Gündem

TİP’ten Kadıköy’de ‘Mücadele için ses ver’ buluşması | Erkan Baş: Bu halk isyanı, “Burası Tayyip efendi çiftliği değildir” diyenlerin isyanı

13 Nisan 2025 16:24

Güncelleme: 13 Nisan 2025 16:40

Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve üniversite örgütlerinin çağrısıyla öğrenciler, Kadıköy’de bulunan Yoğurtçu Parkı’nda bir araya geldi. “Mücadele için ses ver” buluşmasına gelen yüzlerce öğrenci “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “Tayyip istifa”, “Direne direne kazanacağız” sloganları attı. Buluşmada TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Onlar burayı Tayyip Efendi çiftliğine çevirecekler. Biz de onların köleleri olacağız sanıyorlar. İşte bu halk isyanı, ‘Burası Tayyip efendi çiftliği değildir’ diyenlerin isyanı” diye konuştu. Öğrencilerden söz alan Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Atakan konuşmasında, “Gençlik bu ülkeyi istiyor, bu geleceği istiyor, kendi geleceğini kurmak istiyor” ifadelerini kullandı.

Geçen hafta Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Gülhane Parkı’nda düzenlenen forum kapsamında üniversite öğrencileriyle bir araya geldi. Bugün gençlik buluşmalarının ikincisini Yoğurtçu Parkı’nda düzenleyen TİP’in çağrısı sonucunda; Boğaziçi, Galatasaray Yeditepe, Koç, Marmara ve Yıldız Teknik Üniversiteleri’nden yüzlerce öğrenci parka akın etti. 12.00’de toplanmaya başlayan öğrenciler kendi kahvelerini yaptıkları ‘boykot kafe’yi kurdu. Park çevik kuvvet tarafından abluka altına alındı. Açık mikrofon formatında yapılan etkinlikte öğrenciler, işçiler söz alarak konuşma yaptı. Buluşmada açılış konuşması yapan Erkan Baş, “Bence çoğumuz tarihi yazarken, pek farkında olmuyoruz” dedi.

Öğrencilerden boykot kafe

Buluşmadan önce Yoğurtçu Parkı’nda toplanmaya başlayan öğrenciler, "tüketim yapmamak için" ‘boykot kafe’ kurdu. Getirdikleri basketbol topları ve voleybol toplarıyla oynayan öğrenciler bir yandan “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı attı.

Yoğurtçu Parkı, polis ablukasında

Park çevresine buluşma öncesinde çok sayıda çevik kuvvet yerleştirildi. Buluşma başlamadan polis park içesindeki öğrencileri altına aldı. Parkın giriş ve çıkış noktasında yer alan çevik kuvvet ile polisler parka gelenlerin yüzlerini kayda aldı. Buluşmanın bitmesiyle polis alandan ayrıldı. 

Yüzlerce öğrenci Yoğurtçu Parkı'nda bir araya geldi

Eylemlerin forumlar açık mikrofon buluşmalar gibi farklı formatlarda devam edeceğini söyleyen Erkan Baş’ın parkta yaptığı konuşma şöyle:

TİP Genel Başkanı Erkan Baş

“Bu eylemler, Türkiye'deki hakim siyaset anlayışına da bir isyanı içinde barındırıyor”

“Dostlar, yoldaşlar ve burada söyleyebileceğim sevgili komşularım, hepiniz hoş geldiniz. Kadıköy İlçe Örgütümüz parkta bir forum yapalım deyince ben de bir Kadıköylü olarak tabii seve seve gelirim dedim ama bu kadar coşkulu, heyecanlı, kalabalık bir topluluk olacağını beklemiyordum. O yüzden biraz konuşma kurgumu da değiştirmek zorunda kalacağım galiba ama şöyle başlayalım arkadaşlar.

Bence çoğumuz tarihi yazarken, tarihi yaparken bunun pek farkında olmuyoruz ve 19 Mart darbe girişimi sonrası başlayan süreç aslında bir taraftan o darbe girişimine karşı bir halk dirilişiydi ama öbür taraftan da galiba özellikle gençlerin önderlik ettiği boyutu itibariyle Türkiye'deki hâkim siyaset anlayışına da bir isyanı içinde barındırıyordu. Yani bugüne kadar hep alışıldık biçimde birtakım liderlerin, birtakım önderlerin izlendiği alkışlandığı seçimden seçime onlara oy verilen ama onun dışında yurttaşın daha çok izleyici ya da spor deyimiyle konuşursak taraftar haline geldiği bir siyaset anlayışı vardı.

“Kendi sözümüzü, kendi eylemimizi ortaya koyuyoruz”

Şimdi bu dönem kapanmıştır. Bunun adını koyalım. Bu dönem kapanmıştır. Artık Türkiye'de söz, yetki, karar, her şey meydanlara çıkan halkın kendisindedir. Biz artık temsil siyasetini bir kenara bırakıyoruz. Siyasette bizi temsil edenlerle yetinmiyoruz. Doğrudan siyasete müdahil oluyoruz, dahil oluyoruz. Kendi sözümüzü, kendi eylemimizi ortaya koyuyoruz. Bugün bu park buluşması bu açıdan çok önemli bir başlangıç adımı.

Son derece kıymetli bir iş. İstiyoruz ki örnek olsun arkadaşlar. Mesela ne örnek olsun? Yıllardır buradaki herkes çeşitli siyasi etkinlikleri en azından izlemiştir.

Ne oluyor? Işte genel başkan çıkıyor, bir saat, bir buçuk saat konuşuyor. Insanlar da onu alkışlıyor, ondan sonra evlerine dönüyorlar. Madem siyasette yeni bir dönemden bahsediyoruz, o zaman tersini yapacağız.

“Yurttaş konuşacak, siyasi parti yöneticileri de yurttaşları dinleyecek”

O zaman yurttaş konuşacak, siyasi parti yöneticileri de yurttaşları dinleyecek, eleştirilerini, önerilerini değerlendirmelerini dinleyecek. Onlardan öğrendikleriyle gidip en iyisini yapmak için mücadele edecek. O yüzden ben sadece içinden geçtiğimiz süreci kritik noktalarına ilişkin birkaç başlığı sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü şu konuda bir sıkıntımız yok. Hepimiz son derece kararlıyız, son derece inatçıyız, son derece mücadeleciyiz ve bu ülkeyi bu bir avuç azgın azınlığa iktidara gelmiş olmanın verdiği nimetlerle ülkemizi soyup soğana çeviren hepimizi ezmeye yemin etmiş bu iktidara teslim olmamak konusundaki kararlılığımız karşı duruşumuz son derece net. Milyonlarla biz bu mesajı verdik ama şimdi bu mücadeleyi zafere taşıyacak, bu mücadeleyi tamamlayacak olmazsa olmaz bir görevle karşı karşıyayız. Halkın örgütlenmesi arkadaşlar. Bakın bütün bu sürecin bizler açısından en öğretici tarafı şudur.

Bu ülkede yıllardır maalesef yıllardır bizler siyasetin dışına itindik. Bu ülkenin düşünen insanları, üreten insanları, yaratan insanları, onurlu namuslu insanları yok siyaset pis bir iştir. Sen siyasete bulaşma, sen ekmeğine bak, sen çoluğuna çocuğuna bak, sen okuluna bak diye siyasetin dışına itindik.

“Bu kirli siyaset düzenleri bozulmasın diye bizi siyasetin dışına ittiler”

Bu kirli siyaset düzeni bozulmasın diye bizi siyasetin dışına ittiler. Yani genel başkan bir şey söylediğinde hayır diyen cesaret siyaset alanında yer almasın.

Çalmayan çırpmayan kendinden çok memleketi düşünen onurlu insanlar siyasette yer almasın. Işçiler, emekçiler, köylüler, gençler siyasette yer bulamasınlar. Siyaset bir avuç para babasının ve o para babalarına hizmet edenlerin tek elini yerleşsin ve onlar bu memleketi istedikleri gibi yönetsinler. Bize ne dediler arkadaşlar? Aman örgütlenmeyin, örgütlenirseniz başınıza felaketler gelir. Oysa ne görüyoruz bugün? Örgütlenmediğimiz için başımıza ne kadar büyük felaketler geliyor. Bakıyoruz memlekette tarikatlar örgütlü, cemaatler örgütlü, gericiler örgütlü, faşistler örgütlü.

Her boy ve soydan işbirlikçi, gerici, faşist kendi örgütlenmelerini yaratmışlar. Türkiye'de bir tek emekçiler, bir tek halk, bir tek bizler örgütsüzüz. O yüzden arkadaşlar mutlaka bu mücadelenin, bu mücadelenin zafere ulaşması hepimizin elinde.

“Bu memleketi bizi kurtaracağını söyleyenlerden de kurtarmamız lazım”

Bu memleketi bizi kurtaracağını söyleyenlerden de kurtarmamız lazım. Kurtuluş bizim ellerimizde. Biz sadece biz yan yana geldiğimizde omuz omuza verdiğimizde aklımızı, yüreğimizi ve bileğimizi birleştirdiğimizde bu karanlık gidişata son verebiliriz.

Ben şöyle düşünüyorum. Bu mücadele arkadaşlar nasıl bir mücadele biliyor musunuz? Birileri bu ülkeye baktıklarında bu ülkenin topraklarına baktıklarında sadece ve sadece rant alanı görüyorlar. Kupon arazi olarak görüyorlar bu memleketi.

Üzerine inşaatlar yapıp satacakları, para kazanacakları bir alan olarak görüyorlar. Biz ise bu topraklara baktığımızda ülkemizi görüyoruz, yurdumuzu görüyoruz, sevdiklerimizi görüyoruz, çocuklarımızı görüyoruz. Yani birileri için burası talan alanı ama bizim için yaşam alanı.

“İstedikleri şey şu, onlar burayı Tayyip Efendi çiftliğine çevirecekler”

İstedikleri şey şu. Onlar burayı Tayyip Efendi çiftliğine çevirecekler. Biz de onların köleleri olacağız sanıyorlar. Işte bu halk isyanı burası Tayyip Efendi çiftliği değildir diyenlerin isyanı.

Bakın bak. Arkadaşlar bir konu bence çok önemli. Şimdi tabii ki bu operasyon Ekrem İmamoğlu'na önümüzdeki dönemin cumhurbaşkanı adayına en güçlü cumhurbaşkanı adayına belki o vesileyle Cumhuriyet Halk Partisi'ne dönük şu konuda yok.Eğer bu halk isyanı ortaya çıkmamış olsaydı bu halk isyanı yaşanmasaydı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne de kayyum atanacaktı. Cumhuriyet Halk Partisi'ne de kayyum atanacaktı. İstanbul Barosu'na da kayyum atanacaktı ve dümdüz AKP istediği gibi bir ülke yaratacaktı. Fakat biz kalktık, direndik, mücadele ettik. Bir adım geri atmak zorunda kaldılar.

Sadece bir adım geri attılar. Şimdi muhtemelen yine o karanlık planlarını, kötü planlarını yapıyorlardır.

“Gerçekten bizler bu ülkenin gariban çocuklarıyız”

Ekrem İmamoğlu dışında çalışma arkadaşları da gözaltına alındı. Ve sevgili Mahir Polat onlar arasında deyim yerindeyse Eşitler arasında birinci olarak öne çıktı kamuoyunda gündem olarak.

Kuşkusuz sağlık nedenlerinin burada bir payı vardır. Ama ben Mahir Polat tahliye edilirken yaptığı konuşmayla bir şeyi daha iyi anladım.

‘Biz bu ülkenin gariban çocuklarıyız’ dedi. Ve bir bence bu ülke Mahir’i, Mahir Polat'ı bu yüzden çok sevdi. Gerçekten bizler bu ülkenin gariban çocuklarıyız.

Okumuş, didinmiş, çalışmış, okumaktan başka gelecek için hiçbir şey kuramayan yani her birimizin annesi babası binbir zorlukla bizleri okutarak bir diploması olsun da hayatını kurtarsın diye yetiştirmeye çalıştı. Ve öyle bir zamana denk geldik ki geleceğe dair belki de tek umudumuz olan diplomalarımızı da el koydular. Diploması olmayanlar, diploması olanları kıskandı, onların diplomasını da iftihar etmeye kalktı. Oysa o diploma bizim geleceğe dair umutlarımızdı.

“Üniversiteli arkadaşlar o barikatı yıkarken sadece bir polis barikatını aşmadılar”

Ben büyük bir değişimin büyük bir değişimin ilk habercilerinden bir tanesi olarak görüyorum. Üniversiteli arkadaşlar o barikatı yıkarken sadece bir polis barikatını aşmadılar. Ülkenin önünü açtılar aslında. Şimdi bize düşen görev onların koluna girmek, onların yanında durmak, onların arkasında durmak. Onlarla beraber yürümek.”

Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi

“Son bir ayda aslında gençlik yalnızca barikat yıkmadı, gençlik örgütlendi”

Buluşmada konuşma yapan Boğaziçi Üniversiteli Atakan ise okuldaki polislere dikkat çekerek, “Kampüslerde polislere yer yok diyoruz arkadaşlar” ifadelerini kullandı. Üniversitelilerin eylemlerinin önemine dikkat çeken Atakan şöyle konuştu:

“Bu savaşa karşı sadece gençler değil aslında burada gördüğümüz yediden yetmişe herkesle beraber omuz omuza mücadele ediyoruz. Bizi yalnız bırakmadığınız için buraya geldiğiniz için çok teşekkür ediyoruz. 19 Mart'tan bugüne gerçekten çok fazla şey değişti. Burada evet biz gençler olarak bunun öncüsü belki olduk diyebiliriz. Beyazıt'ta yıktığımız bir barikat belki hiç öyle ya bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmediğimiz şekilde farklı sonuçlara yol açtı ve o günden beri 10 binler olup sokaklara aktık. Bir darbe girişimine karşı yıllardır bizi sindirmeye çalışanlara karşı AKP'ye karşı, saraya karşı, tek adam rejimine karşı hep beraber on binler olup sokaklara aktık. Ve atmaya da devam edeceğiz. Yaklaşık bir aya yaklaştı bu direnişimiz belki de 19 Mart direnişi diyebileceğimiz bu direnişimiz ve umut ediyoruz ki bu karanlık rejim sona erene kadar da devam edecek. Ancak bu geçtiğimiz son bir ayda aslında gençlik yalnızca barikat yıkmadı. Gençlik örgütlendi.

Son 22 yılın en örgütsüz, en apolitik hatta apolitik de demeyelim aslında. Gençlik gayet de politik. Gençlik sadece böyle bir siyaseti sevmiyor. Belli düzen siyasetçilerinin yaptığı gibi kar odaklı kendi kazançları odaklı bir siyaseti sevmiyor gençlik ama gençlik bu ülkeyi istiyor. Bu geleceği istiyor. Kendi geleceğini kurmak istiyor. Biz bu yüzden sokaklarda 10 binler olabiliyoruz. Ve biz bunun için bir aydır örgütleniyoruz. Neler yapıyoruz? Üniversitelerde forumlar kuruyoruz.

Aynı burada aldığımız gibi binlerce kişiyle, yüzlerce kişiyle, 10 binlerce kişiyle forumlar alıyoruz ve şunu konuşuyoruz. Biz yarına ne bırakacağız? Biz yarına bir daha cesur bir halk bırakacağız.

Kendisine güvenen bir halk bırakacağız. Bir de yarına daha örgütlü bir halk bırakacağız. Çünkü biliyoruz ki örgütlü bir halka hiçbir kuvvet yenemeyecek ve biz de bu saatten sonra yenilmeyeceğiz. Ama yeneceğiz, biz kazanacağız diyoruz. Forumlarda konuşmanın ötesinde tartışmanın ötesinde gençliğin talepleri var.

“Recep Tayyip Erdoğan bir an önce istifa etsin istiyoruz”

Ne istiyoruz? İlk olarak tüm buraların sorumlusu 22 yıldır birçok sıra arkadaşım dahil ben benim de başka bir siyasetçi belki de görmediğimiz Recep Tayyip Erdoğan bir an önce istifa etsin istiyoruz.

“Kampüsler, üniversiteler AKP'nin arka bahçesi değildir diyoruz”

18 Mart'ta bir önceki gün İstanbul Üniversitesi Üniversite Yönetim Kurulu tarafından diploması saçma bir şekilde gerçekten saçma bir şekilde hukuksuzca iptal edilmişti. İşte biz o kararın geri çekilmesini istiyoruz. Biz üniversitelerimizin AKP'nin oyuncu olmadığını göstereceğiz. Bu durumu kabul etmiyoruz. Kampüsler, üniversiteler AKP'nin arka bahçesi değildir diyoruz. Yaşasın öğrenci dayanışması.

“Kampüslerde sivil polislere öğrenci kimliği verilerek derslere sokuluyor”

Biz hep öğrencilerin artık yarı zamanlı öğrenci tam zamanlı çalışan haline geldiğini söyledik. Bu yüzden birçok sıra arkadaşımız derslerine düzenli katılamıyor. Ama kampüslerde, üniversitelerde o derslere öğrencilerden daha düzenli katılan birileri var. Kim biliyor musunuz? Işte o kişiler sivil polisler arkadaşlar. Kampüslerde sivil polislere öğrenci kimliği verilerek derslere sokuluyor. Öğrenciler taciz ediliyor,işleniyor. Akademisyenler fişleniyor. Biz bu durumu kabul etmiyoruz. Kampüsler polislerden arındırılsın diyoruz. Kampüslerde polislere yer yok diyoruz arkadaşlar.

“Melih Bulu ve Naci İnci, başımıza karabasan gibi çöktü”

Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olduğum için yakından çok fazla yakından takip ediyorum. Melih Bulu ve Naci İnci, başımıza karabasan gibi çöktü bu ikisi. Üniversite akademisyenleri görevden alıyorlar. Tüm üniversitelerde daha da fazla çoğalmaya başladılar. Daha da fazla sertleşmeye başladılar. Ama onlar sertleştikçe biz örgütleniyoruz. Onların baskısı varsa bizim örgütü duygumuz var diyoruz. Ve kayyum rektörleri kampüslerden göndereceğiz diyoruz. Kendi rektörümüzü kendimiz seçeceğiz. Öğrenciler seçecek. Akademisyenler seçecek diyoruz. Tabii üniversitelerdeki baskı çok olunca talep de biraz çok oluyor ama son talebe geldik.

Son olarak şunu istiyoruz. Kabaca toparlamak gerekirse kampüsler kamusal bir alandır diyoruz. Kampüsler öğrencilere açık olmalıdır diyoruz. Ama aylardır öğrenciler kampüslerden uzaklaştırılırken kampüsler sermayeye açılıyor. Espressolab açılıyor. Zincir kahve şirketlerine açılıyor. Ve zaten çalışmak zorunda değiliz. Kiramızı bile zor ödeyen bizler kampüsde kampüsümüzde ucuza içecek bir kahve, ders çalışacak bir alan bulamıyoruz. Kampüsler sermayeye değil, öğrencilere açılsın diyoruz. Tüm sermaye kampüslerden defolsun. Zincir kahve şirketleri kampüslerden defolsun diyoruz. Arkadaşlar bu mücadele biliyoruz ki hepimizin yediden yetmişe hep beraber dirilirsek kazanacağız. Hep beraber örgütlenirsek kazanacağız.”

Ne olmuştu?

10 Nisan Perşembe günü Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Gülhane Parkı’nda üniversite öğrencileriyle bir araya geldi. "Hükümet istifa" sloganı atarak dağılmaya başlayan öğrenciler polis tarafından ablukaya alındı. Etkinlik sonrası 47 kişi gözaltına alındı.

Erkan Baş, gece saatlerinde 41 kişinin serbest bırakıldığını duyurdu. Kalan 6 kişi geceyi Vatan Emniyet'te geçirdi. Erkan Baş, tüm gençlerin serbest bırakıldığını duyurdu.

TİP'li Öğrenciler sosyal medya hesabından yapılan açıklamada ise; sosyal medyada "Basel" olarak bilinen Bekir Aslan'ın önce serbest bırakılmasına karar verildiği ardından hakkında açılan başka bir dosya nedeniyle gözaltısı sonlandırılmayıp savcılığa sevk edildiği aktarıldı. Aslan, çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.