni engellemedi bilakis daha iyisini nasıl yaparım diye çabaladım. Hevesinizin kırılmasına izin vermeyin!”
‘Az Yakuza keselemedim’
Kendisi de zamanında çok çalışmış. Mühendislik okurken isyankar tavırlarıyla okulda dikiş tutturamayan 67 yaşındaki Kitano, iş bulmaya çalışan bir komedyen olarak barlarda ve masaj salonlarında çalışmış. Zaten “Az Yakuza keselemedim” derken yine bir kahkaha patlatıyor. Aktör ve yönetmen olarak hüzünlü ve varoluşçu gangster filmlerinin üstadı sayılmasında o günlerden az buçuk esinlenmiş midir, bilinmez ama zaten ona göre sanat ve sinema, hayatta edindiğiniz deneyimler ve hayal gücünün bir karışımı...
Söyleşinin tamamını buradan okuyabilirsiniz: http://www.radikal.com.tr/kultur/kitanodan_itiraf_para_icin_yaptim-1221895