“Söz konusu gelişmelerin daha fazla tırmanmadan ve daha geniş bir alana yayılmadan kontrol altına alınabilmesini teminen, Türkiye olarak elimizden gelen katkıyı sağlamaya daima hazırız. Bu doğrultuda ilgili taraflarla temaslarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.”
Dışişleri Bakanlığı’nın bu açıklamasından sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki’nin yanı sıra Katar, Suudi Arabistan, Mısır ve İran dışişleri bakanları ile de telefon görüşmeleri gerçekleştirdiği kaydedildi.
Temasların içeriğine ilişkin detaylı açıklama yapılmadı ancak ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Blinken-Fidan görüşmesinin ardından yapılan kısa bilgilendirmede, Blinken’ın Türkiye’yi devreye girme konusunda cesaretlendirdiği vurgulandı. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan kısa açıklamada da, Türkiye’nin itidal çağrısına destek verilmesi dikkat çekti.
Şiddetin alevlendiği Cumartesi sabahından bu yana yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin, kendisinin dengeli olarak gördüğü etkin bir politika izleme arayışında olduğunu gösteriyor.
Resmi açıklamalarda, Hamas’ın adı geçmemesine karşın “sivillere karşı şiddetin kınanması vurgusunun yapılması”, Ankara’nın bölgeden gelen haber ve görüntülere duyarsız kalmadığının kanıtı olarak görülüyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yürüttüğü diplomasi trafiği de, Ankara’nın bu süreçte etkin olacağının işareti. Fidan’ın diplomatik çabalarının kapsamı, bölgedeki gerilimin ülkelerin kendi çabalarıyla değil ancak ortak bir hareket sonucu dindirilebileceğine işaret ediyor. Fidan’ın Mısır, Suudi Arabistan ve İran ile kurduğu temaslar bu açıdan önemli görülüyor. Gelişmelerin seyrine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da devreye girmesi bekleniyor.
Ankara, Hamas ile 2006’dan bu yana temasta
Türkiye, birçok Batı ülkesinin aksine Hamas’ı meşru bir siyasi aktör olarak görüyor ve Filistin’deki diğer güçlü örgüt olan El Fetih ile ortak bir hükümet kurma konusunda arabuluculuk yapıyor.
Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Temmuz 2023’te Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ve Hamas lideri İsmail Haniye’yi Ankara’da ağırlamış ve ortak yönetim konusundaki çağrılarını yinelemişti.
Türkiye ile Hamas arasındaki resmi bağlar ilk kez 2006’da üst düzey bir Hamas heyetinin Ankara’yı ziyaretiyle başladı. Türkiye-İsrail ilişkileri, 2010’da yaşanan Mavi Marmara bunalımıyla gerilemesi sürecinde, Ankara’nın Hamas’la temasları yoğunlaştı. Bazı üst düzey yetkililerin İsrail karşıtı faaliyetlerini Türkiye’den yönlendirdiği iddiası, İsrail tarafından sıkça dile getirildi.
İsrail, Türkiye ile normalleşme sürecinde Hamas’ın faaliyetlerinin sona erdirilmesini şartlardan biri olarak masaya sürdü. Ankara’nın, tam olmasa da, bu koşulu yerine getirdiğine yönelik haberler uluslararası basında yer aldı.
Ankara arabuluculuk yapabilir mi?
Bölgedeki son gelişmeler, Ankara’nın arabulucu olarak devreye girmesini sağlayabilir mi sorusunu da beraberinde getirdi. Ankara’nın Hamas ile temasa geçtiğine dair henüz bir haber yok.
İsrail’in Türkiye Büyükelçisi Irit Lillian, 8 Ekim’de Milliyet gazetesine verdiği demeçte, bu olasılıkla ilgili bir soruya yanıt verirken, “Türkiye’nin Hamas ile herhangi bir ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Türkiye barışçıl bir ülkedir. Bölgedeki güçler arasında barış, huzur ve daha iyi anlaşılma arayışında. Neden Hamas adına müdahale etsinler ki?” dedi.
Büyükelçi Lillian, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bölgede barış ve istikrar arayan bir lider olduğunu ve bu kapsamda elinden geleni yapacağına inandığını da kaydetti.
İsrail-Türkiye normalleşme süreci nasıl etkilenir?
Bölgedeki son gerilimin, Türkiye-İsrail normalleşme süreci açısından büyük önem verilen bir dönemde yaşanması dikkat çekici. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eylül ayında New York’ta bir araya geldiği İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ertelenen Türkiye ziyaretini Ekim ya da Kasım ayında yapmasının planlandığı kaydedilmişti.
Netanyahu’nun ziyareti öncesi özellikle enerji alanındaki işbirliği olasılıklarını görüşmek üzere Türkiye-İsrail arasında bakan düzeyinde temasların gerçekleştirilmesi de öngörülüyordu.
Ancak yaşanan son gelişmelerin bu temasların ertelenmesine neden olabileceği değerlendirmeleri yapılıyor. Türkiye-İsrail normalleşmesinin geleceğinin ise çatışma ortamının nasıl evrileceğine göre şekilleneceği yorumları öne çıkıyor.