Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Sedat Peker’in ifşa ve iddialarından aylar sonra başlayan ve Ünsal Ban’ın tutuklanması ile devam eden süreci değerlendirirken, yargının “tiyatro figüranı” haline getirilme ihtimaline dikkat çekti. Sağkan, “Suç örgütlerini ortaya çıkaracak bir soruşturma başladığına inanmıyorum. Yargıyı tiyatro figüranı haline getirerek 'Soruşturma yürüttük bir şey çıkmadı' gibi aklamaya dönük bir süreci yaşayabiliriz” dedi.
KRT’de Semra Topçu’nun Haftanın Panoraması programında soruları yanıtlayan Sağkan, özetle şunları söyledi:
“Savcılar çoktan harekete geçmeliydi, geçmeyerek soru işareti yarattı”
“Bu kadar ağır iddiaların olduğu yerde Cumhuriyet Savcılarının çoktan soruşturma sürecini yahut araştırma sürecini başlatmalıydı. Yargının kamuoyunu bilgilendirmek gibi bir görevi vardır. Çünkü yargının görevinin temeli kamu vicdanını tatminle ilgilidir. Bugüne kadar savcıların – yargının harekete geçmemiş olması çok büyük ama çok büyük bir soruş işareti ve yargıya güvensizlik olarak kenarda not edilmiştir. Şimdi artık buna kayıtsız kalmanın mümkün olmadığı bir aşamadan sonra başlatıldığı söylenen soruşturmaya kaygıyla bakmanın, soru işaretleriyle bakmanın altında da yargının maalesef ki, önceki pratiği gelmektedir.
Yargının üzerindeki siyasi baskı ve sosyal medya baskısı; artık bunu da eklememiz gerekiyor, çünkü bizim doğruları konuşmamız gerekiyor, yargının üzerindeki baskının kalması, hakimlerin ve savcıların gerçekten coğrafi teminatlarına kavuşturulduğu bir ülkede yürütülecek olan bir soruşturmaya güvenerek arkamıza yaslanıp beklememiz gerekir. Ancak mevcut sistem içinde sanki bir soruşturma yapılıyormuş gibi bir görüntü sergileyip, hukuku bir prosedür haline getirip, savcıları hatta avukatları da CMK zorunlu müdafiliği kapsamında bu tiyatronun bir figüranı haline getirerek kamuoyuna “işte biz bu soruşturmayı yürüttük, buradan bir şey çıkmadı” gibi bir yargının yürütülen süreci aklamaya çevireceği bir dönemi yaşayabiliriz. En büyük kaygı bundan kaynaklanıyor.
Şu anda “Temiz Eller Operasyonu” ya da ismine ne derseniz deyin yargıya güven olmadığı müddetçe bu tür sempatik isimlerle yapılan soruşturmalara kamuoyunda güveni sağlayamazsınız. Ne zamanki bizler o hakimlerin savcıların bağımsız ve tarafsız olarak soruşturma ve kovuşturma süreçlerini yürüteceklerine inanırız, o zaman bu tür süslü isimler koymanıza da gerek kalmaz.
-“Mış” gibi operasyon ihtimali mi var?
Tabii var, ben bunu bir öngörü olarak kesin yargıyla söyleyemem ancak ben de bir vatandaşım, hukukçu kimliğimden sıyrılıp bir vatandaş olarak baktığımda, “Temiz Eller Operasyonu” adı altında yürütülecek bir operasyonun başladığına, gerçekten bu ülkede suç örgütlerini ortaya çıkartacak bir niyetle bir operasyon başladığına beni kimse inandıramaz. Bir vatandaş olarak ben, yürütecek soruşturmanın gerçekten etkin bir soruşturma olacağına inanmıyorum. Sokaktaki insan, siyasetçinin baskısı altındaki bir yargıdan bağımsız ve tarafsız bir kovuşturma-soruşturma beklemiyor."