Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, Diyarbakır HDP İl Başkanlığı önünde yapılan eyleme dair yaptığı değerlendirmede "HDP seçmeni siyasi bilinci en yüksek seçmendir. Diyarbakır’da olan bitenin siyasi bir operasyon olduğunu düşünür ve durduğu yerden bir milim kımıldamaz" dedi.
Taşgetiren, "HDP kendi tabanında yıpranır mı? Yani şu 6 milyon oy sarsılır mı?" sorusunu yönelttiği "Annelerin eyleminin üç hedefi" başlıklı yazısında şunları kaydetti:
Annelerin Diyarbakır HDP il binası önündeki eyleminin üç hedefi olabilir:
-Dağa kaçırılan çocukların kurtarılması
-HDP’nin yıpratılması.
-HDP’nin kapatılması.
Tabii ki öncelikli hedef, daha doğrusu “Annelerin amacı” çocuklarının kurtarılmasıdır. Bölgede çok çok uzun zamandan beri böyle bir Anne – Evlat dramı vardır.
Bölgenin her yaştan çocukları örgüt tarafından dağa çıkarılmışlardır. Örgütün böyle bir politikası vardır, kimi zaman “Askere alım” gibi zorla, kimi zaman ikna ederek gençler dağa götürülmüştür. KCK bu akışı organize etmiştir. Bunun için okullarda öğretmenler rol almıştır, farklı isimlerle kurulan, kapanıp yeniden açılan partiler bunun için kullanılmıştır. İşsizlik, anlamsızlık gibi sorunlarla boğuşan bölge gençlerinin, zaman zaman “gönüllülük” psikolojisi içinde Dağ’a doğru yola çıktığı da bir vakıadır.
1980’lerden bugüne 40 yıllık bir süreçten söz ediyoruz.
Ülkenin her yanında “Terörle mücadele” yolunda toprağa düşen gençler var: “Şehitler…”
Onların anneleri, babaları, eşleri, nişanlıları, çocukları…
Dağ’a çıkanlar da en fazla 4-5 yıl içinde çatışmalarda öldüler. Cesetleri bulundu, bulunmadı.
Diyarbakır’daki anneler, onlardan sembolik bir kısmını oluşturuyor. Hiç şüphesiz mesela bu 40 yıl içinde 40 bin “Militan” ölmüşse, 40 bin annenin yüreğine ateş düşmüştür.
Aslında gidip gelmeyen gençlerin hesabını sormak söz konusu olsa, toplanacak anneler, öyle bir parti kapısını değil, meydanları doldururlar.
Hani savaşlarda öldürülen çocukların çantaları sıralanmış bir meydana, ya da öldürülen kadınların ayakkabıları asılmış bir apartmanın duvarına… Hani Bosna’da mezar taşları var, cinayetleri simgeleştiren…
Ne diyeyim, anneler çocuklarını hangi feryatla arasa hakları. Hangi kapıyı çalsalar hakları… Bağırlarını dövüyorlar yıllardır, kapıları ne kadar zorlasalar hakları…
Diyarbakır’daki eylemle çocukları gelir mi? Zor. HDP bunu yapabilir mi? Keşke. Devlet oradaki çığlığı duyup çocukları “canlı” getirmek için herhangi bir çare üretebilir mi? Bir deneme akim kaldı.
Anneler ümitli mi bu eylemden? Bilmem ki.
***
“Bilmem ki” ümidin zayıflığını anlatıyor ne yazık ki.
O iş, çok çetin hale geldi ne yazık ki.
Herkes biliyor ki HDP o işi yapacak nitelikte değil. İster Kandil’e söz geçiremeyeceği için diyelim, ister Dağ’a çıkış – inişte rol sahipliği içinde görünmemek için diyelim, ister bu eylemin gerçekten çocukların kurtarılması talebinden ibaret olmadığını düşüneceği için diyelim, HDP “Hadi yollara düşüp, Dağ’dan çocukları isteyelim” gibi bir eyleme girişmez.
Anneler HDP’ye daha farklı bir güç izafe ediyorlar, gerçekten bir şey yapabileceklerine inanıyorlarsa bize “Keşke” demekten başka şey düşmez.
Anneler ümit zayıf olsa da her kapıyı çalmaktan geri durmaz. Eli soğuk tenine değinceye kadar “Evlattan bir haber” arar, sorar durur.
***
Bir de eyleme ilişkin yayınlar konusu var. O yayınlar, “Annelerin eylemi”ne bir siyasi anlam yüklüyor. Sanki şöyle bir şey:
-Anneler Diyarbakır’da HDP binasının önüne yığılır. HDP tabii ki onların talebine cevap vermez. HDP’ye siyasi zeminde söylenebilecek bütün sözler Anneler tarafından seslendirilir. Böylece HDP yıpranmış olur. HDP yıpranırsa, seçimlerde onunla açık – gizli ittifak yapmış olanlar da yıpranır. En azından örtülü olarak ittifak içinde görünen siyasi partilerde (mesela İyi Parti) tepki oluşturulur.
Bu hesap tutar mı? Bir ölçüde tutar.
Bir ölçüde, yani İyi Parti ve CHP’nin ulusalcı zemininde sorgulama niteliğinde gelişmeler olur.
HDP kendi tabanında yıpranır mı? Yani şu 6 milyon oy sarsılır mı? Şunu azıcık siyaset gözleyen herkes bilir: HDP seçmeni siyasi bilinci en yüksek seçmendir. Diyarbakır’da olan bitenin siyasi bir operasyon olduğunu düşünür ve durduğu yerden bir milim kımıldamaz.
Buradan yola çıkarak HDP’yi kapatma gerekçesi hazırlanır mı? Devlet yapabilseydi mi demeli, isteseydi mi demeli bilmiyorum, HDP’yi kapatmak için bugüne kadar bin tane gerekçe bulurdu. Devlette bazı odakların bu konuda ne kadar mahir olduğunu en azından kapatma davasına muhatap olan Ak Parti biliyordur. HDP, bu siyasi zeminde kapatılıp yeniden açılan partilerin son versiyonudur. Orada 6 milyon oy gibi bir “Ukde” var ve Devlet, bu ukdeyi, sağlıklı biçimde çözmeyi başaramadı.
Medya diliyle annelerin “siyasi enstrüman” boyutuna indirgenmesi de ne yazık ki sorun çözücü olmayacaktır. Çünkü sorunlar her yerden aynı nitelikte görünmüyor.