Gündem

TBMM Genel Kurulu | Sezgin Tanrıkulu'dan Madımak Katliamı için soru önergesi: Aleviler bu cumhuriyette eşit yurttaş değil

02 Temmuz 2024 16:37

T24 Haber Merkezi

TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ başkanlığında toplandı. Genel Kurulda söz alan AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, önce Kayseri'de başlayıp ülkenin birçok şehrine yayılan ve Suriye sınırında yaşanan olaylara ilişkin olarak, "Türkiye'nin Suriye ile yeniden görüşme ihtimalinin olması bölgede bulunan PKK ve DEAŞ unsurlarını hareketlendiriyor" dedi. 

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Madımak Katliamı için soru önergesi vererek; "Alevi yurttaşlar bu cumhuriyette eşit yurttaş değiller, tarihimizden başlayarak Anadolu topraklarını alevi nüfustan arındırma projesi var. Bu Kahramanmaraş'ta başladı, Çorum'da ve Sivas'ta devam etti. Alevi nüfusumuz demografik olarak azaldı" ifadelerini kullandı. 

CHP, DEM Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisinin gündeme ilişkin grup önerileri kabul edilmedi.

TBMM Genel Kurulunda siyasi partilerin grup başkanvekilleri yerlerinden söz aldı.

AKP'li Zengin: AK Parti olarak sığınmacıların bir an evvel huzur içerisinde kendi ülkelerine gitmeleri için çalışmalar ortaya koyuyoruz

AA'nın aktardığına göre AKP Grup Başkanvekili Zengin, bugün farklı meseleler üzerinden Türkiye'nin problemlerinin siyasallaştırılarak bu problemler üzerinden ortaya çıkarılan ayrışmalar olduğunun görüldüğünü kaydetti. Zengin, "Sığınmacı meselesi de böyle çok önemli bir mesele ve biz de AK Parti olarak sığınmacıların bir an evvel huzur içerisinde kendi ülkelerine gitmeleri için çalışmalar ve gayretler ortaya koyuyoruz. Avrupa'nın özellikle son dönemdeki seçimlerine baktığınızda Avrupa Parlamentosu seçimleri de dahil olmak üzere bu konuların ne kadar etkin olduğunu, sığınmacı meselesinin bir dünya meselesi, dünyadaki politikaların bir tezahürü olduğunu görmek lazım. Bunlardan maalesef kaçınmak da mümkün olamıyor" diye konuştu.

"Suriye'de yaşananların sadece Türkiye'yle değil dünyayla alakası var"

Kayseri'de yaşanan olaylara ilişkin hukuki sürecin devam ettiğini dile getiren Zengin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eş zamanlı olarak Suriye'de, El Bab'da yaşananların yine sadece Türkiye'yle değil dünyayla alakası var çünkü ABD seçimleri bekleniyor. ABD'deki adayların bir kısmının Suriye'den çekilmeyle ilgili konuşmaları var, yeni bir tablonun ortaya çıkma ihtimali var, farklı şeyler ortaya çıkıyor. Türkiye’nin tekrar Suriye’yle görüşme ihtimalinin olması ve tüm bunlar bölgede var olan PKK ve DEAŞ unsurlarını hareketlendiriyor. Bunu görmemiz lazım ve bunlar olurken de bu konuların hiçbirisinin Kayseri'deki olayların da bölgede yaşananların da birbirinden bağımsız olmadığı kanaatindeyim. Toplumsal ayrışmaya ve öfkeye, tetiklenmeye müsait olan bu tür konular karşısında toplum olarak hassasiyet göstermemiz lazım ve bu hassasiyetin de en önemli merkezinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu düşünüyorum. Bu konuda da tüm milletvekillerinin bu hassasiyet altında konuşmaları gerektiği kanaatindeyim."

Saadet Partili Şahin: Artık bu misafirlik bitmeli ama saldırılar da bizim medeniyetimizin kabul edeceği bir davranış değil

Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin, Kayseri'de Suriye uyruklu küçük yaştaki çocuğa taciz iddiasının ardından yaşanan olaylara ilişkin, "Kayseri'de vahim bir olay yaşadık, devamında farklı illerimize de olayların sirayet ettiğini gördük. Öncelikle bu olaylarda sağduyu çağrısı yapmak istiyoruz. Kin ve nefret söylemlerinden herkesin uzak durması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz." dedi.

Sığınmacılar konusunun Türkiye'nin önemli bir sorunu haline geldiğini vurgulayan Şahin, bu sorunun şehirlerin sosyal, kültürel, ekonomik hayatını ve demografik yapısını ciddi anlamda tahrip ettiğini söyleyerek, "Biz on yılı aşkın süredir insani vazifemizi yaptık. Tarihi bir sorumluluk üstlendik, ekmeğimizi paylaştık ama artık bu misafirlik bitmelidir. Gerçek olan budur ama bunun yanında sığınmacıların ev ve iş yerlerine yönelik yapılan saldırılar, yakmak, yıkmak, ateşe vermek, bu, bizim medeniyetimizin kabul edeceği bir davranış değildir. Kimse de kendisini devlet yerine koymamalıdır." diye konuştu.

Suriye'nin kuzeyinde yaşananlara da değinen Şahin, Türk ordusunun oradaki varlığının hem Türkiye hem de bölgenin güvenliğini tesis etmek için olduğunu söyledi. Türk bayrağına yönelik saldırıların da asla kabul edilemeyeceğinin altını çizen Şahin, "Bu, haddini aşan tutumları da kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu da özellikle paylaşmak istiyorum." dedi.

İyi Partili Çömez'den Meclis'te Sinan Ateş çıkışı: Katiller 'Biz sadece ayaklarına ateş ettik, Sinan Ateş'i yanındakiler öldürdü' dedi

İyi Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez ise Ankara'nın en işlek semtlerinden birinde 18 ay önce Sinan Ateş'in uğradığı saldırı sonrasında hayatını kaybettiğini anımsatarak, "Bu korkunç suikastın iddianamesi ancak bir buçuk yıl sonra hazırlanabildi ve dün görülen davanın ilk gününde katiller 'Biz sadece ayaklarına ateş ettik, Sinan Ateş'i yanındakiler öldürdü' dedi ve maalesef bu vahşi cinayetin üzerine kapkara bir gölge çöktü. Türkiye, hukukun üstünlüğüne geri dönmezse, yargı olması gerektiği gibi işlemezse ve adalet, adalet saraylarında değil siyasetçilerin kapı önlerinde aranır hale gelirse bunun faturasını sadece bugün bizler değil yarın gelecek olan nesiller de çekecektir. Söz konusu davanın tüm etki ve baskıdan uzak, hakkaniyetli bir şekilde görülmesi son derece önemlidir ve herkesin güven içinde yaşayacağı bir Türkiye için bu şarttır.," değerlendirmesinde bulundu.

Çömez, Türkiye'nin son günlerde gergin bir atmosferi yaşadığını belirterek, şöyle konuştu:

"Kayseri'de başlayan öfke, dalga dalga bütün Türkiye'ye yayıldı. Vatandaşlarımızın infiali ve ortaya çıkan manzaralar Türkiye için son derece tehlikeli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Ortaya konan öfke ve tepkiyi anlıyorum ancak öfkenin ve tepkinin ortaya konuş biçimi doğru değildir. Böyle hassas bir dönemde vatandaşlarımızın tahammül ve sükunetle süreci izlemeleri ve devletimizin olayları yatıştırmak için ortaya koyduğu çabalara destek vermeleri kıymetlidir. Evet, ülke büyük bir sığınmacı kriziyle karşı karşıyadır. Bu kriz aslında yıllardan beri büyüyerek geldi ve bundan sonra da eğer önlem alınmazsa daha da büyümesi kaçınılmazdır."

MHP'li Kılıç: Bizi doyuran çiftçilerimizin doyması için ÖTV ve KDV sorununa neşter vurulmalı

MHP Grup Başkanvekili Filiz Kılıç da Cumhur İttifakı'nın her türlü sorunun ve sıkıntının üstesinden gelebilecek kabiliyete sahip olduğunu söyleyerek, "Türkiye'yi doyuran, fedakarlık ve çalışkanlık abidesi çiftçilerimizin derdi derdimiz sevinci sevincimizdir. Çiftçi demek, helal kazanç, alın teri ve emek demektir. Sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar ekmeğinin peşinde olan çiftçi kardeşlerimizin yüzünün gülmesi, ceplerine para girmesi, kimseye muhtaç düşmemeleri hedefimizdir." dedi.

Tarımsal üretimdeki girdi fiyatlarının yüksekliğine bağlı sorunların gün geçtikçe büyümesinin köylülerin, çiftçilerin başlıca şikayetleri olduğunu dile getiren Kılıç, "1 litre mazotun satış fiyatının yaklaşık yüzde 38'inin vergilerden oluştuğu göz önüne alındığında tarımsal üretimin sürdürülmesinin ve sorunun köklü çözümünün tarımda kullanılan mazottaki ÖTV ve KDV'nin kaldırılmasına bağlı olduğu da görülecektir. Bizi doyuran çiftçilerimizin doyması için ÖTV ve KDV sorununa neşter vurulmalıdır" ifadelerini kullandı.

"Suriyeli misafirlerimizin en kısa sürede onurlu bir şekilde ülkelerine dönmelerinin sağlanması gerek"

Kılıç, Kayseri'de meydana gelen olaylara ilişkin de şöyle konuştu:

"6 yaşındaki masum bir çocuğa yönelik gerçekleştirilen bu insanlık dışı saldırı hepimizin yüreğini dağlamıştır. Mağdur çocuğumuza ve ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, suçlunun adalet önünde en ağır cezayı alacağına olan inancımızı vurgulamak istiyorum. Bu üzücü olayın ardından milletimizin haklı tepkilerini anlıyor ve paylaşıyoruz. Ancak tepkilerimizi ifade ederken sağduyuyu elden bırakmamalı, şiddete başvurmadan çözüm aramalıyız, provokasyonlara kapılmadan hukuk ve adaletin gerektirdiği şekilde hareket etmeliyiz. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak milletimizin huzur ve güvenliğinin sağlanması için her türlü önlemin alınması gerektiğine inanıyoruz. Suriyeli misafirlerimizin en kısa sürede onurlu bir şekilde ülkelerine dönmelerinin sağlanması gerektiğini vurguluyoruz. Türkiye'nin huzur ve güvenliği için bu süreç elzemdir."

DEM Partili Temelli: Bugün mülteci düşmanlığı, Alevi toplumuna karşı gerçekleşen düşmanlıkla aynı yerden besleniyor

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, 2 Temmuz 1993'te Madımak'ta çıkan olaylarda hayatını kaybedenleri anarak, bu utançtan kurtulmanın yegane yolunun hakikatle yüzleşmek olduğunu, aksi halde bu utançla ve acılarla yaşamaya devam edileceğini söyledi.

Temelli, şunları kaydetti:

"Bugün mülteci düşmanlığı, Alevi toplumuna karşı gerçekleşen düşmanlıkla aynı yerden besleniyor. Mültecilerin sorunları mülteciler eliyle yaratılmamıştır. Mültecilerin bugünkü sorunlarının nedeni iktidarın Suriye politikasıdır, dış politikasındaki aksaklıklardır, hatalardır, yanlışlardır. Bu hataları hatayla örtemezsiniz, bu yanlışları yanlışlarla gideremezsiniz. Yapılacak yegane şey Suriye meselesinde bugün yeniden meseleyi önümüzü aldığımızda, ısrarla söylüyoruz. Kürt meselesinin çözümünden geçer."

CHP'li Başarır: İnsanlar hak ararken adliyeye, duruşma salonuna çelik yelekle geliyorsa durumumuz hiç de iyi değil

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise Madımak katliamının üzerinden 31 yıl geçtiğini hatırlatarak, "O günden bugüne kadar tüm ülke adalet bekliyordu ama üzülerek söylüyorum ki bu dava zaman aşımına uğratıldı. Oysa herkes biliyor ki orada işlenen suç insanlığa karşı işlenen bir suçtu. Bu suçta zaman aşımı hükümleri uygulandı ve vicdanlarda büyük bir yara açtı. O gün 'Cumhuriyet burada kuruldu, burada bitecek' diyen o yobaz zihniyete karşı maalesef ki yargı sessiz kaldı ama CHP bir gün mutlaka bunun hesabını halkıyla birlikte soracak" dedi.

Sinan Ateş davasının da ilk duruşmasının görülmeye başladığını anımsatan Başarır, "Ankara'nın göbeğinde işlenmiş bir cinayet maalesef ki basit bir cinayetmiş gibi ifadeler verildi ve dava bu şekilde götürülmek isteniyor ama en acısı eşi ve çocukları duruşma salonuna çelik yeleklerle geldi. Bu, ülkenin halini ortaya koyuyor yani eşini kaybetmiş, evladını kaybetmiş, kardeşini kaybetmiş insanlar hak ararken eğer adliyeye, duruşma salonuna çelik yelekle geliyorsa durumumuz hiç de iyi değil. Biz burada orada görünen sanıkları değil, arka plandaki azmettirenleri, gerçek anlamda bu kişilerin eylemlerinin, suçlarının ortaya çıkmasını istiyoruz" diye konuştu.

"Bu durumu yaratan iktidar"

Başarır, Kayseri'de yaşanan olaylara da değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yurttaşlarımızı sağduyuya davet ediyoruz. Önemli bir süreçten geçiyoruz. Bu durumu yaratan iktidardır. Bakın, bugün Kayseri'deki, Konya'daki olaylardan sonra bayraklarımızı yakmışlar, arabalara ateş açılmış, şoförler yaralanmış ve işçilerimiz hayatlarını zor kurtarmıştır. Bugün mülteci sayısını bilmiyoruz. Günde kaç tane doğum oluyor, bunları bilmiyoruz. Bunlarla ilgili bir sorun yaşadığımızda hemen sınır ötemizde bayrağımıza, şoförümüze, araçlarımıza, canımıza kastediliyor, bununla ilgili özür dilemesi gereken bir Cumhurbaşkanı, muhalefeti suçluyor. Hayır, Türkiye Cumhuriyeti bu durumu hak etmiyor."

CHP'li Alp: Mardinli işçilerin yaşadığı saldırılar münferit olay gibi görülmemeli 

CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, Muğla'da Mardinli işçilerin yaşadığı saldırıyı Meclis gündemine taşıdı. Alp, şunları söyledi: 

"Muğla ilimizin Seydikemer ilçesinde Mardinli işçilere dönük bir saldırı yaşanmıştır. İşçiler, Kürt kimlikleri sebebiyle nefret söylemine ve saldırılara maruz kaldıklarını iddia etmektedirler. Yaşanan bu tür olaylar "münferit olaylar" olarak görülmemelidir. Halk arasında her türlü ırkçı ve ayrımcı saldırılara zemin hazırlayan, toplumsal barışımızı zedeleyen ve çatışmayı körükleyen uygulamaları ve politikaları reddediyoruz. Saldırılarla ilgili ivedi ve etkin bir şekilde soruşturma yürütülmesini ve olayın aydınlatılmasını talep ediyoruz."

Sezgin Tanrıkulu'ndan Madımak için soru önergesi 

CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, şunları söyledi:

"Bu tür kapsamlı katliamlar kalkışmalar devlet istihbaratının, siyasetin ve yargının koruması olmadan gerçekleşmez. Sivas da böyle bir katliamdır. Sivas Katliamı bunu en çıplak biçimde ortaya koymuştur. Bir yurttaş olarak şundan utanırım bir katliamda, katliamın sanıkları nasıl 30 yıl boyunca yakalanmazlar ve zaman aşımından dosya kaldırılır. Bu aynı zamanda bu devletin acizliğini de ortaya koyar. Devleti yürüten hükümetlerin siyasi akrabalık nedeniyle onları korudukları anlamına gelir.

"Devlet Sivas katliamına karşı çıksaydı bu üç sanık dünyanın neresinde olursa olsun yakalanırdı"

Devlet Sivas katliamına karşı çıksaydı bu üç sanık dünyanın neresinde olursa olsun yakalanır buraya getirilip yargılanırdı. 31 yıldan bu yana devam eden hükümetlerin bu katillerle siyasi bir akrabalığını ortaya koyuyor. Bir devletin Cumhurbaşkanı zaman aşımı nedeniyle düşen bir davada aklanan sanıklar bakımından 'hayırlı olsun' diyemez.

"Aleviler bu cumhuriyette eşit yurttaş değiller"

Alevi yurttaşlar bu cumhuriyette eşit yurttaş değiller, tarihimizden başlayarak anadolu topraklarını alevi nüfustan arındırma projesi var. Bu Kahramanmaraş'ta başladı, Çorum'da ve Sivas'ta devam etti. Alevi nüfusumuz demografik olarak azaldı."

Zengin: Kardeşlerimizin yaşadığı ne varsa en büyük mücadelesini AK Parti vermiştir

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise, Tanrıkulu'nun sözlerine, "Bu ülkede yaşayan alevi vatandaşlarımız bizim birinci sınıf vatandaşımızdır. Kardeşlerimizin yaşadığı ne varsa bunun en büyük mücadelesini zaten AK Parti vermiştir" diyerek eleştiri de bulundu.

Muhalefet partilerinin grup önerileri kabul edilmedi

CHP, DEM Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisinin gündeme ilişkin grup önerileri kabul edilmedi.

Genel Kurul'da, Saadet Partisinin "İstanbul Şehir Üniversitesinin kapatılması", İYİ Partinin "çocuk istismarı", DEM Parti'nin "Sivas Madımak" ve CHP'nin "faili meçhul cinayetlerde zaman aşımı" konularıyla ilgili grup önerileri ayrı ayrı görüşüldü.

Partisinin grup önerisi üzerine söz alan CHP Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, yakın tarihte toplum vicdanını kanatan, hafızalarda acı izler bırakan çok sayıda siyasal cinayet işlendiğini; bu cinayetlerde Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok gibi aydın insanların hedef alındığını söyledi.

Ersever, "1980'lerde yaşanan faili meçhuller, Ankara Güvenpark, Merasim Sokak, Gar katliamı gibi birçok saldırının hedefinde bu ülkenin birliği vardır. Faili meçhuller, siyasi cinayet davalarının hemen hemen hepsi uzun yargılama sonucu toplumun belleklerinde unutturulmaya çalışılmış ve daha sonra zaman aşımına uğratılmıştır. Eğer bu ülkeye gerçek demokrasinin gelmesini istiyorsak Madımak ve yaşanan tüm katliamlar bütün yönleriyle tekrar araştırılmalı ve davalar için zamanaşımı kararları kaldırılmalıdır." ifadelerini kullandı.

Saadet Partisi Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap da hukukun üstünlüğünün ve kuralların geçerli olduğu bir Türkiye için hep birlikte el ele vermeleri gerektiğini dile getirdi.

İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, "Suriye uyruklu küçük yaştaki çocuğa Suriyeli bir kişinin cinsel istismarda bulunduğu iddiası" sonrası çıkan olaylara tepki göstererek, iktidarın yanlış politikalarının bu tür olaylara yol açtığını öne sürdü.

DEM Parti Van Milletvekili Sinan Çiftyürek de CHP Grubu'nun önerisini desteklediklerini söyledi.

AKP'li Özkaya: Her iki cinayette de görevde bulunan parti CHP

AKP Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ise CHP'nin daha önce birçok defa verdiği ve benzerini sunduğu önerisini tekrarladığının altını çizdi.

Özkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu öneriyle, AK Parti'nin faili meçhullere karşı dikkatli olmadığı ve bunlara adeta göz yumduğu ima edilmektedir. Ancak bu öneriyi veren Grup Başkanvekili arkadaşlar, 1948 yılındaki Sabahattin Ali cinayetinin, 1993 yılındaki Sivas olaylarının faili meçhul kaldığını söylemektedir. AK Parti 3 Kasım 2002 tarihinde iktidara geldi. 1948 yılında Sabahattin Ali cinayeti işlendiği tarihte Cumhurbaşkanı, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, Başbakan Hasan Saka idi. Dolayısıyla her iki cinayette de görevde bulunan parti CHP. Kendi dönemlerindeki bu faili meçhulle ilgili araştırmayı bence kendi kendilerine sormaları, 'Niye bugüne kadar bununla ilgili biz bir şey yapmadık?' diye düşünmeleri gerekir."

Görüşmelerin ardından yapılan oylamalarda, muhalefet partilerinin grup önerileri kabul edilmedi.

Ulaştırma alanında düzenlemeler içeren kanun teklifi TBMM Genel Kurulu'nda

Teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde Saadet Partisi Grubu adına söz alan Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç, deniz ulaştırmasının ekonomik taşıma sistemi olma özelliğiyle ülke ekonomisinde önemli bir katkıya sahip olduğunu belirterek, limanların aynı zamanda ülke ekonomisinin dışa açılan kapıları olduğunu, güvenlik ve stratejik açısından da önem taşıdığını kaydetti.

İyi Partili Beyaz: Farklı konuları bir arada işlediğimiz komisyon sürecinin ne faydası var

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ersin Beyaz da iktidarın yirmi yılı aşkındır torba yasa yapma alışkanlığından bir türlü vazgeçmediğini belirterek, "Verimsiz, aceleci farklı konuları bir arada işlediğimiz bir komisyon sürecinin milletimize ne faydası var?" diye sordu.

Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümler için de yeni düzenlemeler yapıldığının görüldüğünü aktaran Beyaz, "İktidar ve pratikte uygulayıcı olan bakanlık birçok konuda hukuka aykırı iş ve işlem yapmaktadır. Bu aykırılık Anayasa Mahkemesinden dönünce de bu sefer kanuni düzenleme yaparak pratikteki işler hukuka uygun hale getirilmeye çalışılmaktadır." ifadelerini kullandı.

Beyaz, Limanlar Kanunu'yla ilgili değişiklikte Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına ücret belirleme yetkisi tanındığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"İstanbul ve Çanakkale boğazları hariç kılavuzluk hizmetlerinin özelleştirilmesinin önü açılmakta bunun için yasal zemin hazırlanmaktadır. Bu konu soru işareti olarak derinlemesine tartışılması gereken bir konudur. Yap-işlet-devret modelinde yapılan havalimanları dahil olmak üzere devlet ormanları içinde kalan hava alanlarında yapılacak olan tesislerden kira bedeli alınmayacağını düzenleyen bu kanun teklifi bu açıdan mahzurludur. Yap-işlet-devret modeliyle yapılan birçok yatırımın maliyetinin çok üzerinde yapıldığı bilinmektedir."

CHP'li Karasu: Tam 20 yıl boyunca yandaşlara 'al buraları istediğin gibi kullan' diyeceksiniz

CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu da işçiye, emekliye, çiftçiye verecek bir şeyi olmayan iktidarın, yandaşa özel kanunlar çıkarmaya devam ettiğini söyledi. 

Türkiye'nin Karadeniz ile Akdeniz arasındaki deniz yolu bağlantısını sağlayan tek ülke olduğunu ifade eden Karasu, limanlarda ve boğazlarda verilen römorkörcülük ve kılavuzluk hizmetlerinin özelleştirilmesi için adımlar atılmak istendiğini belirtti. Uzun yıllar Türkiye Denizcilik İşletmeleri tarafından yerine getiren bu hizmetin, özelleştirmenin ardından Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne devredildiğini anlatan Karasu, şunları kaydetti:

"Çıkarılan yönetmelikler ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle boğazlar hariç olmak üzere tamamen usulsüz bir şekilde özel sektör eliyle yapılmaya devam etti. Ulaştırma Bakanlığının yüzde 25 ile yüzde 30 arasında pay alarak yaptırdığı bu hizmetlere ilişkin Anayasa Mahkemesi şubat ayında iptal kararı aldı. Danıştay ve Anayasa Mahkemesinin kararlarıyla kesinleştirdiği, Sayıştay raporlarına konu olan bu usulsüzlüğü kanun çıkararak devam ettirmek istiyorsunuz. Bugün için boğazlar da dahil bu hizmetlerin yıllık geliri yaklaşık 560 milyon dolar. Bu teklifin kanunlaşmasıyla beraber ihaleye çıkılacak ve ihaleyi yine aynı firmalar alacak. Tam 20 yıl boyunca yandaşlara 'al buraları istediğin gibi kullan' diyeceksiniz."

Teklifle, PTT iştiraklerinde kamu mevzuatına tabi olmadan işçi istihdamına olanak sağlanmak istendiğini öne süren Karasu, PTT'de, Karayollarında, DHMİ ve TCDD'de çalışan 150 bine yakın kişinin hala kadro beklediğini savundu.

Karasu, "Sonuç olarak bu teklifte adrese teslim maddelerin olduğu çok açıktır. Gerekli düzenlemeler yapılmadan, çalışanlar arasında adalet sağlanmadan bu kanun adaletli ve hakkaniyetli olmayacaktır." dedi.

Karasu'nun konuşmasının ardından TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, birleşime ara verdi. Aranın ardından Komisyonun yerini almaması üzerine Bozdağ, birleşimi yarın saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.