Alman tüccar ve amatör arkeolog Heinrich Schliemann, Osmanlı Devleti’nin verdiği kazı iznine uymayarak 1870-1873 yılları arasında Troya’da bulduğu hazineleri yurt dışına kaçırmıştı. Soruşturmayı yürüten İzzettin Efendi, Schliemann’ın tam 73 bin 139 eseri çaldığını tespit etmişti. Osmanlı belgelerinde ‘Troya hazinelerini aşıran (soyan)’ diye nitelendirilmesine rağmen Schliemann, 1878’den sonra da Osmanlı Devleti’nden kazı izni almayı başardı. Ancak dönemin Müze-i Humayun (İstanbul Arkeoloji Müzesi) müdürü Anton Dethier, Schliemann’ın her faaliyetini yakından takip ediyordu. 1881’de Dethier’in ölümünü fırsat bilen Schliemann, Troya hazinelerini bağışladığı Berlin Kraliyet Müzesi Müdürü Richard Schöne bir mektup göndererek, Sultanahmet Meydanı’ndaki ‘Yılanlı Sütunu’ Almanya’ya götürmek istediğini yazdı.
İmparator Konstantin tarafından İstanbul’a getirilen Yılanlı Sütun ya da diğer adıyla Burma Sütun, Yunan şehir devletlerinin Perslere karşı kazandıkları zaferin anısına, Atina yakınlarındaki Dephi’deki (Delfi) antik kentindeki Apollo Tapınağı'na dikildi. MÖ 479 yılındaki Pers saldırısını, Platea bölgesindeki savaşta bertaraf eden 31 Yunan şehir devleti, elde ettikleri bronzların bir kısmını eriterek bu 3 başlı ve 29 burmalı zafer takını yapmışlardı. İstanbul’u başkent yapan İmparator 1.Konstantin, Yılanlı Sütun’u MS 324’te İstanbul’a getirtti.
1890'a kadar Türkiye'den eser çalmaya devam etti
Hürriyet'ten Ömer Erbil'in haberine göre Troya Kazı Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan mektupla ilgili olarak şunları söyledi: “Schliemann, buluntuları Osmanlı topraklarından çalıp götürmek için her şeyi göze alan, bir ‘eski eser hırsızı’ gibi davranan tipik bir 19. yüzyıl aydınıdır. Schliemann’ın Richard Schöne ile olan yazışması, hem dönemin içinde bulunduğu ‘kültürel yaklaşımı’ anlama, hem de Schliemann’ın Türklere ve buluntulara karşı tutumunu anlama açısından oldukça ilginç. Berlin Müze Müdürü Richard Schöne, Schliemann’ın bu garip isteğine 6 Nisan 1881’de cevap verir. Müze Müdürü Schöne, bahsettiği şeyin çok akıllıca olmadığını, Türklerin bu esere değer vermiyor olsalar da tüm dünyanın bu eseri çok iyi bildiğini ve bu nedenle böyle bir eserin Türkiye’den götürülmesinin çok büyük dikkat çekeceğini; ancak bu önemli eserin kalıbının bile müzesi için bir kazanç olacağını, nazik bir şekilde dile getirir. Schöne’nin kısa bir süre önce Troya buluntularını Berlin Müzesi’ne bağışlayan Schliemann’ı incitmeyecek nazik bir dil kullandığı satır aralarından okunabilmektedir. Gerçekten de Schliemann, 1890’daki ölümüne kadar aralıklarla Troas’ta çalışır ve 1890’a kadar eserleri Türkiye’den çalmaya devam eder.”