Taksim Dayanışması, Yargıtay 3. Ceza Mahkemesi'nin Gezi Davası kararıyla ilgili, "Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar, arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek bu davalardan beraat edinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Gezi davası kararı ancak hukukla hiçbir bağ kurulmadığının vesikası olabilir" açıklamasını yaptı.
Taksim Dayanışması, Yargıtay 3. Ceza Mahkemesi'nin Gezi Davası kararıyla ilgili TMMOB Mimarlar Odası Taksim Şubesi'nde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Ali Çerkezoğlu, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, HDP bir önceki dönem Milletvekili Oya Ersoy, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim katıldı.
Yapılan ortak açıklamada şunlara yer verildi:
"Gezi davası kararı hukukla hiçbir bağ kurulmadığının vesikası"
Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin açıkladığı Gezi Davası kararı ancak hukukla hiçbir bağ kurulmadığının vesikası olabilir. Bu karar, bağımsız yargının siyasi talimatlara teslim edildiğinin kamuoyuna beyan edilmesidir. Yüzüncü yılını geride bırakmak üzere olan bir hukuk devleti için, tarih boyunca uğrunda sayısız bedellerin ödendiği demokrasi için kapkara bir leke, koskoca bir utançtır. Gezi Davası kararı ile toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak, karalanmak isteniyor. Bu kararla siyasi iktidarla aynı fikirde olmayan toplumsal muhalefet odaklarına, hak ve adalet temelli faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarına, bilimsel gerçeklerin ışığında kentleri ve doğayı savunan meslek insanlarına, emekten ve özgürlüklerden yana mücadele eden sendikalara, yurttaşlık hakkına sahip çıkarak temel hak ve taleplerini özgürce dile getiren milyonlara gözdağı verilmek isteniyor!
Tekrar ediyoruz. Demokratik talepler ve eylemler suç değildir.
"Ortada hiçbir suç olmadığı halde 529 gündür tutuklular"
Hayatlarından 1,5 yılları çalınan Mücella Yapıcı ve Hakan Altınay tahliye edildi. 18 aydır delilsizce cezaevinde bulunan arkadaşlarımız için sevincimiz bu kararla kursağımızda kaldı. Mücella Yapıcı ve Hakan Altınay için bulunamayan delil, 5 arkadaşımız için de bulunamaz. Ortada hiçbir suç olmadığı halde, suça işaret eden hiçbir delil olmadığı halde bugün itibarıyla tam 529 gündür özgürlükleri gasp edilen arkadaşlarımız Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mine Özerden ve Çiğdem Mater hakkında 18 yıl ağır hapis cezalarıyla birlikte, neredeyse 6 yıldır rehin olarak tecrit halinde tutulan Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezasını kesinleştiren yargi bize diyor ki, o mesnetsiz iddianameleri, o sipariş kurguları kabul eden yargı bize diyor ki 'Bizim hukuk ile bir işimiz yok. Bizim hukuk ile bir bağımız yok.' Diyorlar ki 'Biz sarayın yargısıyız, hukuku tanımıyoruz.' Bizler de bu keyfi ve hukuk temelleriyle alakasi olmayan bu karara karşı, adalet talebimizi yükselterek arkadaşlarımızı ve Gezi'yi savunmaktan vazgeçmiyoruz. Bizler, Taksim Dayanışması olarak, hukukun evrensel üstünlüğünü her koşulda savunan demokrasi güçleri olarak tüm berraklığımızla net bir şekilde söylüyoruz, hukukla hiçbir bağı bulunmayan bu karar kabul edilemez. Ve bir kez daha hatırlatıyoruz: Hukuk, herkese bir gün gerekecektir. Bugün yargıda sipariş iddianamelere ve kararlara imza atanlar, kalemi ellerine aldıklarında kendileri için de gerekecek bir hukukun varlığını ortadan kaldırdıklarının farkında olmalılar.
"Bu karanlık anlayışa sesleniyoruz"
Görüyoruz ki Gezi'de sahip çıkılan değerlerin karşısında insanlıkla, hukukla, evrensel normlarla, meslek etiğiyle, demokrasiyle örtüşmeyen bir anlayış çaresizlikle çırpınıyor. Bu karanlık anlayışa sesleniyoruz: Delilsiz, tanıksız, mesnetsiz yargılamalarla hapislere doldurduğunuz insanlara yaşattığınız hukuksuzluğun hiç kimseyi sindiremeyeceğini görecek, kendi hukuksuzluğunuzun karanlığında yol alamaz hale geleceksiniz. Bedenimizle, ruhumuzla; hapislerde bıraktıklarımızla sonsuza kadar yaşatacağımız Ali İsmail'le, Abdo Can'la, Mehmet'le, Hasan Ferit'le, Medeni'yle, Ahmet'le. Ethem'le ve Berkinimizle; bu bozuk düzene karşı bir kez daha Gezi'nin gerçekliğine sarılıyoruz.
"Gezi ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak sayfasıdır"
Bir kez daha açıkça söyleyelim: Gezi, ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır. Çaresizce iddia ettiğiniz gibi içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, yönlendiricisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur! Gezi Direnişi'ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz. Gezi Direnişi; paylaşımcı, dayanışmacı ve ölümsüzdür. Yok edilemez, sindirilemez.
"Arkadaşlarımız beraat edinceye kadar mücadeleyi bırakmayacağız"
Memleketin her köşesinde milyonlarca insanın nabzında atmaya ve mücadele alanlarında nefes almaya devam ediyor. Yemekhane zamlarına ve barınma krizine karşı ayağa kalkan öğrencilerde; madene karşı zeytinini savunan köylüde; kazanmadan geri adım atmayan işçi direnişlerinde; grevlerde; şafak operasyonlarını dahi göze alarak gerçekleri duyuran basın emekçilerinde; isyandaki kadınlarda; korusunu, ormanını, bağını, deresini, gölünü savunan her bir yurttaşımızda yaşıyor. Gezi, her baskıda yeniden filiz veriyor. Başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, kaynaklarına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeden, delillere dayanan objektif ve tarafsız yargılama yapan bir adalet sistemi kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar; arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek bu davalardan beraat edinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Gezi bu toprakların geleceğimizi aydınlatmaya devam edecek eşitlik, özgürlük ve adalet umududur."