EGEV ve Özgencil Grup iş birliği ile düzenlenen 5. Ege Ekonomik Forum’un son gününde saat 10:00’da başlayan ‘İki Milyon Yaşındaki Gediz’in Yeniden Doğumu’ başlıklı oturum Forumun Stratejik Partneri İzdoğa A.Ş. ev sahipliğinde gerçekleşti.
Dünya Gazetesi Genel Koordinatörü ve Yazarı Vahap Munyar’ın yönettiği ilk oturumda; Ege Belediyeler Birliği Başkanı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer, Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın, Kütahya Belediye Başkanı Prof. Dr. Alim Işık kadim havza Gediz’in, Ege ve Türkiye için önemini tartışırken, havzanın rehabilitasyonunun önemi anlattılar.
“Çok vahşi şekilde zehirlendi”
Gediz’in gerçekten Türkiye’nin en önemli havzalarından biri olduğunu, Türkiye tarımının yüzde 10’una ev sahipliği yaptığını hatırlatan Ege Belediyeler Birliği Başkanı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç Soyer, Gediz Havzası ile ilgili yaşananların sadece Ege Bölgesi ile sınırı olmadığının görülebileceğini belirtti. Soyer, sözlerine şöyle devam etti:
“2 milyon yaşında olan Gediz Havzası’nın yer aldığı 400 km’lik güzergahı baştan sona görmek istedik. Çünkü 4 ayrı vilayetten geçiyor. Ve havzanın tam olarak kimin sorumluluğunda olduğu ya da yapılması gerekenler çok belli değildi. El birliği ile ne yapılabileceğini ve bir yandan da nerede nasıl kirlendiğini tespit edebilmek için 4 günde 1800 km’lik bir yolculuk yaptık. Çok farklı noktalarda tespitler yapma imkanı bulduk. Doğduğu noktadaki berraklık ve temizlik, ilk köylerden itibaren kirlenmeye başlıyor. Sonra ise ciddi bir biçimde kirleniyor. Griden siyaha döndüğünü gördük. Çok vahşi bir biçimde zehirlendiğine şahit olduk. Gözümüzün önünde organize sanayi bölgesinin atıklarının Gediz Nehri yatağı ve bağlı sulama kanalına döküldüğüne şahitlik ettik.”
Soyer, bu süreçte 4 büyük felakete tanıklık ettiklerini, ilkinin kuraklık olduğunu altını çizdi. Havzada çok ciddi bir kuraklık olduğunu, kısa bir süre öncesine kadar 5 ila 10 metreden çekilebilen suyun artık 250 ila 300 metrelik kuyulardan bile alınamadığını belirtti. Soyer, şöyle devam etti:
“Kuraklık can yakıyor. İkinci felaket ise yanlış ürün deseninde ısrar edilmesi. Üçüncüsü çok vahşi, yani salma sulama teknikleriyle ürün sulaması yapılması. Dördüncüsü ise bütün bunlar yetmiyormuş gibi zehirlenmeye devam edilmesi… Bu sürdürülebilir bir şey değil. Gediz, bu 4 büyük felaketle baş başa yolculuğuna devam ederken şunu gördük; eğer biz kirletmeyi durdurursak, bütün bu tahribatı gidermesi mümkün.”
Gediz’e zehirli atıklarını tereddütsüz akıtanlar için suç duyurusunda bulunulduğunu hatırlatan Soyer, “Çünkü bu affedilemez, kabul edilemez bir davranış. Çünkü hepimiz bunun faturasını ödüyoruz. İkinci olarak çok çeşitli yerlerden su numuneleri aldık. İlgili kurumları bilgilendirerek tedbir alması için girişimlerde bulunuyoruz. Üçüncü olarak ürün deseninin değişmesi ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Manisa’da üreticilerimizi büyükbaş hayvan yerine küçükbaş hayvancılığa teşviği için girişimlerde bulunuyoruz. Sinerjik mısırın yerine saz çavdarı, gamberiye gibi doğal, yağış rejimi ile büyüyebilen atalık tohum ürünlerini veriyoruz ve teşvik ediyoruz. Bu ürünleri yetiştiren üreticilerimize, devletin verdiği taban fiyatın 3 mislinden alım garantisi veriyoruz. Geçen yıl 80 ton karakılçık buğdayı ürettik. 40 tonunu yine tohumluk olarak dağıtıyoruz. Bunu da ilk defa bu hafta İzmir Büyükşehir Belediyemizce karakılçık buğdayından ekmeği piyasaya çıkacak” sözleri ile yerel yönetim olarak süreci değiştirme adına gerçekleştirdikleri çalışmaları paylaştı.
Uşak’a yeni arıtma tesisi
Havzanın korunması konusunda Uşak’a da önemli görevler düştüğünü, bu bilinçle hareket etmeye gayret gösterdiklerini belirten Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın, çevre ve iklim değişikliği konusunun Türkiye’nin de en önemli gündem maddelerinden biri olduğunu vurguladı. Çakın, sözlerine şöyle devam etti:
“Paris İklim Anlaşması TBMM’de tüm partilerin ortak katılımıyla onaylandı. Bu yönde dünyadaki çalışmalara Türkiye de ortak oldu. Eminim ki bu süreç içerisinde yerel yönetimlere çok önemli sorumluluklar düşecektir. Biz de bu doğrultuda tüm kurum ve kuruluşlarla birlikte gelecek nesillere temiz bir havza bırakmak için çalışıyoruz. Murat Dağı özellikle Gediz Havzası’nı besleyen önemli kaynaklardan biri. Aynı zamanda da Uşak’ın en önemli su kaynağı. Bölge ve havzanın korunması bizim için hayati önem ifade ediyor. Bölgede yapılan çalışmaların, -özellikle maden alanında, çok dikkatli ve seçici olarak hayata geçirilmesi konusunda biz de son derece hassasız.”
“Uşak özelinde her ne kadar bu havza tarımsal anlamda son derece kıymetli ve önemli olsa da bölgenin turizm ve sanayi alanındaki etkinliğini ve yoğunluğunu da göz ardı etmiyoruz. Havzanın korunması anlamında iki önemli unsuru da yaşatmakla sorumluyuz. Sanayinin olmadığı bir Uşak düşünebilmek mümkün değil. Yapmamız gereken; doğaya ve çevreye zarar vermeyen, Gediz Havzası’nı kirletmesine engel olacak şekilde sanayimizi sürdürme ihtiyacının farkındayız.” sözleri ile sanayinin devamlılığında çevre hassasiyetinin altını çizen Çakın, organize sanayi bölgesinde artan yatırımları güçlendirerek devam edilmesi konusunda özellikle Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile gerekli istişareleri yerine getirdiklerini belirtti. Çakın, şöyle devam etti:
“Belediye olarak da mevcut arıtma tesisimizin kapasite sorunlarını göz önüne alarak, mevcudun iki katı büyüklükteki bir arıtma tesisinin inşası için henüz ihaleye çıktık. Böylece tüm evsel atık sularını kontrol altına alacağız ve tesisten arıtılarak çıkarılan suların –özellikle yer altı sularının, kuyularının ciddi anlamda sorun olmaya başladığı bir ortamda hem organize sanayide hem de tarımsal sulamada kullanılmasına fırsat vereceğiz.”