Gündem

Trans Onur Yürüyüşü’nde ne oldu?

Polisin ablukası, müdahalesi ve gözaltı tehdidi Trans Onur Yürüşü’ne imkân vermezken gergin saatler yaşandı

21 Haziran 2016 20:45

Giray Poyraz*

19 Haziran Pazar günü, İstanbul Taksim'de gerçekleştirilmesi planlanan Trans Onur Yürüyüşü için, semtte bir gece önceden başlayan polis ablukası dikkatlerden kaçmadı. Alperen Ocaklarının günler öncesinde yürüyüş için yapmış oldukları tehditkâr açıklamaları da, yürüyüşe gelecek olan kitle üzerinde büyük endişe yaratıyordu. Siyasiler başta olmak üzere, medya, sosyal medya ve ünlü isimlerin tepkisinin ardından Alperen Ocakları tehditkâr açıklamalarından geri adım attı, yürüyüşün yapılacağı gün de Taksim’de bulunmayacaklarını açıkladı.

19 Haziran Pazar günü, Taksim’de neler oldu?

14:00

Yürüyüşün gerçekleştirileceği gün Taksim'in birçok yerinde ve ara sokaklarında kaskları, jopları ve gözaltı ekibiyle bekleyen polislerin yanı sıra, Alperenlere ve Ülkücülere yakın olduğu izlenimi veren, yaşları 17-20 arasında değişen gençler Taksim'in ara sokaklarında geziyordu.

15:00

Bu grupların bir kısmı Taksim'e sloganlarla geldiği sırada polisler arasında ilginç bir diyaloga tanık olduk: “Bizim çocuklar geldi...”

16:00

Taksim’in ara sokaklarında da yürüyüş için bekleyen kitleyle konuştuğumuzda, hepsi bir ağızdan birbirlerine dikkatli olması gerektiğini söylüyordu. Endişe büyüktü. Alperen Ocakları, “Trans Onur Yürüyüşü’nün olduğu gün Taksim’de olmayacağız” diye açıklamada bulunmuştu. Ama sokaklarda ellerindeki tespihleri göstererek yürüyen, çevreye tehditkâr bakışlar atan gruplar vardı. Polislere yakın bölgelerde ya da İstiklal’in ara sokaklarında dolaşıyorlardı.

 

“Abi Bizi Çekme! Elimizde tespih var abi…”

 

16:20

Bir süre izlenimlerimizi sürdürdüğümüz Mis Sokak’tan ayrılıp, basın açıklamasının yapılacağı İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği’nin önüne gittik. Burada da toplanan kitle endişeliydi. Arada, olası müdahale durumunda bilinmeyen sokaklara ve binalara girilmemesi için birbirlerini uyaran arkadaş gruplarına kulak asıyorduk.  Derneğin etrafında bulunan polis ablukası müdahale için hazır bekliyordu. Sloganlarla Trans bayrağı açılacağı sırada polis kitleye doğru yakınlaşmaya başladı. Müdahale için sayılı zaman kaldığında gazeteci arkadaşım Melis ile birlikte derneğin oradan ayrıldık. Müdahale ile birlikte kitlenin yöneleceği Mis Sokağa doğru ilerliyorduk. Polis ablukasının bulunduğu bir diğer sokakta ise ellerinde tespihler ve sigaralarla oturan bir grup genç vardı. Yürüyüş için gelen kitleden soyutlanmış bu gençler kameramızdan rahatsız olarak yüzlerini sakladılar; “Abi bizi çekme. Tespihimiz var abi, çekme bizi.” 

 

16:39 

Mis Sokağa geldiğimizde rahat çekim yapabileceğimiz bir kafeye girdik.  Çok geçmeden derneğin önünde basın açıklaması için toplanan kitleye, basın açıklamasına müsaade etmeden müdahale oldu, oradan kaçanlar bizim bulunduğumuz mis sokağa doğru sloganlarla akın etmeye başladı: Transfobik Devlet, Yıkacağız Elbet!

Plastik mermi sesleri duyuldu. Polis, kitleye doğru müdahale için koşar adımlarla gelirken, orada bulunan kitle de sloganlarla çevredeki kafelere girdi. Olağanüstü hal havasında kitleye bağıran polis, ‘’Dağılın! Hadi gidin evinize, yoksa gözaltı yapacağız’’ diyordu. Bir süre sonra polisin bu anonsunu dinlemeyen kitle tekrardan Mis Sokak’ta toplanmaya başladı.

17:05

Mis Sokağın Tarlabaşı girişinde toplanan kalabalık sloganlarla eylemine devam ediyordu. Tam da o esnada beyaz gömlekli, orta boylarda, yirmili yaşlarda bir genç, Mis Sokak’ta bekleyen kitlenin üzerine su şişesi fırlatarak hakaretlerde bulundu. Sivil polisin sessizliği dikkatlerden kaçmazken, çevredekilerin kimliği belirsiz kişiyi alandan uzaklaştırmasıyla olay büyümeden kapatıldı.

17:10

Polis aynı ton ve anonsla bir kez daha uyardı. Avukatların ve LGBTİ aktivistlerinin bir süre polisle görüşmesi de fayda sağlamadı. Çok sert bir şekilde müdahale oldu. Kitlenin çoğunluğu bir kafeye sığındı. Tam da o sırada polis ile gazeteci Ahmet Şık tartışıyordu. Gerilen ortamda Ahmet Şık; ‘’Ben mesleğimi yapıyorum kardeşim’’ diye, bağırıyordu. Ahmet gibi birçoğumuz orada görevimizi yapıyorduk. Polisin bundan rahatsız olmasının sebebi de az önce kitlenin birçoğunun sığındığı bir kafeyi, bir başka polisin tekmeleyerek açmaya çalışacak olmasaydı. Bu durumu görüntülememiz onları rahatsız ediyordu. Yürüyüş için gelen kitleye olduğu gibi, görevi için gelen basına da “polis şiddeti” uygulandı. Meslektaşımız foto muhabiri Hakan gibi yaralanan arkadaşlarımız da oldu. Gün sonuna yaklaştığımızda artık hepimiz yorulmuştuk.

 

Dükkânın gözlükleri, insan canından daha değerli!

 

18:00 

Bizler Mis Sokak’ta bunları yaşarken, İstiklal Caddesi’nde sivil görünümlü yaklaşık 25-30 kişinin Hevi LGBTİ aktivistlerine saldırdığı haberini aldık. Hevi LGBTİ aktivistleriyle iletişime geçtiğimizde, İnsan Hakları Derneği’nde olduklarını söylediler. Mis Sokak’taki görevimizi bırakıp İnsan Hakları Derneği’ne geldik. Burada olası saldırılara ve yaralanmalara karşı ilk yardım ekibi bulunuyordu. Polisin müdahalesinde, plastik merminin hedefi olanlar ve biber gazından fenalaşanlar buraya getiriliyordu.

Hevi LGBTİ aktivistleri de oradaydı. Onlar tam aksi bir durumla oradaydılar. Kimliği belirsiz, sivil görünümlü kişilerin tekbirlerle saldırısına uğramışlar. Hevi LGBTİ aktivistleri, bize yaşadıkları saldırıyı anlatırken, bizler de şaşkınlıkla ve büyük endişeyle onları dinliyorduk. 

Hevi LGBTİ aktivisti M.A: ‘’Mis Sokak’tan çıktık, Galatasaray Lisesi’ne doğru ilerliyorduk. Bir an yolda duraksadığımızda arkadaşımız Can Kaya’ya arkadan yumrukla saldırdılar. Saldırganlar büyük bir hırçınlıkla tekbir getiriyordu. Her şey bir anda oldu. Büyük bir panikle İstiklal Caddesi’nde bulunan Mert Optik’e girdik. Oradan bizi çıkarmak istediler. Bizlere dükkânda bulunan milyarlık gözlüklere zarar gelmesinden korktuklarını ve dükkândan çıkmamız gerektiğini söylediler. Dışarıda bizi bekleyen saldırganlara rağmen bizi dışarı çıkarttılar. Büyük bir korku ve panikle başka bir mağazaya sığındık. Tabii, yine bu esnada tekme ve tokatlarla darp edildik. Karşılık vermeye kalksak, belki de şu an durumumuz daha ciddi olabilirdi. Polis bu durumu sadece izledi! Şu anda İnsan Hakları Derneği’ne sığındık. Bu saldırı kesinlikle planlı ve buradan çıkmaya korkuyoruz.’’ 

Derken, gözleri doluyor ve yaşadıklarının etkisiyle daha fazla bir şey söyleyemiyordu. Saldırıya uğrayan aktivistlerin hiçbiri isimlerini vermek istemediler. Bir daha aynı şeyi yaşamaktan korkuyorlar.

Aktivistler, ardından İnsan Hakları Derneği’nde bulunan görevlilerin yardımıyla, “İnsan hakları takip formu”nu doldurdular ve hukuki olarak da bu planlı saldırının peşini bırakmayacaklarını söylediler.

19:00

İstanbul LGBTT Derneği tarafından kitleye “dağılın” çağrısı yapıldı. Sonrasında polisin geri çekilmesiyle birlikte daha ciddi sorunlar yaşanmadan bir günün sonuna gelebildik.

19:20

İstiklal Caddesi’nde geriye, ellerinde tespihle dolaşan saldırganlar ve Mis Sokak’ta yaşadıkları günün endişesiyle birbirleriyle tartışan aktivistler kaldı. Yürüyüşe gelen birçok LGBTİ ise Trans Onur Yürüyüşü komitesinin “dağılın” çağrısının ardından, İstiklal’de dolaşan sivil saldırganların endişesiyle Taksim’i terk etti.

Gün biterken herkesin aklında ortak bir soru vardı: “26 Haziran’da yapılacak olan LGBTİ Onur Yürüyüşü’nde ne yapacağız?”

Sorunun cevabı da herkese göre farklı farklı veriliyordu. Benim izlenimlerime göre, “Buradayız” demek kadar önemli bir şey var, o da can güvenliği. Ne zaman ki LGBTİ bireyler ne zamanki canlarından endişe etmeden sokakta yürüyebilecek, işte o zaman AŞK KAZANACAK!


Bu yazı P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu'nda yayımlanmıştır.