Kültür-Sanat

Tarık Tufan ve Beyhan Budak, Salon İKSV'de okurlarıyla bir araya geldi

Söyleşinin ardından Tarık Tufan, okurlarının kitaplarını imzaladı

19 Şubat 2025 10:35

Güncelleme: 19 Şubat 2025 10:37

İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) edebiyat söyleşileri kapsamında yazar Tarık Tufan ve psikolog, yazar Beyhan Budak okurlarla buluştu.

Doğan Kitap iş birliğiyle gerçekleşen etkinlikte, Tufan'ın yeni kitabı "Gece Açan Çiçekler" ile yazarlık, edebiyat ve psikoloji arasındaki ilişki ele alındı.

Tufan, yeni kitabının oluşumunu aklındaki birkaç hususa dayandığını belirterek, "Romanların İstanbul'unun son tanıkları konaklar. Bir zamanlar Osmanlı bürokratlarının yaşadığı konaklar yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttu. Edebiyatımızda konak metaforu aslında bir dönüşümün, çözülmenin, kuşaklar arası farklılığın, aileler arası çözülme hikayesinin metaforik anlamını barındırır. Türk edebiyatında konak metaforu üzerinden birçok şey konuşabiliriz." dedi.

"Mekanlarla sahici, derin ilişkiler kurmanın yollarını arıyorum"

Uzun yıllardır aklında konaklara ilişkin bir çalışma yapmak olduğunu söyleyen Tufan, şöyle devam etti:

"Edebiyatın geleneğine, büyük isimlerine, romanlara bir tür selam vermek, borcumu ödemek istiyordum. Bugün roman yazanlar olarak, Türk edebiyatında Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Halit Ziya Uşaklıgil, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi isimlerin açtığı yolda yürüyor, onların dünyasına bir şekilde dahil oluyoruz. İstanbul hikayelerine meraklı da bir adamım. Sürekli mekanlarla sahici, derin ilişkiler kurmanın yollarını arıyorum."

Tufan, 20 yıl önce Fausto Zonaro'nun eserlerinin sergilendiği bir etkinlikte büyük bir dervişler tablosu gördüğünü dile getirerek, "Acaba bir İtalyan ressamın Üsküdar'da tekkede bu resmi yaparken Üsküdarlı bir dervişle aralarında bir münasebet gelişmiş midir diye, kafamda kurguladım. Bu da 20 yıl sonra bir romana dönüştü." ifadelerini kullandı.

"Her mekanın büyük ya da küçük bir hikayesi var"

Romanların bir işçilik ve emek sonucunda ortaya çıktığını dile getiren Tarık Tufan, şunları kaydetti:

"Pek çok genç arkadaşımız roman yazmayı, edebiyatla uğraşmayı bir ilhamla tarif ediyor. Aslında öyle bir şey yok. Romanlar bütünüyle bir işçilik ve emek barındırıyor. Ben her gün mesaiye gider gibi oturup romanın başına çalışıyorum, mekanlara gidiyorum. Mekanların insanların muhayyilesini açan bir tarafı var. Bir mekana baktığınızda, girdiğinizde onun bütün estetik, tarihsel, sosyokültürel çağrışımları hikayeler barındırıyor."

Tufan, mekanla ilişki kurmanın ilk yolunun hikaye bütünü olduğuna işaret ederek, "Her mekanın büyük ya da küçük bir hikayesi var. Romancı için mekanla kurduğu ilişki bütün hikayeyi, karakterleri, çatışmaları, romanın dünyasını taşıması anlamında önemli. Mekan doğru kurulmazsa üzerine koyduğunuz her şey bir süre sonra çöker. Dolayısıyla büyük romancılar, iyi romanlar, aynı zamanda çok güçlü bir mekan hafızası, algısı, yorumu üretebilmiştir." görüşünü paylaştı.

Yazım süreçlerinde birçok mekan dolaştığını ifade eden Tufan, "Diğer taraftan Fausto Zonaro'nun farklı tablolarını da inceledim. Ben kendi hayatımda da psikoloji okumaları yapmayı, insanı anlamayı seviyorum. Psikolog da olsak roman da yazsak müzik, sinema da yapsak hepimizin en nihayetinde temel meselesi, insan dediğimiz varoluşu bir biçimde anlamak, yorumlamak." diye konuştu.

"Romancılar psikologlardan daha cesaretli"

Beyhan Budak ise Tufan'ın yeni kitabının detaylarıyla insanı içine alan, çok etkileyici bir kitap olduğu yorumunu yaparak, "İnsan okurken İstanbul'u yaşar gibi hissediyor. Bir yandan da hikayelerin psikolojik arka planı çok yüksek olduğu için insan ister istemez kendi yansımasını görüyor." dedi.

Bugüne kadar psikolojiye dair öğrendiği en güzel şeyleri romanlardan öğrendiğini belirten Budak, "Türk edebiyatındaki romanlarda söylenmeyen, satır aralarındaki şeyler o kadar değerli ki, bence romancılar psikologlardan daha cesaretli. Romancıların en azından bu noktada belli bir çerçeveye sığma kaygıları da yok. Romancılıkta hayal gücü bambaşka bir nokta ama müthiş de bir işçilik var."

Budak, bugün travmatik deneyimlerin, parçalanmış ailelerin hem edebiyatta hem de popüler kültürde çok fazla yer almaya başladığının altını çizerek, "Aslında toplum olarak biraz biriktirdik ve 200-300 yıllık birikmişle dünyada psikolojiye bu kadar yoğun ilginin olduğu nadir ülkelerden biri olduk. Bu da bir yerde patladı. Bütün diziler travmalardan, herkes narsistlerden bahsediyor. Edebiyat da bundan nasibini alıyor." değerlendirmesini yaptı.

Söyleşinin ardından Tarık Tufan, okurlarının kitaplarını imzaladı. (DHA)

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir