Tunus'ta muhalefet lideri Şükri Beliyd'in 2013 yılında öldürülmesine ilişkin davada sanıklara verilen cezalar belli oldu.
Mahkeme sanıklardan dördüne idam, ikisineyse müebbet hapis cezası verdi. Diğer sanıklar ise iki ile 120 yıl arasındaki hapis cezalarına çarptırıldı. Beş sanık beraat etti.
Tunus'ta özellikle terör davalarında hâlen idam cezaları verilse de yaklaşık 30 yıldır bu ceza uygulanmıyor.
Beliyd suikastına ilişkin davada toplam 23 sanık yargılanıyordu. Tunus makamları 2014 yılında bu suikastın baş faili olduğu iddia edilen kişinin bir terörle mücadele operasyonunda öldürüldüğünü duyurmuştu.
Muhalefetteki Demokrat Yurtseverler Partisi'nin Genel Sekreteri Beliyd, 6 Şubat 2013'te evinin önündeki otomobilinde silahlı kişilerce vurularak öldürülmüştü. Bu vaka Tunus'ta onlarca yıl sonra gerçekleştirilen ilk siyasi suikast olmuştu. Ülkeyi sarsan bu suikastın ardından geniş katılımlı ve tansiyonu yüksek protestolar gerçekleştirilmişti.
Ennahda bağlantısı iddiası
Sol görüşlü Beliyd, o dönem iktidarda olan İslamcı Ennahda Partisi'ne yönelik eleştirileriyle tanınıyordu. Beliyd, Raşid Gannuşi liderliğindeki Ennahda Partisi'ni aşırılıkçıların sekülerlere uyguladığı şiddete göz yummakla suçluyordu.
Beliyd'in ailesi ve seküler siyasetçiler, bu suikastın arkasında Ennahda liderlerinin olduğunu iddia etmişti. Ennahda Partisi ise suikastla bağlantısı olduğuna dair iddiaları defaatle yalanlamıştı.
Mahkeme kararının ardından yeni bir açıklamada bulunan parti, bu davanın sonucunun "Ennahda'nın masum olduğunu açıkça ortaya koyduğunu" savundu.
Ennahda Partisi verilen kararın başta Gannuşi olmak üzere, yanlış siyasi suçlamalardan etkilenen kişilere yönelik saygıyı yeniden temin etmesi gerektiğini belirtti.
Aynı silahla ikinci suikast
Tunus'ta Beliyd'i hedef alan suikasttan yaklaşık altı ay sonra da bir başka solcu siyasetçi Muhammed Brahmi silahlı kişilerce öldürüldü. İçişleri Bakanlığı, Brahmi'nin Beliyd suikastında kullanılan silahla vurulduğunu açıkladı. Her iki suikastı da IŞİD'e bağlılığını açıklayan cihatçılar üstlendi.
Brahmi suikastının ardından gerçekleştirilen protesto gösterileri ve siyasi baskı, hükümeti istifaya zorladı.