Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi, 54. Hükümet'te (Refahyol) Başbakan'ın Ekonomiden Sorumlu Baş Danışmanı olan Prof. Dr. Osman Altuğ'la yaptığı söyleşisini köşesinde paylaştı. Mengi'nin kur korumalı TL vadeli mevduat ve 20 Aralık gecesinde yaşanan kur düşüşü ile ilgili sorduğu soruları yanıtlayan Altuğ "Bankalar birbirine hem alıcı, hem de satıcı oldu, o şekilde düştü. Tarihte böyle bir operasyon yok. Bu operasyon, iktidarın şikayetçi olduğu faiz lobisine yapılan en büyük kıyak, daha büyüğü olmadı" ifadelerini kullandı.
Döviz kurlarına ilişkin modelin, doların 18 lirayı gördükten sonra devreye alınmasını ise Altuğ "ne yaptıklarını bilmiyorlar" şeklinde yorumlarken ayrıca Merkez Bankası'nın döviz müdahalelerinde ise "olmayan para"yı sattığını ifade etti.
Mengi'nin Altuğ ile yaptığı söyleşi şöyle:
"Daha önce Merkez Bankası 6 milyar dolar sattığında da doların yükselişini durduramadı. Bu kez 8.6 milyar dolar sattığı söylendi, nasıl oldu da bu kadar düşebildi?
Bankalar birbirine hem alıcı, hem satıcı oldular, o şekilde düştü, Tarihte böyle bir operasyon yok. Bu operasyon, iktidarın şikayetçi olduğu faiz lobisine yapılan en büyük kıyaktır, daha büyüğü olmadı. Ak ve kara 20 Mart 2022'de ortaya çıkacak.
Madem ki bir gecede döviz kurları düşürülebiliyordu, neden daha önce düşürmediler de 18'lere yükselmesini beklediler sizce?
Bu aynen Cem Uzan'ın devlet tahvili satması gibi. Onun da elinde devlet tahvili yoktu, açığa satmıştı. Ben bankayım diyelim, size devlet tahvili satıyorum ama elimde devlet tahvili yok, olmayan devlet tahvilini size açığa satıyorum, sizden para alıyorum. Para benim kasama giriyor, olmayan devlet tahvili de benden çıkmış oluyor. Bu da “olmayan doları satmak!” Dolar 18 TL olana kadar beklemelerinin birinci sebebi; ne yaptıklarını bilmiyorlar. Yani ayın 20'sinden evvel de bilmiyorlardı, 20'sinden sonra da yaptıklarının ne sonuç doğuracağını bilmiyorlar. Diğer nedeni birilerinin doları pahalıya satıp, ucuza geri alması için, çok büyük para kazandı bazı bankalar ve şahıslar.
Maliye Bakanı Nebati “Alınan kararlarla ilgili toplantı yaptık, herhalde haberlerini aldılar” dedi. Dışarıya haber sızdığını kendisi söylemiş olmuyor mu?
Toplantıyı banka genel müdürleriyle yaptı, dışarıya haber sızmaması mümkün değil. Haberi alanlar çok büyük kâr ettiler, öyle böyle değil. Mesela sizin 1 milyon dolarınız var, ayın 20'sinde 18 milyon TL. yapıyordu, 12'ye düştü. Siz 6 milyon zarar ettiniz ama bilenler tam tersini yaptılar, paraları 18 milyon iken satıp, ayın 20'si akşamı 12'ye düştüğünde geri aldılar ve 6 milyon kâr etmiş oldular. Turgut Bey (Turgut Özal) buna “alavere, dalavere sistemi” demişti. Kur korumalı vadeli TL. mevduat hesabı. Bu sistem 1967'de başladı, 1983'te bitti, 78'de Ecevit zamanında Merkez Bankası'nın bankalara olan borçları ödenemedi, bankalarla İngiltere'de bir sözleşme yapıldı; Merkez Bankası'nın bu sistemden doğan borcu ertelendi, 3 yıl ödemesiz, 4 yıl vadeli. Yine de MB ödeyemedi, vade birkaç kez artırıldı. Şimdi Merkez Bankası “ben bu aradaki farkı ödeyeceğim” diyor ya, ödemezse ne olacak? Bankalara “Yok arkadaş ben bunların yerine sana devlet tahvili veriyorum” derse, o ne olacak?
Yazının tamamı için tıklayın