Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin 'İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü' olarak ilan ettiği bugün de, Türkiye'deki işçi statüsünde çalışanlar için durumun değiştiğini söylemek zor.Türkiye’de en son Ocak ayında 110 kişi sadece iş yerinde meydana gelen kazalar nedeniyle hayatını kaybetti.
Bugünün 'İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü' seçilmesinin nedeni de 3 Mart 1992'de Zonguldak Kozlu'da meydana gelen ve 263 madencinin ölümüyle sonuçlanan grizu patlamalarının yıl dönümü olması. Zonguldak'taki maden kazası 13 Mayıs 2014 Soma faciasına kadar Türkiye'nin en yüksek sayıda ölümlü iş kazası idi. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre 2007 yılı ile 2010 yılı arasında dört yılda ölenlerin sayısı 4 bin 523 olmuştu. Bu rakam da ayda ortalama 94 işçinin hayatını kaybetmesi demek. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yayımladığı istatistiklere göre 2015 yılında en az bin 730 işçi hayatını kaybetti. Bu ise ayda ortalama 133 işçinin hayatını kaybetmesi anlamına geliyor.
BBC Türkçe'den Rengin Arslan, İş cinayetlerinde yakınlarını kaybedenlerin ailelerinin gönüllü avukatlığını yapanlardan avukat Gökhan Küçük ile Türkiye’de iş güvenliğinin sağlanması için gerekli mevzuatın yapılıp yapılmadığı üzerine konuştu.
BBC Türkçe'de yer alan haber şöyle:
“18 yaşındaydı. Birinci ayın 31’iydi. Ailem aradı, onun çalıştığı yerde patlama olduğunu söylediler. Ama yakıştıramıyorsun. Telefonunu aradım. Açmadı tabii.”
Heybetullah Güleç, 2008 yılında patlama meydana gelen Davutpaşa maytap atölyesinde ölen en genç iki kişiden biriydi.
Bir çocuk işçi olarak çalışmaya başlamıştı orada. 14 yaşından beri sigortasız olarak ve ancak asgari ücrete denk bir maaşla ailesinin geçimine katkıda bulunuyordu.
Yukarıdaki sözlerin sahibi, abisi Hakkı Güleç’in anlattığına göre kazandığı her kuruş ailesi için o kadar önemliydi ki, evinin olduğu Esenler’den Davutpaşa’ya yürüyerek gidip geliyordu her gün, sabah ve akşam.
Bundan 8 yıl önce gerçekleşen bu patlama; resmi adıyla iş kazaları, yakınlarını kaybedenlerin ve sivil toplum örgütlerinin deyimiyle iş cinayetleri ne ilk idi ne de son oldu.
Davutpaşalı ailelerin her ayın ilk Pazar’ı İstiklal Caddesi’nde yaptıkları eylem ses getirdi. İki yıl sonra sorumluların yargılanması için ceza davası açıldı ve 2014 yılında sonuçlandı.
Ancak bu aileler bu kez, iş cinayetlerini yakınlarını kaybeden başka ailelerle dayanışmak için yine ve hep iş başında kaldı.
Her ay 100'den fazla işçi ölüyor
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre 2007 yılı ile 2010 yılı arasında dört yılda ölenlerin sayısı 4 bin 523 olmuştu. Bu ayda ortalama 94 işçinin hayatını kaybetmesi demek.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin yayımladığı istatistiklere göre 2015 yılında en az bin 730 işçi hayatını kaybetti. Bu ise ayda ortalama 133 işçinin hayatını kaybetmesi anlamına geliyor.
İş cinayetlerinde yakınlarını kaybedenlerin ailelerinin gönüllü avukatlığını yapanlardan avukat Gökhan Küçük, Türkiye’de iş güvenliğinin sağlanması için gerekli mevzuatın yapıldığını söylüyor.
Küçük 2012 yılında çıkarılan kanun ile birlikte, mevzuatta boşluk olmadığını belirtiyor.
Avukat Küçük, sorunun uygulamadan kaynaklandığını söylüyor.
Özellikle denetimin işveren tarafından işe alınan bir iş güvenliği uzmanı tarafından yapılmasının pratikte mümkün olmadığını vurguluyor.
Mevzuat eksizsiz, uygulamada denetim yok
Küçük, “Kanun gereğince iş güvenliği uzmanı, işyerinde bir tehlike gördüğünde bunu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bildirmek zorunda. Bir işyerinde patron ile iş güvenliği sözleşmesi imzaladınız ve işvereninizi bakanlığa şikayet edeceksiniz. Bu sistem burada yanlış kuruldu zaten” diyor.
Küçük’e göre hukuki süreçte ise mahkemeler daha çok bilirkişilerin raporları yönünde kararlar oluşturuyor ve bazı bilirkişi raporları işverenden ziyade işçiyi kusurlu sayıyor bu raporlarda.
Uzmanların ve avukatların dikkat çektiği konulardan bir diğeri de davalarda, kamu görevlilerinin yargılanmasına giden yolun genellikle kapalı olması.
Türkiye’yi sarsan, ülke tarihinin en büyük maden faciası olan Soma’da 301 kişinin ölümünün ardından kamu görevlilerinin mahkeme önüne çıkarılması da bunun örneklerinden biri.
Yargılanması muhtemel kamu görevlilerinin bağlı olduğu bakanlıklar soruşturmalara izin vermezken, kamu görevlilerinin ihmali ile ilgili savcılığın ayrı olarak yürüttüğü soruşturma henüz sonuçlanmadı.
Türkiye, kanun ve mevzuatın uygulandığı ve etkin bir şekilde denetlendiği bir sisteme geçişin yollarını ararken ölümle sonuçlanan iş kazaları devam ediyor.
Bu haber yazılırken Yalova’da bir tersanede en az üç işçi hayatını kaybetti. Yakınlarını kaybedenlerin aileleri ise bir yandan hukuk mücadelesi verirken öbür taraftan, 28 Nisan Uluslararası İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü’nün Türkiye tarafından da kabul ve ilan edilmesi talebini seslendiriyorlar.
Dilekleri ise ortak: Başka işçi ölmesin.