Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) 7'nci kuruluş yıl etkinliği için Van'a gelen Eş Genel Başkan Sezai Temelli ile milletvekillerinin katılımıyla yapılmak istenen açıklama polis tarafından engellendi. Uzun süren tartışmalarından ardından Temelli, HDP İpekyolu İlçe Örgütü önünde açıklama yaptı.
"Abluka iktidar için utanç meselesi"
Türkiye'nin her yerin de karşılaşılan görüntülerin Van'da da mevcut olduğunu söyleyen Temelli, korkunun burada da hakim olduğunu belirtti. Hakikatin sesini kısmak isteyen kayyumun burada da yine icraatını sergilemeye devam ettiğini dile getiren Temelli, mitinglerine izin verilmediğini söyledi. Polis ablukasındaki fotoğrafların Türkiye ve bu iktidar açısından bir utanç vesilesi olduğunu ifade eden Temelli, "Ama iktidar utanmıyor, artık yüz kalmamış, hiçbir şeyden utanmıyor. Bütün bu görüntüyü içine sindirebiliyor. Bugün burada kamu görevi yapmakla yükümlü olanlar kanuna karşı bir icraat gerçekleştiriyorlar. Kamu görevlileri yasalara uymak zorunda ve iktidarın ve talimatıyla hareket edemezler. Dolayısıyla bugün burada kamu görevlilerinin hepsi suç işlemiştir. Bu suçun hesabını da mutlaka vereceklerdir. Bundan kaçışları yok. Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi kamu görevlileri bu halkın vergileriyle maaşlarını alıp, halka hizmet etmek zorundadırlar" dedi.
"Bu fotoğraf tecridi anlatıyor"
Beş yıldır Türkiye'de mutlak bir tecridin olduğunu söyleyen Temelli, "Bakın bu fotoğrafa. Bu fotoğraf size neyi anlatıyor. Tabi ki tecriti anlatıyor. Tecritte ısrar ettikçe ülke her geçen gün daha kötü bir yere sürükleniyor. Tam beş yıldır bu ülkedeki mutlak tecrit felakete sürükledi. Bu hukuka son vermenin yolu tam da şimdi meclisin asli görevidir. Çünkü iktidar tecrit hukukuyla bir hukuksuzluğu dayatmaya devam etmektedir. Gelin bu tecritte birlikte son verelim. Burada KHK'lerle ihraç edilmiş hocalarımız var. Bu Türkiye'nin başka bir utancıdır. Üniversite, eğitim, sağlık alanlarını çoraklaştırmışlar. 10 binlerce insanı haksız ve hukuksuz yere OHAL yasalarıyla işinden, aşından etmişler. Burada kayyumlarla görevlerinden alınmış belediye eşbaşkanlarımız var. Kayyum rezaletini 2016'dan beri bu ülke yaşıyor. 31 Mart'ta bu ülkeyi bu utançtan kurtardık ve kayyumları süpürüp attık. Bu kayyumların yolsuzluklarını, hırsızlıklarını tüm dünya gördü. Bundan ders alacaklarına, bu ülkeyi demokratikleştireceklerine yine bu halkın iradesini yok sayarak kayyum atadılar. Söz olsun halkımıza biz bu kayyumları yine süpürüp atacağız. Hem de bu sefer iktidarlarıyla beraber süpürüp atacağız. Bu ülkeyi bu iktidardan kurtaracağız" ifadelerini kullandı.
"Ateşkese de 'ateşkes demeyin' diyorlar, ne diyeceğiz, çay molası mı?"
İktidarın savaşta ısrar ettiğini ifade eden Temelli, konuşmasına şöyle devam etti:
"Diyorlar ki 'savaş demeyin'. Buradan söylüyoruz savaşa savaş denir. Ordunun hepsi şuan sınırda. Yine ordunun üçte biri Suriye'ye girmiş. Bunların akıl fikirleri işgal. Efrin'de yaptıkları gibi 'savaş, işgal' demeyin diyorlar. Sen fetih diyorsun, cuma hutbelerinde fetih suresini okutuyorsun. Peki buna ne diyeceğiz. Kendisi zaten savaş olduğunu itiraf etmiş. Şu an yapılan ateşkese de 'ateşkes demeyin' diyorlar. Peki ne diyeceğiz? Çay molası mı diyeceğiz? Ateşkes işte. Savaştınız, kaybettiniz ateşkes imzaladınız. Hem de önünüze bir mektup kondu ve o utancı da bu ülkeye yaşattınız. Bu ülkenin cumhurbaşkanına böyle hitap eden bir Amerika Devlet Başkanı var. O ayrı bir zevzek, bu ayrı bir zevzek. Evet ülkenin düştüğü durum budur. Buna layık mı bu ülke? Bu ülkenin haysiyetli yurttaşlarına, halklarına, emekçilerine sesleniyorum; Buna laik mısınız? Bu ateşkes, bu oyun bir kez daha kendi iktidarlarını kurtarmanın senaryosundan başka bir şey değildir. Bu kabul edilir bir şey değildir. Tek kabul edeceğimiz şey Suriye'de siyasi, Türkiye'de demokratik çözümdür. Biz onurlu bir barışı arıyoruz. Bunun yolu siyasetten ve savaşa karşı çıkmaktan geçiyor."
"Bu anlaşma çözüm değil"
Savaşlardan dolayı içerisinde kadın ve çocukların olduğu binlerce insanın katledildiğini dile getiren Temelli konuşmasını şöyle sonlandırdı:
"Bu savaşla yüz binlerce insan yerinden yurdundan edildi. Bugün IŞİD çetesi denen o selefi, katil gurup ipini koparmış durumda. Nereye gittikleri belli değil. Selefi bir halk oluşturacaklar, orada inşaat yapacaklar, adına tampon bölge dedikleri bir güvenlik hattı oluşturacaklarmış. Hayır! Bu çözüm değil. Bu ülkeyi daha büyük felakete sürükler. Bu Suriye'de çözümsüzlüğün dayatılmasıdır. Çözümün yolu Kürtlerle barışmaktan geçer. Kürt meselesi küresel bir meseledir ve ancak taraflarıyla çözersiniz. 'Anlaşma yaptık' diyorlar. Kimle neyin anlaşmasını yapıyorsunuz. O anlaşmada Kürtler yoksa, Suriye halkları yoksa ona anlaşma denmez. Ona günü kurtarmak, ortaya çıkan rezaletin üstünü örtmek denir. Kürt halkı kazanacak. Türkiye ve Suriye halkları kazanacak.'