"Her dilin farklı bir zaman ve konumla ilişkilendirilmesi"
Power of Language (Dilin Gücü) kitabının yazarı ve ABD'deki Northwestern Üniversitesinde İletişim Bilimleri ve Bozuklukları Profesörü Viorica Marian, çocuğunuzu iki dile birden maruz bırakmak için çok sayıda yöntem olduğunu ve bunlardan hiçbirinin en iyi yöntem olarak öne çıkmadığını söylüyor.
Marian'a göre birden fazla dil konuşan ebeveynler için "bir ebeveyn, bir dil" startejisi işe yarayabilir.
Azınlık dilleri konuşan ailelerde, ebeveynler evde tek bir dil konuşmayı tercih edebilir çünkü bu aileler çocuklarının okulda bir başka dile maruz kalacağını bilirler.
("Azınlık" bu bağlamda herhangi bir toplumda veya eğitim sisteminde diğer dillere göre daha az yaygın olarak konuşulduğu anlamına geliyor: Örneğin ABD ve Birleşik Krallık'ta İspanyolca bir azınlık diliyken İngilizce çoğunluk dilidir.)
Ailelerin azınlık dilini canlı tutmak için özel bir çaba göstermesi gerekebilir: Ev dışındaki etkileşimler arttıkça ve çoğunluk dili daha baskın hale geldikçe bu dilin çocukların hayatlarından kaybolma riski genellikle artar.
Marian, "Çocuğunuzla haftanın her günü farklı bir dilde konuşmak farklı bir strateji olabilir" diyor.
Bu bazen araştırmacılar ve iki dilli aileler arasında "zaman ve yer" stratejisi olarak anılır ve her dil belirli bir zaman veya konumla ilişkilendirilir; örneğin tüm aile hafta sonları veya ortak yemeklerde aynı dili konuşuyor olabilir ve hafta boyunca veya dışarı çıkıldığında başka bir dil.
Marian, "En etkili stratejiler uzun vadede tutarlı bir biçimde uygulanabilir olanlardır. Başarılı strateji ailenizde işe yarayan ve deneyimi zorunluluk değil de zevk haline getirendir" diyor.
İkinci dil ne zaman öğretilmeli?
Araştırmalara göre ikinci dile olabildiğince erken aşinalık kazanmak iyi bir fikir olabilir. Çünkü çocuklar ana dillerinin fonoloji olarak bilinen ses ve ritmini çok erken yaşta öğrenirler.
2013 yılından bir çalışmaya göre bebekler dil öğrenmeye doğumdan önce başlıyor. Buna göre hamileliğin son 10 haftasında fetüsler annelerini dinleyip duyduklarını doğumdan sonra gösterebiliyorlar.
Doğumdan yaklaşık 30 saat sonra Amerikalı ve İsveçli 40 bebekten oluşan bir deney grubu, ana dillerinde ve yabancı dilde seslere maruz bırakıldılar.
Tepkileri, bilgisayara bağlı emziği ne kadar süreyle emdikleriyle ölçüldü. Hem Amerikalı hem de İsveçli bebekler yabancı dili duyduklarında emzik emme süreleri anadillerine göre daha uzundu.
Araştırmacılara göre alışılmadık seslerde daha uzun süre emzik emmek öğrenmeyle ilgiliydi ve bebeklerin doğumda diller arasında ayrım yapabildiğini gösteriyordu.
Bu, ikinci bir dil eklemek için geç kalındığı anlamına gelmiyor. Daha büyük çocuklar hatta yetişkinler yeni diller öğrenebilirler.
Ancak küçük çocuklar için bir dili ana dili gibi konuşmak daha kolaydır.
ABD'deki San Francisco State Üniversitesinde Çocuk ve Ergen Gelişimi Bölümünde Doç. Dr. Sirada Rochanavibhata, "Ne kadar erken başlarsanız o kadar iyi" diyor ve ekliyor:
"İlk altı ayda bebekler tüm dillerin konuşma seslerini ayırt edebilirler. Daha sonra ana dillerinde veya maruz bırakıldıkları dillerin dışındaki sesleri ayırt etmekte zorlanırlar" diyor.
Buna karşın siz ya da aileniz bu fırsat penceresini kaçırsanız bile ilerleyen yaşlarda başka dillerde akıcı konuşmak hala mümkün olabiliyor. Sadece daha fazla çaba ve farklı yaklaşımlar gerektiriyor.
Diğer yandan çocuklar büyüdükçe ikinci dilin kaybedilme riski artıyor. Göçmen çocukları farklı hissetmeyi sevmediğinden azınlık dilini kullanmayı reddedebiliyor.
Çocukları bu dilleri kullanmaya motive etmeye yardımcı olan yöntemlerden biri de aynı dili konuşan yaşıtlarıyla "mini topluluklar" oluşturmak.
Tek dilli aile çok dilli çocuk: Dillerde mükemmelik yoktur
İskoçya'daki Edinburgh Üniversitesi'nde İki Dillilik Önemlidir programının kurucusu Prof. Antonella Sorace, ebeveynlerin tamamen iki dilli olmasalar bile evde konuşulan dillere yenilerini ekleyebileceklerini söylüyor.
Örneğin, bir ebeveynin yeni bir dil öğrenmeye başlayabileceğini ve bazen bu dili çocuğuyla konuşabileceğini belirtiyor.
"Çocuğu, çok akıcı olmasa da bir başka dildeki sözlere ve deyimlere maruz bırakmak, faydalıdır. Dillerde mükemmelik yoktur." diyor.
Sorace'a göre ebeveynlerin birden fazla dil konuşma cesareti linguistik becerilerinden daha önemli:
"Cesaretleri varsa çocuk yeterince dil duyup öğrenecektir. Böylelikle yeni bir dili keşfetme ve öğrenme bir aile projesine dönüşür. Ebeveynler dahil herkes bundan fayda sağlar.
"Ailelere bu mükkemmel fırsatı kullanmalarını tavsiye ediyoruz. Amacınız dili mükemmel öğrenmek yerine daha iyi öğrenip çocuğunuzla iletişim kurmanızdır" diyor.
Bazı uzmanlar çok dilli bakım yardımının da bu süreçte etkili olabileceğini söylüyor.
Marian, iki dil bilen bir bebek bakıcısı bulmak, çok dilli kreş veya çocukları birden fazla dil duydukları bir toplum merkezinde veya okul sonrası kulüpte dil derslerine kaydettirmek gibi farklı seçenekler öneriyor.
"Çocuğun yaşı ilerledikçe değişim programlarına ya da yurt dışı programlarına katılması, yabancı dil kurslarına gitmesi, diğer dilin konuşulduğu ülkelere seyahat etmesi, dil öğrenimini daha da destekleyecek ve ilerletecektir" diyor.
Çok dil konuşmak beyni nasıl etkiliyor?
Çocuk, yetişkin ya da ebeveyn olarak ikinci bir dili öğrenme zahmetine katlananlar için süreç, ne kadar akıcı olduklarından bağımsız, beyni geliştirici faydalar sağlayabiliyor.
Northwestern Üniversitesi'nde İki dillilik ve Psikodilbilim alanında çalışan Doç. Dr. Ashley Chung-Fat-Yim, "Çok sayıda dil öğrenmek beynin üst düzey düşünme, karar verme ve sorun çözmeden sorumlu ön bölümünde gri madde hacminin artmasını sağlıyor" diyor ve ekliyor:
"Aynı bölgelerde beyaz maddede de iyileşmeler görüyoruz".
Chung-Fat-Yim, gri maddenin önemli bilginin işlenmesinden; beyaz maddenin de beynin bölgeleri arasında mesaj taşınmasından sorumlu olduğunu söylüyor:
"Gri maddeyi metro istasyonları, beyaz maddeyi de bunları birbirine bağlayan metro tünelleri gibi düşünün.
"Çok dillilik bu 'metro tüneli' yapısının daha hızlı ve verimli sinyal iletimi için hazır kalmasını sağlar. Diğer deyişle beyin bölgeleri arasındaki iletişim daha optimal bir biçimde sağlanır".
Araştırmalar, birden fazla dil konuşmanın ve buna bağlı zihinsel egzersizin aynı zamanda beynin dayanıklılığını artırabileceğini ve Alzheimer hastalığının semptomlarının başlangıcını geciktirmeye yardımcı olabileceğini öne sürüyor.
Mevcut 20'den fazla çalışmanın 2020 yılında yapılan bir taramasına göre, iki dilli olmak Alzheimer semptomlarını beş yıla kadar geciktirebiliyor.
Araştırmacılar, iki dilliliğin Alzheimer'ın ortaya çıkmasını engellemediği, aksine semptomların daha uzun süre önlenmesine yardımcı olduğu sonucuna vardı. İki dilliliği, beynin devrelerini güçlendiren ve yeniden düzenleyen bir tür bilişsel rezerv olarak tanımladılar.
Chung-Fat-Yim, "Tıpkı egzersizin kaslarınızı güçlendirmesi gibi, çok dillilik de bilişsel işlevleri sürdürmek için beyninizi güçlendirir" diyor.