Gündem

TTB'den “yenidoğan çetesi” tepkisi: Bütün sağlık camiasına mal edilmemeli

22 Ekim 2024 17:20

T24 Haber Merkezi 

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap, “yenidoğan çetesi” olayına ilişkin açıklama yaptı. "Geldiğimiz noktada sağlık sistemi ne yazık ki tamamen çökmüş durumdadır. Maalesef ki bunu çok acı bir şekilde yenidoğan yoğun bakımda takip edilen bebek ölümleriyle anlamış olmak hepimizi çok yaralıyor" diyen Azap, ancak bunun bütün sağlık camiasına mâl edilmemesi gerektiğini vurguladı. Alpay Azap, "Bütün bu politikaların zorlamasına rağmen mesleklerini sadece hastaların, halkın yararına büyük bir fedakarlıkla yapmaya çalışan sağlık çalışanları bu ülkede büyük çoğunluğu oluşturuyor” dedi.

Kamuoyunda “yenidoğan çetesi” olarak bilinen, dünyaya gelen bebekleri özel hastaneye sevk ederek ölümlerine sebep olan hastanelere ve sağlık çalışanlarına yönelik tepkiler sürüyor. TTB Merkez Konseyi Başkanı Alpay Azap, TTB Merkez Konseyi üyesi Ali Karakoç, İstanbul Tabip Odası Başkanı Osman Küçükosmanoğlu ve İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Ertuğrul Oruç, olaya ilişkin bugün basın toplantısı düzenledi.

Cağaloğlu’ndaki İstanbul Tabip Odası binasında yapılan toplantıda konuşan Alpay Azap, çok vahim bir durumla karşı karşıya olduklarını belirterek şunları söyledi:

“Biz de Türk Tabipleri Birliği olarak süreci baştan beri çok yakın izliyoruz ve gelişmeler ışığında kamuoyunu bilgilendirmeye gayret ediyoruz. Aslında Türk Tabipleri Birliği’nin 30 yıldır söylemeye çalıştığı, ülkemizde uygulanmakta olan sağlık politikalarının eksik yönlerinin, hatalı ve yanlış yönlerinin bir sonucuyla karşı karşıyayız maalesef. Geldiğimiz noktada sağlık sistemi ne yazık ki tamamen çökmüş durumdadır. Maalesef ki bunu çok acı bir şekilde yenidoğan, yoğun bakımda takip edilen bebek ölümleriyle anlamış olmak hepimizi çok yaralıyor. Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Bunun böyle olacağını bizler uzun yıllardır anlatmaya çalışıyorduk. Bu, uygulanan politikaların kaçınılmaz sonucudur. Tabii ki politikaların bu şekilde olması hiçbir etik ihlali de haklı çıkarmaz. Dolayısıyla bu olaya karışmış olan kişilerin, sağlık çalışanlarının ciddi bir suç işlediği hem meslek etiğine hem insanlığa aykırı davranışlarının olduğu da muhakkaktır. Bu, kesinlikle politikaların yanlışlığını ortadan kaldırmıyor. Biz aynı zamanda Türk Tabipleri Birliği olarak bunu da çok sıkı bir şekilde takip edip mesleklerini yanlış uygulayan, etik ihlali yapan hekimlerin cezalandırılması için elimizden geleni sonuna kadar yapmaya devam edeceğiz.

''Sağlık sistemi toptan değiştirilmelidir''

Bu anlamda ailelerin yanındayız. Bebeklerimiz için çok üzülüyoruz. Öte yandan bunun bütün sağlık camiasına da mâl edilmemesi gerekir. Bütün bu politikaların zorlamasına rağmen mesleklerini sadece hastaların, halkın yararına büyük bir fedakarlıkla yapmaya çalışan sağlık çalışanları bu ülkede büyük çoğunluğu oluşturuyor. Sağlık çalışanlarının tamamına yakını hasta, hatta böyledir diyebiliriz. Biz bunu hem pandemide hem de depremde gördük. Sağlık çalışanları büyük bir özveriyle çalışırlar. Bu anlamda bizim üzüntünün yanı sıra ciddi bir öfkemiz de var onunla karışan hekimlerle ilgili. Çünkü kamuoyunda bizim mesleğimizle ilgili ciddi bir güven sorununa sebep oldular. Güven sorunu sadece bizim açımızdan önemli değil, hastalarımızın da bizim onlara önerdiğimiz tedaviler konusunda soru işareti oluşmasına sebep oldular. Yani konu son derece farklı boyutları olan ve son derece vahim olan bir konu. Öte yandan da bizim sağlık sistemimizin artık bu şekilde devam edemeyeceğinin de çok güzel bir göstergesi. Net bir şekilde ortaya çıkıyor ki sabah Sayın Bakan’ın açıkladığı gibi bir revizyonla bunları önlemek, bu sistemi düzeltmek artık mümkün değildir. Bunu biz zaten yıllardır söylüyoruz. Sağlık sistemi toptan değiştirilmelidir. Yapılması gereken bir revizyon değil, bir pansuman tedbirleriyle bu sorunların çözülmesi artık mümkün değil.

“Sağlık sistemi yeniden kurgulanmalıdır”

Sağlık sistemi yeniden kurgulanmalıdır. Bu konuda da aslında yapılması gerekenler çok belli. Türk Tabipleri Birliği olarak biz yıllardır bilimsel verilerden yola çıkarak, diğer ülke örneklerinden yola çıkarak, sağlık sistemi iyi işleten, halkın sağlığını koruyabilen ve geliştirebilen ülkelerin yapmış olduğu uygulamalardan yola çıkarak önerdiğimiz reçetelerimiz var. Bu çok acı ve üzücü olay, bundan sonra bizim halkımızın daha kaliteli, nitelikli bir sağlık hizmetine ulaşabilmesi için, sağlık çalışanlarının güvenli ve güvenceli bir ortamda sadece mesleklerini yapmakla ilgilenebilmeleri için bize bir olanak da sağlıyor. Biz bunun peşinde olacağız. Bu konunun geçici birtakım tedbirlerle, bir grup ahlâk ve vicdan yoksunu kişinin yaptığı hata gibi basit bir şeyle açıklanıp onların üzerine yıkılarak kapatılabilecek bir konu olmadığını çok iyi biliyoruz. O yüzden sistemin değişmesi adına biz elimizden geleni, bu ülkenin insanlarının hak etmiş olduğu kaliteli, nitelik, ulaşılabilir bir sağlık hizmetinin kurgulanması için elimizden geleni yapacağımızı bütün kamuoyuna duyuruyoruz.”

''Yüzlerce hekim, binlerce sağlık çalışanı bir gecede işsiz kaldı''

Hazırlanan ortak açıklamayı da Osman Küçükosmanoğlu okudu. Küçükosmanoğlu, şunları dile getirdi:

“İddianamede, malen sorumlu olarak belirtilen hastanelerin faaliyetlerinin durdurulması sonucu olayla hiçbir ilişkisi bulunmayan yüzlerce hekim, binlerce sağlık çalışanı bir gecede işsiz kalmış, buralarda hizmet alan hastalar mağdur edilmiştir. Bu hastaneler öncelikle kamu denetiminde yeniden faaliyete geçirilmeli, ardından kamuya devredilmeli, ailelerin ve üçüncü kişilerin uğradığı maddi zarar, hastanelerin kamulaştırılmasından karşılanmalı ve çalışanların özlük hakları korunarak kamu çalışanı statüsüne alınması sağlanmalıdır. İddianamede açıkça görüldüğü gibi özel hastaneleri denetlemekle görevli olan Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı, bu görevini etkili bir şekilde yerine getirmemiştir. Bunun yanında topluma güven verici bir tutum göstermemiştir. Yurttaşlar günlerdir endişe içinde bu olayı takip etmektedir.

''SGK, özel hastanelerden hizmet satın almaktan vazgeçmelidir''

Sağlık Bakanı’nı sorumlu davranarak gereğini yapmaya, bir bürokrat olan Sağlık Bakanı’nı o göreve atayan makamı da göreve davet ediyoruz. Bu olay AKP hükümetleri tarafından 20 yıldan fazla süredir uygulanan ve sağlığı alınır satılır bir meta, hastaneleri ticarethane, hastaları müşteri haline getiren Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın iflas etmiş olduğunun göstergesidir. Olayda adı geçen hastanelerin tamamının özel olması tesadüf değildir. Piyasalaşan sağlık hizmetleri içinde bu tur suç yapılanmalarının oluşmasının maddi zemini vardır. Bu nedenle sağlık piyasanın dinamiklerine terk edilmemeli, Sosyal Güvenlik Kurumu, özel hastanelerden hizmet satın almaktan vazgeçmelidir. Prim, katkı-katılım payı, fark ücreti, ilave ücret yerine genel bütçeden finanse edilen, kamu eliyle herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir bir sağlık sistemi kurmak için bu ülkenin kaynakları yeterlidir.''

 


Ne olmuştu?

İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.

İddianamede neler var?

İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi.

İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı.

TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi

TIKLAYIN - Devlet Bahçeli'nin eski koruma müdürü "yenidoğan çetesi" iddianamesinde sanık: Tapeleri ortaya çıktı

Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı.

TIKLAYIN - Yenidoğan çetesinin tape kayıtları kan dondurdu; "Çocuğu bugün yaşat, alem yaparız o parayı bir kurtarayım"

Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi.

TIKLAYIN - Erdoğan'dan Soylu'ya, İmamoğlu'ndan Numan Kurtulmuş'a: Savcıyı tehdit eden Mustafa Kemal Zengin'in herkesle fotoğrafı var!

6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildi

Raporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı.

TIKLAYIN - İşte sorumlu olan 19 sağlık kuruluşu: Yenidoğan yoğun bakımındaki bebeklere, Türkiye'de uygulanmayan "hastaya pasif ötenazi" yapılmış, raporu hemşireler yazmış!

Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybetti

Raporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı.

Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi.

Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi.

TIKLAYIN - 'Yenidoğan çetesi'ne soruşturma açıldığında İl Sağlık Müdürüydü: Bakan Memişoğlu, SGK’yla ilgili soruya "Konuşmak istemiyorum" yanıtı verdi

Dehşete düşüren telefon kayıtları

İddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı.

Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı

​​​​​​​Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi.

Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi.

Sağlık Bakanı Memişoğlu'ndan "yenidoğan çetesi" açıklaması: Cezasızlık algısı oluşturulmaya çalışıyor, böyle bir şey yok

Aileler anlattı

Hazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi.

Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.

"Bebeğimizi kaybettik"

Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi.

"Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi.

Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti.

İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi.

Ne kadar ceza isteniyor?

İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi.

Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi.

İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor.

Savcı tehdit edilmişti

Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.

19 hastane ve sağlık kuruluşu "malen sorumlu" sayılmıştı

Fezlekede, Özel Avrupa Şafak, Özel Bağcılar Medlife, Özel İstanbul Şafak Hastanesi, Silivri Kolan Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Doğa Hospital, Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist, Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Doğamed Sağlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ, Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi, Güney Hastanesi Sağlık Hizmetleri LTD ŞTİ, Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi, Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi, Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi, Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketi ile GMZ Sağlık Hizmetleri İnş. ve Tur. Ltd. Şti. de "malen sorumlu" olarak yer aldı.