Türkiye Biyoetik Derneği Başkanı Prof. Dr. Yasemin Yalım, sağlıkta teknolojik gelişmelerin etik kurallar çerçevesinde olması gerektiğini belirterek, “İleri teknoloji kullanımının bir sınırı olmalı ve bu sınır insani olmalı” dedi.
İstanbul Aydın Üniversitesi, ‘10’uncu Türkiye Biyoetik Sempozyumu’na ev sahipliği yaptı. Üniversitenin Florya’daki Halit Aydın Yerleşkesi’nde başlayan ve iki gün sürecek sempozyumda ileri teknolojinin etik duyarlılıklar gözetilerek kullanıldığı, adil ve sürdürülebilir bir sağlık sisteminin oluşmasının nasıl mümkün olabileceğine yönelik tartışmalar masaya yatırıldı.
Biyoetiğin insan değerlerini ele aldığını ifade eden Prof. Dr. Yasemin Yalım, “Tıpta, eczacılıkta, genetikte, biyolojide ortaya çıkarttığı sorunları ele alıyor. Örnek vermek gerekirse elimde bir tane böbrek var, O böbreği nakledebileceğim 5 tane de hasta var. O böbreği kime nakledeceğim? Bu aynı zamanda şu anlama geliyor. O böbreği birine nakledeceğim ve 4 kişi hayatını kaybedecek. Bu noktada kim nasıl karar verecek. Hepsi aynı derecede değerli ve siz burada bir seçim yapıyorsunuz. Bu seçimi tıbben yapabilirsiniz. Elediğinizde de aynı duruma 5 kişi karşınıza çıkıyor. İşte orada ahlaki bir karar veriyorsunuz” dedi.
"Bazı şeylere "dur" demek gerekebilir"
Teknolojideki gelişmeler karşısında bazı şeylere ahlaken ‘dur’ demek gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Yalım, “O zaman ‘ben bunu neden yapıyorum’ sorusunu sormanız gerekiyor. Mesela biz ‘diyabetli bebek’ dünyaya gelsin istemiyoruz. Eğer buna engel olabiliyorsak ne kadar güzel. Peki, bu yararlı noktadan ‘sarışın renkli gözlü bebek’ isteme noktasına nasıl bir adımla geçebiliyoruz. Burada kritik cümle şudur. Yapılan çalışma kişinin sağlığına, yararına yönelik değilse yapılmamalıdır. Çünkü insanda çeşitlilik çok önemli. Herkes çok zeki, mavi gözlü, akıllı olsa nasıl bir dünya olur? Bu cevaplanması zor bir soru. Böyle olduğunda çok ciddi sorunlar ortaya çıkacak. Çünkü çok akıllı olmayan biri çok dayanıklı olabiliyor” diye konuştu.
İnsani sınırlar çizilmeli
İleri teknoloji kullanımının sınırı olması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yalım, “Bu sınır insani olmalı. Burada birkaç deneyimimiz oldu. Teknolojinin yanlış bir yere gideceğini ancak insanlar fark edebilir ve insanlar buna dur diyebilir. Bu insanlar genelde gençlerden oluşacak. Radyolojik bir sonucun hastaya nasıl söyleneceğine yapay zeka karar vermemeli. Yapay zeka teknolojisi insanlara yardım etsin ama onların kontrolünde olsun. İnsanlar bunu söyleyemediği gün bu sistem de insanlığı yok eder” ifadelerini kullandı.
İstanbul Aydın Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve üniversitenin Sağlık Politikaları Uygulama Ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Orhan Canbolat ise sağlık, teknoloji ve etik ilişkisini şu sözlerle anlattı:
“Teknolojinin sağlık alanına girme hızı artmış durumda. Buna bağlı önümüze çıkacak ciddi bazı problemler var. Bunların bir tanesi yapay zeka diye tanımladığımız ama daha kavramsal olarak sinir ağları diye söylediğimiz bir başlık var. Yapay zekanın uzantısı ise robotları akıllara getiriyor. Bu kavramlar tıp uygulamalarını ciddi anlamda değiştirecek gibi görünüyor. Yapay zeka ile ortaya çıkan bu teknolojik ürünlerin tıpta kullanımı önümüze başka etik problemleri de getirecektir. Embriyo üzerindeki yapay zeka çalışmaları, bugün Çin’de uygulanan bir takım çalışmaları ortaya çıkarıyor. Embriyo üzerindeki çalışmaların hangi alana sınırlandırılması gerektiğini, bunun neler olabileceği veya bunların ileride önümüze hangi problemleri çıkaracağını bizim öngörüp bazı düzenlemeler yapmamız gerekiyor. Tıp eğitimine döndüğümüzde önümüze çıkacak şeyler ve ileri teknolojinin hayatımıza girmesi klasik eğitim modellilerini de değiştirecek.”