Yaşam
Deutsche Welle

Tembel insanın dünyayı kurtarma rehberi

Çevreye duyarlı tavsiyeler, bunaltıcı ve çoğu zaman da etkisiz olabilir. Daha yeşil bir çevre için dört alışkanlığınızı değiştirecek olsaydınız, hangileri en az çabayı gerektirirdi?

15 Aralık 2017 18:29

Yazıcıdan çıktı almayın. Çamaşırlarınızı soğuk suda yıkayın ve kurutmak için asın. Geceleri elektronik cihazlarınızı prizden çekin; evet telefon şarj aletinizi, televizyonunuzu ve su ısıtıcınızı… Ama buzdolabını ve derin dondurucuyu asla kapatmayın, hatta ve hatta ağzına kadar doldurun. Odadan çıkarken ışıkları söndürün. Ve hatta unutmadan, önce LED ampullerle değiştirin, sonra söndürün. Sonra da odadan çıkın.

Aslında bakarsanız siz iyisi mi evinizi terk edin ve And Dağları’nda medeniyetten uzak ve çevreye duyarlı bir çiftliğe yerleşin. Ya da sadece bahçenizdeki kulübede yaşayın. Sürdürülebilir kerestecilik ile üretilmiş ahşaptan üretildiğinden de emin olun.

Hayatınızı Daha İyi Yaşamanın Yolları gibi listelerle karşılaştığınız zaman bunalmanız olası. İnsanlık iklim değişikliğiyle mücadele konusunda atılması gereken adımları atmakta geç kalıyor ve iyi niyetli olsa bile çoğu zaman faydasız çabalar moral bozucu olabiliyor.

Çünkü Noel kartlarını e-posta olarak atmak ya da organik evsel atıklardan bahçe gübresi üretmek gibi çevreye duyarlı girişimlerin etkileri okyanusta bir su damlası kadar küçük. Binlerce küçük girişimle kendinizi paralamanız belki küçük bir su birikintisi yaratmanızı sağlayabilir, ama bütün bu strese değer mi?

Koltuktan ahkâm kesen çevreye duyarlı aktivistler için bazen yapılması gereken çok fazla şey varmış gibi oluyor. Zaman kısa ve alışkanlıkları değiştirmek güç. Tavsiyeler ise sıklıkla ters yüz oluyor: Elde mi yoksa makinede mi bulaşık yıkamanın daha az su harcadığını artık bilemiyoruz bile.

Ancak bu rahatına düşkün arkadaşları hadi sevindirelim! Ne de olsa bazen en büyük etki, en küçük eylemlerle gerçekleşebiliyor. Eğer 2018 yılında gezegeni korumak için dört alışkanlığınızı değiştirecek olsaydınız, en az çabayla başarabilecekleriniz hangileri olurdu?

Hayvancıkları rahat bırakın!

İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz, sadece daha az satın alın. Tarım dünyadaki sera gazı salınımlarının dörtte üçünün sorumlusu olmasına karşın, üretilen gıdanın sadece üçte ikisi aslında tüketiliyor.

Tabii ki kalanın tamamı çöpe gitmiyor ama Avrupa Parlamentosu'nun verilerine göre AB içindeki gıda israfının yarısı evlerde gerçekleşiyor ve bunu azaltmak güzel bir başlangıç olabilir. Birleşmiş Milletler'e göre dünya çapında gıda israfının neden olduğu karbon ayak izi 3,3 milyar metrik ton karbondiokside ulaşmış durumda. Bir diğer deyişle Hindistan'ın yıllık salınımından fazla.

Olay alışveriş sepetine gelince de, şu biftekleri yerine bırakın ve sebze reyonuna doğru ilerleyin. İsveç'teki Lund Üniversitesi'nden araştırmacıların bu yıl yayımladığı bir rapora göre, bireysel bazda karbon salınımını azaltmanın en etkili yolu, et tüketiminin ağırlıklı olduğu beslenme alışkanlıklarından vazgeçmek. Etsiz bir diyet yılda kişi başına 820 kilo kadar daha az karbondioksit salınımı demek. Böylece gezegene, çamaşırlarınızı ipe asmanın, evdeki ampulleri değiştirmenin ve geri dönüşüme ağırlık vermenin toplamından daha fazla faydanız dokunmuş olacak.

Yani akşam yemeğinde tabaktaki her şeyin, tarladan süpermarkete kadar giden üretim zincirindeki izini sürmeye çalışmakla uğraşmayın. Sadece yemeğinizi bitkilerden yapın ve tabağınızdakini bitirmeyi unutmayın.

Ayağınızı yerden kesmeyin

Uçmaktan vazgeçmek için birçok nedeniniz var. Saatlerce beklediğiniz havalimanı kuyrukları, bitmeyen pasaport ve güvenlik kontrolleri ve uçak türbülansa girdiğinde o dehşet verici "Evi en son ne zaman aradım” sorusu. Kimi zaman en dinlendirici tatiller çok uzaklardaki diyarlarda değil, evinizin rahatlığında bir bardak çay ve güzel bir kitapla geçirdikleriniz olabilir.

Bunların yanı sıra çevresel nedenler de yok değil: Uçmak gezegene zarar veriyor. Kat ettiğiniz her kilometrenin kişi başına karbon salınımının otomobil ya da trenlerden daha fazla olmasından değil sadece. Aynı zamanda ucuz havayolu şirketlerinin geçmişe göre bize çok daha uzağa seyahat etme fırsatı tanımasından kaynaklanıyor. Bu da hepimize bulunduğumuz yerlerden uzaklardaki yerlere gitme iştahı vermiş durumda.

Tek bir gidiş-dönüş uçuşundan vazgeçmeniz, mesafeye, uçağın yakıt verimliliğine ve hava şartlarına bağlı olarak 700 ila 2 bin 800 kilogram kadar karbondioksit salınımını engellemeniz demek.

Ya da şöyle anlatalım: AB istatistik kurumu Eurostat'ın verilerine göre Avrupalılar yılda 900 kilogram kadar karbondioksit salınımına neden oluyor. Yani evden çıkmadan başarabileceğiniz etkili bir yaşam tarzı değişikliği yapmanız zor olabilir.

Şu arabadan bir kurtulun

Kim bilir, belki de vardır. Mesela araba kullanmayın. Biliyorum, tembel bir insanın gezegeni kurtarma rehberi için tuhaf bir düşünce tarzı ama otomobil sürmekten daha az enerji gerektiren şey nedir? Hiç de mantıksız değil, dinleyin hele…

Otomobillerin gezegen için kötü olduğunu biliyoruz. ABD Çevre Koruma Ajansı'nın verilerine göre, ortalama bir otomobil atmosfere yılda 4 bin 700 kilogram kadar karbondioksit salıyor.

Ancak otomobiller kirli oldukları kadar pahalılar da.

Araca, benzinine, vergisine, araç kullanmakla birlikte gelen kalp ve dolaşım hastalıkları yüzünden sağlık harcamalarına, eskisi bozulduğunda yeni araca, sigortaya, ehliyete, otoparka derken bir servet harcıyorsunuz.

Otomobil satış şirketi CJ Pony Parts'ın bir raporuna göre, üniversite mezunu ortalama bir ABD'li, hayatı boyunca kazandığı paranın yüzde 10'unu otomobillere harcıyor.

Para kazanmak için verdiğiniz emeği, o ofiste geçirdiğiniz saatleri bir düşünün. Eminiz sonrasında otobüse binmek o kadar da gözünüzde büyümeyecektir.

Korunun

Çocuk demek ağır iş demek. Markete gidip doğum kontrol yöntemleri satın almanın maliyeti ise bir aile kurmaktan çok daha az. Hem çocuk yetiştirmenin çevreye maliyeti de yüksek.

Bir çocuğun çevreye saldığı karbondioksitin ölçümünü yapmak güç. Hem zaten nasıl ölçeceksiniz ki? Torununuz bu hesaba dâhil olacak mı? Ya onların çocukları? Ancak birçok araştırma çocukların çevre için yarattığı yükün diğer birçok kaleme göre ağır olduğu sonucuna ulaşmış. Lund Üniversitesi'nin raporuna göre, çocuklar 23 ila 100 metrik ton karbondioksit salınımı demek.

Tabii ki iklim değişikliği ile mücadele etmek için çocuk sahibi olmamak bir çözüm olamaz. Neticede ikisi de insanlığın sonu demek. Ancak dünyanın neresinde ve kaç tane çocuğunuzun olacağına karar vermek değerlendirmeye değer.

Oregon State Üniversitesi'nde 2009 yılında yapılan bir çalışmaya göre, ABD'de fazladan bir çocuk sahibi olmanın "karbon mirası” Bangladeş'e göre 100 kat fazla. Bunun en büyük nedeni ise iklim değişikliğinin arkasındaki en büyük unsurun nüfus artışından ziyade aşırı tüketim alışkanlıkları olması.

Bu da şu demek: Karbon salınımlarını dengelemek için az çaba peşinde koşan Batılılar için çare balmumu mumlar ya da organik şarap değil. Aile planlamasından başlayın.

Romantizm dediğiniz şey zaten çok emek istemiyor mu?

Ajit Niranjan

© Deutsche Welle Türkçe

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle