Söyleşi: Gökhan Yivciger
Türk Lirasındaki aşırı değer kaybının ardından Türkiye'deki mali durum ve Türk ekonomisine destek arayışları Almanya ve Avrupa Birliği'nde de yoğun bir şekilde tartışılıyor. Almanya'da koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) Genel Başkanı Andrea Nahles'in Türkiye'ye mali yardımda bulunulması önerisine şu ana kadar güçlü bir destek çıkmadı. Başbakan Angela Merkel şu aşamada Türkiye'ye mali yardım yapılmasını gerekli görmediğini açıkladı. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun bütçeden sorumlu üyesi Günther Oettinger ise Ankara için doğru adresin IMF olduğunu söyledi.
"Türkiye, değişime gideceğine dair
güvenilir sözler vermelidir"
Peki Almanya'nın Türkiye'de doğrudan destek imkanı var mı ve bunu hangi yollardan yapabilir? Almanya'daki Konstanz Üniversitesi'nden uluslararası ekonomi ve Türkiye uzmanı Prof. Dr. Erdal Yalçın DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Almanya'nın önde gelen ekonomik araştırma merkezlerinden ifo enstitüsünün kıdemli araştırmacılarından Yalçın krizden çıkış yolunun Avrupa ile işbirliğinden geçtiği görüşünde:
DW Türkçe: SPD lideri Andrea Nahles'in Almanya'nın Türkiye'ye mali yardımda bulunması önerisiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Teknik olarak bu yardımın yolları nelerdir?
Erdal Yalçın: Doğru bir siyasi söylem. Almanya Türkiye'ye yardım etmeli. Ancak teknik olarak Almanya Türkiye'ye doğrudan ödeme yapamaz, zaten asla yapmaz da. Yardımın yolu Almanya'nın Avrupa Birliği (AB) kurumlarını, özellikle Avrupa Merkez Bankasını devreye sokması olur. Muhtemel bir yol, Avrupa Merkez Bankasının Türkiye'nin borcunun büyük çoğunluğunun olduğu Avrupa bankalarını, eğer likiditede bir sorun yaşarlarsa destekleyeceğini ilan etmesi olabilir. Zira doğrudan ödemelerin siyasi açıdan uygulanma ve başarıya ulaşma şansı yok, çünkü böyle bir ödeme yapan her ülke sonrasında belirli ölçüde denetim beklentisinde olur. Desteğin yolu merkez bankaları arasında koordinasyon sağlanmasıyla olmalı, Türkiye Merkez Bankası ile Avrupa Merkez Bankası. Ama aynı zamanda Türkiye bir değişime gideceğine dair güvenilir sözler vermelidir, örneğin AB kaynaklı bir desteğin yararlı olması için Merkez Bankasının bağımsızlığının sağlanması gibi.
DW Türkçe: Ankara sizce bu sözleri verebilir mi?
Merkez Bankasının tüm taraflara, sermaye piyasalarına ve Avrupa kurumlarına faiz artırımına karşı olan hükümete rağmen karar alabildiğini kanıtlayacak bir alanı var. Bana göre, geçen ay açıkladığı likidite planının dışında Merkez Bankasının faiz oranında değişikliğe gitmesi, ekonomistlerin de tavsiye ettiği gibi geleneksel yöntemlerle karşılık verebildiğini göstermesi açısından çok çok faydalı olur.
DW Türkçe: Almanya'nın eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Türkiye'nin dışlanmaması gerektiğini, Türkiye'deki ekonomik istikrarın Almanya'nın çıkarına olduğunu söyledi. Burada çıkarlar nelerdir ve Türkiye'deki kriz bu çıkarları ne açıdan tehdit ediyor?
Çok pragmatik nedenler var, birincisi büyük bir göç dalgası riski devam ediyor. Uzun vadede ise güvenlik ve enerji konuları var. Türkiye, AB'nin Rusya'nın doğalgazına daha az bağımlı olması için düşünülen planın parçasıydı. Diğer tarafta NATO üyeliği ve güvenlik meseleleri var. Zor durumda olan bir ülkeye, ABD'nin yaptığı gibi dışarıdan daha da baskı yaparsanız, esasen ulusal duyguları güçlendirirsiniz. Önümüzde Rusya ve daha radikal olarak İran örneği var. Dolayısıyla (Batı'ya) entegre olmuş bir ülkeyi daha da baskı altına almak çıkarlarına değil. Türkiye derin bir ekonomik ve siyasi krizde. Bu kriz Avrupa ve Türkiye arasındaki ilişkileri yeniden güçlendirme fırsatı sunuyor. AB'ye tam üyelik belki mümkün olmayabilir ama ekonomik ilişkileri istikrara kavuşturmada çok şey kazanabiliriz.
"Spekülasyonlar durdurulabilir ama bu, yapısal sorunlarının çözüleceği anlamına gelmez"
DW Türkçe:Sizce Alman hükümeti kendi içinde Türkiye'ye yardım konusunda uzlaşma sağlayabilir mi? Özellikle de iki ülke arasında geçmişte yaşanan diplomatik gerilim dikkate alındığında.
Söylediğim gibi teknik ve politik olarak doğrudan ödeme yapılmasını mümkün görmüyorum. Bu tartışmayı Yunanistan örneğinde de yaşamıştık. Siyasi olarak şu soru sorulur: "Alman vergi mükellefleri kötü idare edilen bir ülkeyi kapsayan finansal programı neden desteklesin?" Siyasi olarak izah etmek zor. Elbette kazanımlar var, göç sorunu, güvenlik vs. Ancak doğrudan ödeme her zaman beklediğiniz hiçbir şeyi geri alamadan para kaybetme riski barındırır. Bu açıdan, doğrudan ödeme çözümü mümkün değil. Türkiye'nin finansal sorunlarının çözümü, Almanya'nın desteğiyle AB kurumlarıdır.
DW Türkçe: Peki sadece bunlar Türkiye'nin bulunduğu krizden çıkmasına yeterli mi?
Avrupa Merkez Bankası güvenilir bir destek sağlarsa ve Türkiye hükümeti ile Türkiye Merkez Bankası bu destekten istifade edeceğine karşı tarafı ikna ederse, o zaman Türkiye ilk aşamada spekülasyonları durdurabilir. Ancak bu Türkiye'nin yapısal sorunlarının çözüleceği anlamına gelmiyor. İstatistiklere bakarsanız Türk Lirası'nun bugünkü baskı altındaki durumu 2010-2011'de başladı. O zamandan beri para biriminde düzenli bir değer kaybı var. Dolayısıyla Türkiye'nin belirgin bir ilerlemeye ihtiyacı var. Türk Lirası'nın değeri şu an çok düşük ve Türkiye'nin ticaret açığını kapatması için bunu düzeltmesi gerekiyor. Çünkü ticaret açığı Türkiye'nin şu anki makroekonomik yapısındaki en büyük sorun. Hükümet Lira bu kadar zayıfken piyasaya para pompalamaktan ve Merkez Bankasını faizleri düşük tutmaya zorlamaktan vazgeçerse o zaman Türkiye orta vadede bu ekonomik krizden çıkabilir.
"Almanya ve Avrupa bir el uzattı,
Türkiye bu eli tutmalı"
DW Türkçe:ABD yönetiminden Papaz Andrew Brunson serbest bırakılmadığı takdirde daha fazla yaptırım uyarısı geldi. Böyle bir durumda yeniden bir kur dalgalanması yaşanabilir mi?
Türk Lirası üzerindeki baskı, bahsettiğim iki bakış açısıyla durdurulabilecek spekülasyonlara dayanıyor. Türkiye dışından büyük bir finansal kurumun para birimini desteklemesi ve Türkiye Merkez Bankasının bu finans kurumuyla işbirliği içinde olması. Yani Avrupa Merkez Bankası veya IMF'nin Türkiye ile birlikte çalışması. Bu gerçekleşirse spekülasyonların önüne geçilebilir ve bir ilerleme görebiliriz. Türkiye'deki devalüasyonun boyutu sadece yapısal sorunlara dayanmıyor, bu da bir gerçek. Spekülasyonlar durduğunda Türkiye'nin de orta vadede güvenilir politikalar ortaya koyması gerekir, örneğin piyasaya para pompalanmaması ve iç tüketimin teşvik edilmemesi gibi.
DW Türkçe: Tek çözümün AMB ya da IMF desteği olduğunu söylediniz. Türk hükümeti ise IMF'ye başvurmama konusunda kararlı görünüyor. Siz bu kararlılığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Böyle bir ortamda, Türkiye’nin dışarıdan yardım alması çok önemli. Normalde doğru adresin IMF olduğu söylenir, ancak unutulmamalıdır ki Türk Lirası’ndaki değer kaybının hızlanmasının nedeni ABD’nin attığı siyasi adım oldu. Bunu şunun için söyledim borç vermede son merci olarak IMF Türkiye’yi desteklemek için devreye girerse, bu kurumun en büyük finansal gücü olarak ABD elbette ülkenin ekonomisinin nasıl istikrara kavuşturulacağı konusunda belirli kuralları dikte edecektir. Bu da en azından şu aşamada Türkiye’nin neden IMF’nin desteğini istemeyeceğini açıklıyor. Bu durumda AB’nin destekleyici ve yapıcı bir güç olarak devreye girmesi son derece doğal. Çünkü Türkiye ekonomisinin düzelmesi Almanya ve Avrupa’nın çıkarına... Almanya ile beraber Avrupa Birliği, ekonomisini düzeltmesi için Türkiye’yi desteklemeye hazır olduklarına dair net mesajlar verdi... Almanya ve Avrupa bir el uzattı, Türkiye bu eli tutmalı.
© Deutsche Welle Türkçe