14 yaşında ailesinden ayrılan H.Y. yaşamını sürdürebilmek için seks işçiliği yapmak zorunda kaldı. 1996 yılında, 17 yaşındayken, Merter'de zorunlu seks işçiliği yaptığı sırada gözaltına alınan H.Y. götürüldüğü Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde 1 hafta süreyle işkence gördü.
Halen 40 yaşında olan LGBTİ aktivisti H.Y. polisin trans kadınlara uyguladığı baskı ve işkenceleri T24’e anlattı. Polis işkencelerinin "1996 yılından 1999 yılına kadar geçen sürede seks işçisi trans kadınlara sistematik olarak uygulandığını” belirtirken ‘Polis ölen arkadaşlarımızı otobanda bırakır giderdi’ dedi.
Merter’de seks işçiliği yaptığı dönemde kendisi ve arkadaşlarının sık sık polis şiddetine maruz kaldıklarını anlatan H.Y. o günleri şöyle anlattı:
“Merter’deyken polis bizi yakalamak isterdi, biz de kaçardık. Ellerinde sopalar vardı ve ayaklarımıza atarlardı düşmemiz için. Sopa ayaklarımıza dolanırdı ve biz de düşerdik. Hatta bu yüzden ölen çok arkadaşımız olmuştu. Otobanda arabalar üzerinden geçerdi trans kadınların. Ölen arkadaşlarımızı polis orada bırakır giderdi.”
‘Bizi falakaya yatırıp, saf
tuzun üstünde yürüttüler’
Merter’de seks işçiliği yaptığı sırada gözaltına alınan H.Y. gözaltında gördüğü işkenceleri anlatırken, “1997 yılında Gayrette Emniyet Müdürlüğü’nün koridorunda bizi sıraya dizdiler ve çırılçıplak soydular. Bir hafta boyunca falakaya yatırıldık, saf tuzun üzerinde gezdirildik ve askıya alındık. Bu işkence bir hafta sürdü. Ne yemek ne de su verdiler. Tuvalete gitmemize bile izin vermediler” dedi.
Hortum Süleyman
90’lı yılların sonunda trans kadınlara yönelik işkencelerde ilk akla gelen isim “hortum” lakaplı eski Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürü Süleyman Ulusoy’du. Ancak Ulusoy’dan önce de polis şiddetinin var olduğunu söyleyen H.T. “Hortum Süleyman ise Ülker Sokağı kendisine mesken bellemişti. O sokakta yaşayan trans kadınlara sistematik şekilde şiddet uygulardı ve bundan da zevk alırdı” diye konuştu.
‘İşkence yapmaktan keyif alırdı’
“Trans kadınların kimi zaman otobanlardan, kimi zaman sürekli gittikleri kuaför salonlarından, kimi zaman da gündüz vakti taksi içinden hiçbir gerekçe gösterilmeksizin gözaltına alındıklarını ifade eden trans aktivist, işkencecilerinin adlarını hiçbir zaman unutmadığını dile getirdi. H.Y. “gözaltına alındıklarında ifadelerinin alınmadığını, hatta tutanak bile tutulmadığını, mahkemeye dahi çıkarılmadıklarını” söyledi.
Hamile kadına dayak
Gayrettepe’de gözaltında dayak yiyen hamile bir seks işçisinin çocuğunu kaybettiği anlatan H.Y. şöyle devam etti:
“Bir gün bizle birlikte seks işçisi hamile bir kadın da Gayrettepe’de gözaltına alınmıştı. Komiser, sırayla kadınlara işkence yapıyordu. Kadın, ben hamileyim bana vurmayın demişti. Komiser de ‘sanki benden mi hamilesin’ diyerek kadının karnına tekmeler atmıştı. O kadının acı dolu feryatlarını duydukça kendi acılarımı bir an olsun unutmuştum. Belki de kadın o esnada çocuğunu kaybetmişti kim bilir.”
‘Devlet hastanesi trans olduğumuz
için bizi kabul etmedi’
“Lakabı Mardinli olan Avşar adında bir arkadaşımla birlikte Merter’de çalışırken. Gayrettepe Ahlak’tan polisler gelmişti. Biz kaçtık. Beni yakaladılar ve araca aldılar. Avşar kaçmıştı. Polislerden birisi Avşar’ın bacaklarına doğru meşe ağacından büyük bir sopa atmıştı. Sopa Avşar’ın bacaklarına dolandı ve Avşar yere düşmüştü. O esnada hızla gelen bir otomobil Avşar’a çarpmıştı. Arkadaşım kanlar içinde yerde yatıyordu, ben hemen araçtan çıktım ve arkadaşıma sarılarak ağlamaya başlamıştım. O iki polis bizi otoban ortasında o halde bıraktı ve kaçtı. Saatler sonra ambulans geldi ve bizi Bakırköy Devlet Hastanesi’ne götürdü. Trans kadın olduğumuz için hastane bizi içeriye almadı ve biz de Okmeydanı’nda bir özel hastaneye gittik, orada da hastanenin başhekiminden özel izin alarak giriş yapabildik.”
‘Medya yaşananlara karşı duyarsız kaldı’
Transların maruz kaldığı kötü muamele ve işkencelerin medya tarafından görmezden gelindiğini anlatan H.Y. “Gayrette Emniyet Müdürlüğü’nün duvarlarının dili olsa da konuşsa. Anlatacak çok hikâyeleri olurdu” dedi.