Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “İktidar değişirse muhafazakârlar kazanımlarını kaybeder” propagandasına tepki gösterdi. Karamollaoğlu “İktidar değişirse, muhafazakârlar kazanımlarını kaybedeceğine inanmıyorum, ihtimal de vermiyorum.” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, gündeme ilişkin PolitikYol’dan Murat Aksoy’un sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarıyla ilgili “Bu aşamada sadece Cumhur İttifakı adayı bellidir o da mevcut Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. MHP de destekleyeceğini açıkladı. Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı tartışması erken bir tartışmadır. Ortada bir seçim kararı yokken ‘Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı kim olacak?’ tartışması abesle iştigaldir” diyen Karamollaoğlu, bu tartışmanın “gündemi değiştirmek, milleti oyalamak için” ve Millet İttifakı partilileri arasındaki fikir ayrılıklarını da gündeme getirip bir kargaşa, bir gerilim üretmek amacıyla yapıldığını söyledi.
"Erdoğan aday olamaz"
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 24 Haziran 2022 sonrası yapılması halinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olamayacağını ifade eden Karamollaoğlu,”Meclis eğer erken seçim kararı alınırsa bu tarihlerden bağımsız olarak ben olabileceğini düşünüyorum” dedi.
Karamollaoğlu, “Millet İttifakı içinde değiliz” açıklamasıyla ilgili şunları söyledi: “Şuradan başlayalım, şu anda hiçbir ittifak somut olarak gündemimizde yok. Çünkü ortada alınmış seçim kararı yok. İttifaklar seçim kararı alındığında ya da seçime gidildiğinde somut olarak konuşulacak, tartışılacak konular. O zaman partilerle görüşür, kendimize en yakın olan ile bir uzlaşma metni üzerinde anlaşır yerimizi alırız.
Geçen seçimde de biz, son ana kadar Millet İttifakı’nın içinde miyiz, dışında mıyız bu konu hiç gündemimizde değildi. Somut gelişmeler olunca tavrımızı aldık. Ki o zaman da bize Cumhur İttifakı’nda da teklif vardı. Biz dedik ki, prensiplerimize bağlıyız, ilkelerimize bağlıyız; bundan dolayı da Cumhur İttifakı’nın içinde yer alamayız.”
“Belli prensipler konusunda Millet İttifakı içinde olan partilerle anlaştığımız noktalar var” diyen Karamollaoğlu, bunlardan ilkinin Cumhurbaşkanlığı sisteminin değişmesi konusundaki mutabakat olduğunu söyledi.
"Laik konusunda Türkiye henüz olgunlaşmadı"
Laiklik konusunun partilerinin en önemli konularından biri olduğunu söyleyen ve kendisini “İslamcı değil, Müslüman” olarak tanımlayan Karamollaoğlu şöyle devam etti: “Bizim siyasi geleneğimizdeki partilerin hepsi laiklik karşıtı olmamız bahanesiyle kapatıldı. Eskiden laikliğin tek savunucusu gibi gözüken orduydu. Şimdi ordu bu sahanın dışına çekildi, geriye siyasi partiler kaldı. Bizim siyasi partiler olarak yapmamız gereken şey, laikliğin tanımını yapmak ve dinsizlik olmadığı konusunda bir uzlaşmaya varmamızdır.
Türkiye’deki insanları siyahlar ve beyazlar olarak düşündüğünüzde, Müslümanlar siyah ırka mensuplar gibi muamele gördü uzun zaman. Laiklik bu değil, laiklik din düşmanlığı değil. Laiklik kâmil manada inanç hürriyetidir. Bu da zaten bizim inancımızın içinde tanınan bir hak. Laikliğin bir inanç meselesi olduğu, kimsenin inancından dolayı hiçbir şeye zorlanamayacağı kayda geçirilmeli. Farklılıklarımızla bir arada yaşamayı, birbirimize saygı duymayı öğreneceğiz. Ben bu konuda Türkiye’nin henüz olgunlaşmadığını düşünüyorum."
Kazanımlar korunur
Karamollaoğlu, “Siyasi iktidar çevrelerinde şu tartışılıyor; iktidar değişirse, muhafazakârlar kazanımlarını kaybedebilir. Böyle bir şey mümkün mü?” sorusuna “Ben böyle bir şeyin olabileceğine inanmıyorum, ihtimal de vermiyorum. Bizim tersine kazanımları bir kesimin değil, herkese eşit biçimde hak ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlamız gerekiyor” yanıtını verdi.
"Laikliği maalesef dinsizlik olarak görüyor"
“Bu söylentiler nereden çıkıyor?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
“Şuradan, bir yerde bir insan, bir parti bir yanlış yaptıysa veya bir konuyu istismar ettiyse bunun yanlışlığını gündeme getireceğinize İslam’a saldırmaya başlarsanız o zaman da inançlı insan der ki, 'arkadaş kusura bakma. Sen geldiğin taktirde ben bugünkü hayatımı yaşayamayacağım o zaman ben sana güvenmiyorum'. İşte bu kanaati kesinlikle oluşturmamak lazım.
Ne yazık ki, bir taraf laikliği maalesef dinsizlik olarak görüyor. ‘Sen İslam’ı yaşantını toplumun içinde gösteremezsin. Gösterirsen laikliğe aykırı davranmış olursun’ diyor. Bu yanlış. Biz, farklılıklarımızla birlikte yaşamayı öğrenebilmeliyiz. Bunu da ancak fikir, düşünce ve inanç hürriyetinin kâmil manada yerleşmesiyle sağlanabileceğine inanıyorum.”