17 Haziran 2024 10:00
Türkiye’de son 34 yılda 22 bine yakın insan, kendisi ya da bir yakını işkenceye maruz kaldığı Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na (TİHV) başvurdu. THİV’e 2023 yılında yapılan başvurulara göre, sokak ve ev gibi alanlar ile kolluk araçlarındaki gözaltında, işkence ve kötü muamelede olağanüstü artış yaşandı. Bu durum “işkencenin değişen yüzü” olarak tanımlandı. Raporda, resmi mekânlardaki uygulamalarda İstanbul Emniyeti zirvede yer alırken, özellikle basın açıklaması gibi eylemlerde kayıt dışı gözaltıların da arttığı belirtildi. Ülkede hak ihlalinin bir kurala dönüştüğünü ifade eden TİHV, “Tüm ülke adeta işkence mekânı hâline geldi” dedi.
30 yılı aşkın süredir işkencenin önlenmesi ve işkenceye maruz kalmış kişilerin tedavi ve rehabilitasyonuna yönelik çalışmalar yapan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 2023 Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri Raporu’nu yayınladı. Ankara, Diyarbakır, İstanbul, İzmir ve Van illerindeki 5 tedavi ve rehabilitasyon merkezi ile Cizre’deki bir “referans merkezi”nde işkence görenlerin tedavi ve rehabilitasyonuna yönelik çalışmalarını sürdüren TİHV’e, 2014 yılından bu yanda 7 bin 548 kişi; kurulduğu 1990 yılından bu yana ise toplam 21 bin 894 kişi işkence ve kötü muamele nedeniyle başvurdu.
Rapora göre, 2023 yılında vakfa başvuranlardan 731’i ise Türkiye sınırları içinde, 8’i Türkiye sınırları dışında işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Türkiye içinden başvuranların yüzde 72,2’sinin 2023 yılı içinde, diğerleri önceki yıllarda işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı tespit edildi. Diğer bir deyişle, geçen yıl TİHV’e başvuran her 10 kişiden en az 7’si geçen yıl, en az 9’u ise son 6 yıl içinde işkence ve kötü muamele gördü.
15 Temmuz 2015’ten bu yana ağır ve ciddi insan hakları ihlallerinin tırmanarak arttığının vurgulandığı raporda, buna sebep olan pek çok düzenlemeye OHAL döneminde süreklilik kazandırıldığına işaret edildi. Bu noktada “hak kullanımının bir istisnaya, hak ihlalinin ise kurala dönüştüğü” ortam oluştuğuna dikkat çekilen raporda, şöyle denildi:
“Türkiye’de bugün insan hakları ortamının karşı karşıya bulunduğu bu ağır ve yapısal sorunlar, siyasal rejimin geçirmekte olduğu otoriter dönüşümle doğrudan ilgilidir. Bu dönüşümün ‘sistematik hak ihlali yapan bir devlet pratiği’nden ‘hak temelli bir rejim fikrinin topyekûn terk edilmesi’ne doğru bir gidişat olarak şekillendiğini söylemek mümkün. Siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı hâline gelmiştir.”
Tam da bu noktada TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri’nin 2023 yılı raporu çarpıcı tablolar sundu. Rapora göre, darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL’in ardından yalnızca hapishane değil, barışçıl toplanma ve gösterilere kolluk görevlilerinin müdahalesi sırasında, sokakta, açık alanlarda, ev ve iş yeri gibi mekânlarda, polis araçlarında; yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda da işkence olağanüstü düzeyde arttı.
Başvuruların yüzde 42,5’i ise aynı zamanda güvenlik görevlilerinin araçlarında işkenceye maruz kaldıklarını söyleyerek başvurdu. TİHV’e göre bu durum, “araç içlerinin resmi kayıt öncesi işkence mekânına dönüşmesi” olarak tanımlandı.
Raporda, 2023 yılında sokak ve açık alanlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalanların oranının ise yüzde 77,4’e ulaştığına dikkat çekildi. Gözaltına alınma süreciyle başlayan uygulamalar kişilerin götürüldüğü yerlerde de sürdüğüne işaret edilen raporda, özellikle toplantı ve gösterilerde kolluk görevlilerinin ‘güç kullanarak müdahalesinin’ son dönemin karakteristik özelliği olduğuna vurgu yapılarak, şöyle denildi:
“Sokak/açık alan veya gözaltı aracında kolluğun uyguladığı işkence fiilleri, ‘orantılı güç uygulandığı’, ‘kaçmaya çalıştığı’, ‘kendisine zarar verdiği’ iddialarıyla meşru kılınmaya çalışılmakta, sorumlular hakkında işlem yapılmamakta veya açılan karşı davalarla işkenceye maruz kalanların hukuki olarak sonuç almaları engellenmektedir.”
Rapora göre, işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalanların yüzde 52,8’ emniyet müdürlükleri, yüzde 7,5’i polis karakolu gibi resmi gözaltı merkezlerinde işkenceye maruz kaldıkları gerekçesi ile başvurdu.
Geçen yıl işkence nedeniyle en çok başvuru, vakfın İstanbul’daki tedavi ve rehabilitasyon merkezine yapıldı. Rapora göre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, gözaltına alınanların işkence uygulamalarına maruz kaldıkları yerler arasında açık ara ilk sırada yer alırken, onu Diyarbakır, Ankara ve Van Emniyet Müdürlükleri takip etti.
TİHV’e işkence nedenli yapılan başvurunun yüzde 81,8'inde resmi gözaltı işlemi yapılırken; başvuruların yüzde 18,8'i son yaşadıkları gözaltı sürecinin kayıt dışı olduğunu ve resmi bir işlem yapılmadığını belirtti. Resmi olmayan gözaltı işlemlerindeki bu yüksek oran, toplumsal gösteri ve basın açıklamalarına yönelik polis müdahalelerinde resmi gözaltı yapılmamasıyla ilişkilendirildi. Bu durum, “işkencenin son yıllarda değişen yüzü” olarak tanımlandı.
Vakfa yapılan başvurularda, başvurucuların gözaltına alınma nedenlerinin başında siyasi sebepler geldi. Raporda aktarılan göre başvuranların yaşadıkları olaylarla ilgili bilgiler ve aktardıkları öyküden; Kürtlerin, sol muhalif grupların ve LGBTİ+’ların hedef alındığı, dinsel/muhafazakâr ve benzeri grupların ise başvuru sayı ve oranlarının daha düşük olduğu kaydedildi.
Raporda, cezasızlığın işkence ile mücadelede en önemli engel olduğu vurgulanırken, “işkence iddialarının ivedilikle, eksiksiz, tarafsız, bağımsız ve etkili bir şekilde soruşturmaya konu edilmemesinin” buna neden olduğu kaydedildi. Failler hakkında suç duyurusu başvurularının takipsizlikle sonuçlandığı ya da hiç soruşturma açılmadığı belirtilen raporda, dava aşamasına ulaşabilen dosyalarda ise sanıklara genellikle hiç ceza verilmediği ya da cezaların ertelendiği kaydedildi.
Raporda, bunun aksine mağdurlar hakkında “memura hakaret etmek, mukavemet etmek, bu sırada yaralamak, kamu malına zarar vermek” gibi gerekçelerle karşı davalar açıldığına ve bu davaların kısa sürede ağır cezalar ile sonuçlanabildiğine değinildi.
Rapora göre, siyasi iktidarın kadınlar ve LGBTİ+’lar başta olmak üzere nefret söylemleri, toplumsal cinsiyet kimliklerinin görünür olduğu toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yönelik şiddet içeren artarak devam etmesine yol açtı. TİHV Temsilcilikleri’ne 2023 yılında 240 kadın, 63 LGBTİ+ ve 428 erkek başvurdu. LGBTİ+ olarak sınıflandırılan başvuru oranlarının önceki yıllarda yapılan başvuruların iki katına çıktığı gözlendi.
Başvuranların bölgelere dağılımında ise Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi yüzde 41,7’ye ulaştı. Raporda, TİHV’e yapılan başvurularda doğum yerleri ve anadil birlikte değerlendirildiğinde, Kürtlerin diğer etnik kimliklere oranla işkenceye daha fazla maruz kaldığı ve bu durumun 2023 yılında da değişmediği kaydedildi.
Toplam başvuruların yüzde 62,2’sini Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi doğumlular oluşturdu. TÜİK’e göre nüfus verileri göz önüne alınınca, işkenceye maruz kalanlar içinde bu oranın 2,6 kat artması dikkat çekti. TİHV'in Van Temsilciliği’nin açılması sonrası Kürtlerin yoğun olduğu illerden yapılan başvuru oranları artarak yüzde 50’nin üzerine çıktı. Bu oran 2020'de yüzde 46,1'ken 2021'de yüzde 48,5 ve 2022'de yüzde 51,7 oldu.
TİHV’e 2023 yılında Türkiye’de işkence gördüğü için başvuru yapanlar arasında çocukların oranı yüzde 1,8 olarak kaydedildi. İşkence nedeniyle başvuran çocuklarda en düşük yaş 7 olup çocukların üçte ikisinin Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgede yaşadığı belirlendi. İşkenceye maruz kaldığı belirtilen 13 çocuğun 10’unun anadili Kürtçeydi.
Rapora göre, çocukların 6’sı resmi gözaltı, 6’sı kayıt dışı gözaltı, 1’i ise mülteci toplama merkezin[1]de gözaltı işlemi yapıldığını; alıkonulma yerlerini ise 7 çocuk ev, 3 çocuk sokak/açık alan, 3 çocuk diğer olarak belirtti. Çocukların 6’sı “ev”, 5’i “emniyet müdürlüğü”, 1’i “polis karakolu”, 1’i “jandarma ko[1]mutanlığı”, 1’i “geri gönderme merkezi”nde, 5 çocuk “sokak/açık alan”, 3 çocuk ise “araç içi”nde işkenceye maruz kaldığını belirtti. Çocukların işkenceye maruz kaldığı iller ise Van, Hakkari, Şırnak, İstanbul ve İzmir oldu.
Rapora göre, 13 çocuktan 10’u hakarete, 3’ü öldürme tehdidine, 6’sı kendisine, 4’ü yakınlarına yönelik tehdide, 8’i işkenceye tanıklık, ajanlık dayatması, anlamsız istemlere uyma gibi zorlayıcı davranışlara, 8’si kaba dayak, sıkı kelepçe gibi fiziksel müdahalelere, 2’si ters kelepçeye, 7’si sözlü, fiziksel cinsel taciz, çıplak arama/soyma gibi cinsel işkencelere, 2’si göz yaşartıcı gaza, 7’si de sağlığa erişim, temel ihtiyaçlar yeme-içme kısıtlamaları, uyutmama gibi engellemelere maruz kaldıklarını belirtti.
Rapora göre, 2023 yılı içinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının son derece yoğun yaşandığı yerlerden biri de cezaevleri oldu. Buna göre, bu uygulamalara maruz kalanların sayısının yıllık yaklaşık 30-40 bin arttığı kaydedildi. Rapora göre, cezaevlerinde 2016-2023 yılları arasında en sık yüzde 71,4 ile “hakaret” ve yüzde 54,4 ile “kaba dayak” başta olmak üzere fiziksel müdahalelerin yanı sıra temel hakların ve sosyal hakların kısıtlandığı belirtildi.
Nedeni “Onur Ayı”: Haziran ayında en az 237 kişi gözaltına alındıBaşvuruların aylara göre dağılımı değerlendirildiğinde; haziran ve temmuz aylarında İstanbul, İzmir ve Ankara Temsilciliklerine yapılan başvuruların arttığı kaydedildi. Bu artışın ise Onur Haftası etkinliklerine yönelik yasaklar; basın açıklaması ve yürüyüş yapmak isteyenlere yönelik ihlaller ve işkence fiillerinden kaynaklandığı belirlendi. TİHV Dokümantasyon Merkezi’ne göre, Onur Ayı kapsamında 2 Haziran-10 Temmuz 2023 tarihleri arasında yapılmak istenen en az 11 eylem ve etkinliğe fiziksel şiddet kullanılarak müdahale edildi, 1 etkinlik engelledi, 4’ü çocuk 7’si avukat en az 237 kişi gözaltına alındığı. Onur Ayı kapsamındaki etkinliklerde en az 2 kişi yaralandı, İstanbul’da gözaltına alınan yabancı uyruklu 5 kişi geri gönderme merkezlerine götürüldü. |
© Tüm hakları saklıdır.