Gündem

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş: Yaptığımız araştırmaya göre işsizlik haziran itibariyle yüzde 25’lere çıkacak

"AKP ne zaman sıkışsa tartışmayı din eksenine kaydırıyor"

04 Mayıs 2020 08:36

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, yeni tip Koronavirüs salgınıyla birlikte Türkiye'de yaşanan ekonomik krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tek tek kapanan iş yerleriyle işçi kesiminin büyük bir ekonomik sıkıntı içine girdiğini hatırlatan Baş, resmi işsizliğin yüzde 14 civarında olduğunu ancak kendi iktisatçılarının yaptığı araştırmaya göre haziran ayı itibariyle bu rakamın yüzde 25'lere çıkacağını söyledi.

Göçmen işçilerle kayıt dışı çalışan işçileri de hatırlatan Baş, işverenlerin işçi çıkarmalarının 'yasaklandığı' yasaya ilişkin olarak da değerlendirmelerde bulundu. Baş, "Normalde yasaya göre, patronunuz sizi ücretsiz izne çıkarabilir ama işçinin bunu kabul etmesi gerekiyordu. Ancak çıkardıkları yasada işçinin onay yükümlülüğü kalktı. Fiilen işten çıkarma hakkı bu aslında" ifadelerini kullandı.

HDP ile aralarındaki farkı da “Biz sosyalistiz, HDP radikal demokrat” diye anlatan Baş, "Biz daha ortodoks Marksist bir çizgide bir işçi sınıfı iktidarını savunuyoruz. HDP daha çoğunlukçu, radikal demokrat bir ideolojik politik hatta sahip. Ortak düşmana karşı beraber mücadele etmesi gereken dost iki partiyiz" dedi.

Baş, yargı bağımsızlığıyla ilgili de şunları ifade etti:

“Yargı, iktidarın sopasına dönüşmüş durumda. İktidar bunlarla yönetebilme hayali kuruyor bence. Tersten Bremen Mızıkacıları’na benziyor. Onlar hırsızları kovalamak için bağırıyordu. Bunlar da gerçek duyulmasın diye çok bağırıyorlar.”

Cumhuriyet'ten İpek Özbey'in sorularını yanıtlayan Baş'ın açıklamalarının bir bölümü şöyle:

- 23 Nisan’da TBMM’deki konuşmanız esnasında yayın kesildiğinde ne anlatıyordunuz?

Egemenliğin artık millette değil, tek adama ait olduğunu söylediğim noktada kesilmiş. İlgili kanalların yöneticilerine teşekkür mesajlarımı gönderdim. İyi ki kestiler, böylece konuşma çok daha geniş kesimlerin dinleyebildiği bir hal aldı. O konuşmayla ilgili benim için birkaç durum var. Biri, biz parlamentoda grubu olmayan partilerin söz hakkı konusunda ciddi bir mücadele veriyoruz.

- Sadece üç dakika konuşma hakkınız var ama değil mi?

Evet. 23 Nisan özel gündemli bir toplantı. Bu toplantı 80’lerin ikinci yarısı itibarıyla başlıyor parlamentoda. Başladığı günden itibaren parti tek bir vekille temsil edilse de herkesin süresi eşit. Taa ki geçen seneye kadar. İlk 23 Nisan konuşmasında, yani biz konuşacağımız zaman bu tartışma oldu. Ama 3 dakika konusunda ısrar ettiler. Tepkim 23 Nisan’da bile adaletsizlik oluşuna… İkincisi; 15 Nisan’da TBMM kapandı. Yoğun bir infaz görüşmesi trafiği olmuştu. 1-2 gün boşluk olması gerekiyordu. Ben de 10 gün boyunca o koronavirüs günlerinde sürekli Ankara’da olduğum için çocuklar ve ev nedeniyle bir günlüğüne İstanbul’a geldim, ertesi gün tekrar giderim dedim. Tesadüfen haber aldım ki, o akşam “İşçilerin işten çıkarılması yasaklanıyor” diye kamuoyuna anlattıkları yasa geçecekmiş. Normalde yasaya göre, patronunuz sizi ücretsiz izne çıkarabilir ama işçinin bunu kabul etmesi gerekiyordu. Ancak çıkardıkları yasada işçinin onay yükümlülüğü kalktı. Fiilen işten çıkarma hakkı bu aslında. Saat 16.00’da haber geldi, akşam 20.00’de Ankara’ya yetiştim. Söz talebinde bulundum. Yine kavga dövüş söz aldım ama sabaha karşı 04.00’te ve son konuşmaydı.

- Ne demiştiniz?

Sinirlendim. “Bakın maalesef bu yasayı çıkaracaksınız, biz buna engel olamayacağız ama madende, inşaatta, tekstil atölyelerinde çalışan işçiler çalışmaya devam edecek ve ölecek. Bizim tatil yapmaya hakkımız yok” dedim. Sanıyorum bir hafta sonraydı, temasım da olan Devrimci Yapı İşçileri Sendikası’nın Avrupa yakası temsilcisi, inşaat işçisi bir arkadaşımız vefat etti. Maalesef söylediğim şey oldu ve bunun getirdiği bir öfke vardı o 23 Nisan konuşmasında. Genel olarak da şöyle bir çizgimiz var. Vekil için halkın temsilcisi denir ya, biz halkın kendisi olmaya çalışıyoruz.

- Laiklik tartışmaları uzun süredir yapılıyor, gerginlik giderek de tırmanıyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın son açıklamaları, sonrasında Cumhurbaşkanı’nın desteği… Bu tartışmaları nasıl okuyorsunuz?

AKP ne zaman sıkışsa bunu yapıyor. Ne zaman sıkışsa tartışmayı din eksenine kaydırıyor. Türban istismarıyla, yoksul, emekçi insanların masum dini duygularını kullana kullana bu günlere geldiklerini kendileri de biliyor. 18 yıllık iktidarına rağmen hâlâ bir mağduriyet yaratmak üzere eline geçen her fırsatı değerlendiriyor. İşe yarıyor mu, artık çok değil. Örneğin türbanlı bir tekstil işçisi AKP’nin ne olduğunu görüyor. 18 yıl önce sadece türbanı için AKP’ye oy verebiliyordu. Ama şimdi, ben türbanlıyım ama cipe binen türbanlıyla aynı değilim fikri bence fazla. Bize dönük ilgiden de görüyorum. İktidarın komünistlere karşı en temel silahlarından biri din düşmanı olduğu algısıydı.

- Üç ay işten çıkarma yasağı var ama işçi çıkarıldı mı?

Tabii ki. Resmi işsizlik yüzde 14 gibi bir rakamdı. Bizim iktisatçıların yaptığı araştırma haziran itibarıyla yüzde 25’lere çıkacağı yönünde. Kadıköy’de ilk sokağa çıkma yasağında 5 bin kişi işsiz kalmıştı. Bir de göçmen işçiler var, kayıt dışı çalışanlar. Virüsü yeneceğimize inanıyorum ama ekonomik yıkımı nasıl halledecekler? Ben talepte bulunuyorum ama şunu da biliyorum: Parayı bitirdiler. İhtiyat akçesi çok tipik bir örnektir. Kefen parasını harcamayın dedik, seçim yatırımında bitirdiler. İktidarın yanıtlaması lazım. Her ay elektrik faturasını ödemekte zorlananlar, üç faturayı birden nasıl ödeyecek? Evinde iki çocuğu olan işsiz bir baba, “Eve çocuklar uyuduktan sonra giriyorum, uyanmadan çıkıyorum, ya benden bir şey isterse ne yaparım” diyor. Bu, kısa süreler idare edilebilir belki ama sonra?


Röportajın tamamını okumak için tıklayın.