Psikiyatrlar katliam, saldırı, darbe girişimi, terör gibi olayların karşısında korku ve kaygı duymamanın mümkün olmadığını, kişide travmaya yol açtığını belirtti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tamer Akar, "Paylaşın. Yakınlar ve arkadaşlarla yaşananlar ve duygular hakkında konuşun, birlikte olun. Günlük yaşamınıza ısrarla devam edin. Güvenlik hakkınızı arayın. Eksik görürseniz uyarın. Umut etmeyi bırakmayın. Bu en önemli silahımız. Doğru bilgiye güvenli kaynaklardan ulaşın" dedi.
Mesude Erşan'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (18 Ocak 2017) nüshasında yayımlanan 'Ne olursa olsun hayata devam' başlıklı analiz haberi şöyle:
Psikiyatrlar terörü, "insan eliyle yaratılan travmatik olaylar" olarak görüyor. Ve insan eliyle oluşturulan travmalar, psikolojik açıdan insanı en örseleyen tip. Ancak uzmanların önerisi, günlük hayata devam edilmesi.
Birbirini takip eden terör olaylarına doğrudan veya dolaylı maruz kalmak güvensizlik, korku, kaygı, aşırı tetikte olma, umutsuzluk ve öfkeye yol açabiliyor.
Türkiye’nin komşularındaki bitmeyen savaş koşulları, ülkemize sığınmak zorunda kalan üç milyonun üzerinde mültecinin durumu, terör saldırılarının mağdurları ve yakınlarının yaşadıkları, 15 Temmuz’daki hain darbe girişimi... Bunların hepsi çok ağır psikolojik travma örneklerinden.
Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Timuçin Oral, olaylara doğrudan ya da dolaylı tanık olan tüm toplumun bunlardan etkilendiğini söylüyor. Travmanın izleri, toplumsal belleğimize kazınıyor. Dehşet duygusu ve güvende hissetmemek korku yaratıyor. Prof. Dr. Oral’a göre, peş peşe gelen terör saldırılarının yarattığı ‘her an yeni bir şey olacak’ beklentisi ve güven duygusu kaybı kaçınılmaz. Prof. Oral, “Bundan kurtulamamanın yarattığı çaresizlik duygusu ise öfkeye yol açıyor” diyor.
Bak, dinle, bağ kur
2016 tüm dünya için zor ve kötülüklerin sık yaşandığı bir yıl oldu. Türkiye’de de son1.5 yılda 24 büyük ve çok sayıda görece küçük ölçekli terör saldırısı yaşandı. Ancak bu karamsar tabloyla baş etmek için hem yöneticilerin hem de birey olarak bizlerin yapabilecekleri var elbette.
WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) bu yılki Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle psikolojik ilk yardım için önerdiği “Bak, Dinle, Bağ Kur” formülüne, Prof. Dr. Oral da katılıyor ve şu önerilerde bulunuyor:
“Nefret söyleminin toplumu çok tehlikeli yerlere götürdüğünü görmeliyiz. WHO’nun ‘Bak, Dinle, Bağ Kur’ şeklinde formüle ettiği, kriz sonrası bireyleri destekleme çalışmasını ülkemizi yönetenlerin de dikkate alması önemli. Toplumun tüm kesimlerine empatiyle yaklaşılması ve herkesi kapsayan mesajların verilmesi birincil öncelik olmalı.”
Güven hissi büyük ihtiyaç
Katliam, saldırı, darbe girişimi vs. karşısında korku ve kaygı duymamak mümkün değil.
Tabii ki üzüntü, keder, çaresizlik, öfke ve umutsuzluk da... Bu durumda en büyük ihtiyaçlarımız güvende hissedebilmek, teselli olabilmek ve umut beslemek. Prof. Dr. Oral, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Yöneticilerin lanetleme açıklamaları, kin ve öfke dolu, saldırgan konuşmaları kimseye iyi gelmiyor. Daha sakin, soğuk kanlı görünmeleri, duruma hâkim olduklarını ve konunun üzerinde çalıştıklarını, çözüm ürettiklerini göstermeleri ve tabii kısa süre içinde atılan adımları açıklamaları gerekiyor.”
Terör en örseleyici olanı
“Terör her zaman travmaya yol açar mı” sorusuna karşılık, Türk Psikologlar Derneği Afet, Kriz ve Travma Birimi Başkanı Prof. Dr. A. Nuray Karancı’nın yanıtı, net bir “Evet”. Travmatik yaşantının en belirgin özelliği, kişinin kendisi veya yakınlarının ölmesi, yaralanması veya buna tanıklık etmesi, olaylardan dolayı çaresizlik ve korku hissetmesi. Prof. Dr. Karancı, “Terör olayları, en örseleyici travmalardan. Travmatik etkisinin derecesini, olay yerine yakınlık, olayda kişi veya tanıdıklarının doğrudan etkilenmesi, tanıklık etmek vs. gibi özellikler belirliyor” diyor.
Gönüllü destekler var
Hem Türkiye Psikiyatri Derneği hem Türk Psikologlar Derneği’nin ruhsal travma ve afetlerle ilgili uzman birimleri ve deneyimleri bulunuyor. Her iki derneğin ve ilgili başka dernek ve sivil toplum örgütlerinin birlikte oluşturduğu Psikososyal Destek Ağı da benzer gönüllü desteği veriyor. Dernek gönüllüleri destek ihtiyacı olabilecek kesimin bulunduğu mekânlara (örneğin hastaneler, adli tıp kurumları, taziye evleri, cenazeler gibi) giderek de destek veriyor. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezleri de ücretsiz psikolojik danışmanlık hizmeti sunuyor.
Karamsarlığın şehvetine kapılmayın
Davranış Enstitüsü Başkanı klinik psikolog Emre Konuk, insan beyninin travmatik yaşantıları nötr hale getirme yeteneği bulunduğunu anlatıyor: "Sosyal medyadaki kara senaryoları izlemeyi ve felaket haberlerini yaymayı ve paylaşmayı bırakmamız gerekiyor. Asansör korkusu, son analizde asansöre binerek aşılır. Yani kara senaryoları korkarak da olsa dinlememek ve üstüne gitmek sorunu aşmaya ciddi katkıda bulunacaktır.”
Umut etmeyi asla bırakmayın
İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tamer Akar, "Doğru bilgi ve uygun iletişim bile tek başına ruh sağlığı için koruyucu bir etken" diyor ve şu önerilerde bulunuyor:
Paylaşın. Yakınlar ve arkadaşlarla yaşananlar ve duygular hakkında konuşun, birlikte olun.
Günlük yaşamınıza ısrarla devam edin.
Güvenlik hakkınızı arayın. Eksik görürseniz uyarın.
Umut etmeyi bırakmayın. Bu en önemli silahımız.
Doğru bilgiye güvenli kaynaklardan ulaşın.
Travmalar birbirini tetikler
Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Bakırköy Psikoterapi Eğitim ve Tedavi Merkezi, Türkiye’de terör travmaları konusunda öncelikli adreslerden. Merkezin koordinatörü Doç. Dr. Ejder Akgün Yıldırım, en yoğun başvurunun geçen yıl haziranda gerçekleştirilen Atatürk Havalimanı katliamı sonrasında yapıldığını anlatıyor:
Kişiyi 'tüketiyor'
"Travmalar maalesef birbirlerini tetikliyor. 15 Temmuz sonrasında başvurular çok arttı. Ayrıca travmanın geç etkileri de gözleniyor. Ankara Garı, Güvenpark, Taksim saldırılarını yaşamış, halen tedavisi ya da izlemi süren hastalarımız var. Şu an yeni yeni Beşiktaş katliamına tanık olanlar başvuruyor. Travma çok ağır, özellikle insan eliyle işlenmiş ise, bedensel hasar varsa belirtiler şiddetli oluyor. Kişiyi tüketen bir durum yaratıyor."