Boğaziçi Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), Ankara Üniversitesi ve Ege Üniversitesi'nin de arasında yer aldığı 13 farklı üniversiteden 39 akademisyen temmuz ayında "Türkiye'deki Yükseköğretim Alanının Yeniden Yapılandırılması" üzerine yaptıkları çalıştayın sonuç raporu açıklandı. Düzenlenen basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Üstün Ergüder: "Son yıllarda YÖK üniversitelere çok daha hakim oldu ve akademik özerklik giderek azaldı" diye konuştu.
Bianet'in haberine göre, Ortaköy'de yapılan toplantıya birçok üniversiteden akademisyen katıldı. Rapora ilişkin konuşan Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ergüder, 1992-2000 yıllarında Boğaziçi'nde rektörlük yaptığını ve birçok kez Yüksek Öğretim Kurulu(YÖK) kuruluşuna ilişkin açıklamalar yapıp raporlar hazırladıklarını fakat sonuç alamadıklarını aktardı.
"Umuyoruz ki, bu rapor bir şeylerin değişimine katkı sağlar"
Üniversitelerin, 1990 ile 2000 arasında çok daha iyi olduğunu söyleyen Ergüder, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "1992'de bir isyan oldu üniversiteler kendi rektörlerini seçmeye başladı. Bu sayede üniversitelerdeki akademik performansı ve özerklik arttı fakat son yıllarda YÖK üniversitelere çok daha hakim oldu ve akademik özerklik giderek azaldı. Hazırlanan rapor tam da gittikçe kaybolan akademik özerklik ve üniversitelerin niteliğinin düşüşünü önleme amacı taşıyor. Bir diğer özelliği de birçok üniversiteden akademisyen tarafından hazırlandı ve bugün üniversitelerin içinde olduğu durumunu çok iyi yansıtıyor.
Umuyoruz ki, bu rapor bir şeylerin değişimine katkı sağlar. Tabi hazırladığımız raporların etkisi hemen gerçekleşmez, siyasi atmosferin değişmesi de gerekir, bir değişim olduğunda değişir raporların kıymeti anlaşılır o zaman değişim başlar."
"Öğrencilerin çok büyük bir kısmı açık öğretimde veya ön lisansa kayıtlı"
Raporu paylaşan Prof. Dr. Taner Bilgiç, temmuz ayında yaptıkları çalıştay sonucunda üniversitelerin "akademik özgürlük ve üniversite özerkliği temelinde yeniden yapılandırılması" için yeni bir taslak oluşturduklarını ifade etti.
Üniversitelerin yeniden yapılandırılması için YÖK'ün kaldırılmasının bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Bilgiç, "YÖK kalkmalı ve üniversitelerin yeniden yapılandırılması için yeni çerçeve yasa yapılmalı" dedi ve ekledi: "Türkiye toplam üniversite öğrenci sayısının sekiz milyonu geçiyor. Fakat bunun sadece iki milyonu lisans derecesinde örgün öğretimde yer alıyor. Yani okulda olması gereken lisans öğrenci sayısı iki milyon, öğrencilerin çok büyük bir kısmı açık öğretimde veya ön lisansa kayıtlı. Türkiye'de toplam üniversite sayısı ise; 208, bunların 75'i vakıf 129'u devlet üniversitesi.
İki milyon öğrenciyi bu üniversitelere böldüğümüzde okul başına iki bin öğrenci düşüyor. Toplam 182 bin akademisyen varlığı düşündüğümüzde akademik kadronun yetmediğini görüyoruz. Aynı zamanda Türkiye öğrenci başına dünyada en az harcama yapan ülke olma özelliğini taşıyor. Her ilde bir üniversitenin var olmasından gururla söz ediliyor ancak Türkiye OECD ülkeleri arasında işsiz üniversite sayısı en yüksek olan ülke."
"Üniversitenin tüm etkinliklerine yönelik etkin ve bağımsız şekilde karar verebilmesi gerekir"
Üniversitelerin nasıl bir yapısı olması gerektiğini rapor üzerinden anlatan Prof. Dr. Bilgiç, akademik özerkliğe vurgu yaparken, "Üniversitenin kendi akademik yapılanma, çalışma, standart belirleme, istihdam, yönetim ve akademik tüm etkinliklerine yönelik etkin ve bağımsız şekilde karar verebilmesi gerekir. Yani bir üniversite fakülte kuracaksa kendi karar vermeli, hangi dilde eğitim vereceğine yine kendisi karar vermeli. Bunun temeli de liyakattır. Tepeden atamalarla üniversiteyi yönetemezsiniz. Dünyada hiçbir üniversiteye 'size şahane birini bulduk' diyerek rektör gönderilmez " dedi.
"Rektörler aşırı merkeziyetçi olmamalı"
Prof. Bilgiç sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Üniversite kendi araştırma alanlarını da kendisi belirler. Ayrıca rektörler aşırı merkeziyetçi olmamalı ve yetkilerini paylaşmalı. Rektörün ve diğer üst yöneticilerin aşırı merkeziyetçi yetkilerini sınırlayacak şekilde, yetkilerin çeşitli kurul ve komisyonlarla paylaşılması, aşağıdan yukarıya ve yatay karar alma mekanizmalarının kurulması gerekir.
Rektör yetkilerini paylaşmazsa ve hiçbir denetleme olmadığı takdirde bir diktatör çıkıyor karşımıza şu anki durumda böyle ve bu 40 yıldır böyle devam ediyor. Kurul ve komisyonların, yönetimin kararlarını ve işleyişini denetleyebilmesi ve hesap sorabilmesinin mekanizmaları oluşturulmalıdır."