İstanbul Sözleşmesi'nin ilk imzacısı olan Türkiye, aylardır süren tepkilere rağmen kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan uluslararası sözleşmeden 1 Temmuz'da resmen ayrıldı. Uzaklaştırma kararlarını 6 ay için veren mahkemeler süreyi 1 aya çekti, emniyet tedbir kararı almamaya başladı.
Haftalık yayınlanan Gazete Oksijen'in haberine göre; Avrupa Birliği ve 45 ülkenin katılımıyla 2011’de imzalanan İstanbul Sözleşmesi’ni onaylayıp hayata geçiren ilk ülkelerden biri Türkiye’ydi. Ancak manzara 10 yılda değişti, "kadınların hakkını korumak ve aile içi şiddete dur demek için" hazırlanan sözleşme, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla feshedildi.
Sözleşmenin yürürlükten kalkacağı tarih olarak da 1 Temmuz belirlendi. Fakat adalet sistemi 1 Temmuz’u beklemedi, pratikte sözleşmeyi çoktan yürürlükten kaldırdı. Mevzuatta zaten mevcut olan hükümler de uygulanmaz olunca, sözleşme sonrası süreç hukukçuları iyice endişelendirmeye başladı.
"Aile mahkemeleri tedbir kararı vermekte geç davranıyor"
Bu isimlerden biri olan kadın hakları savunucusu Avukat Hande Kuday, sözleşme yürürlükteyken dahi yargı mercilerinin ve emniyet güçlerinin mevzuata aykırı davrandığını söylüyor. Kuday, "Karakollar mağdur kişilerin talep ettiği tedbir kararlarını artık almıyor, aile mahkemeleri ise tedbir kararını vermekte daha geç davranıyor ve bu süreyi de 6 aydan 1 aya düşürdüler" diyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi öncesi verilen uzaklaştırma kararlarının süresinin 6 ay olduğunu, fesih sonrası ise kararların yarısından fazlasında bu sürenin 1 aya düştüğünü dile getiren Hande Kuday, her ay tedbiri uzatma yoluna gitmek zorunda kaldıklarını söylüyor.
"Hakimler ya bildikleri kanuna uymuyor, ya da..."
Kuday, "Durumun en vahim tarafı mahkemelerin tavrı. Hakimler ya bilmedikleri bu kanuna uymuyor ya da bunu bir hükümet politikası olarak görüp riayet ediyorlar’’ diyerek, kürtaj konusunda karşı karşıya kalınan durum ile benzerlik kuruyor: “Tıpkı kürtaj meselesindeki gibi bir durum var önümüzde. Örneğin kürtaj yasal olarak tanınmış olsa da devlet hastaneleri bu hizmeti vermiyor, 6284 sayılı kanunun uygulanmasında da aynı süreci yaşıyoruz maalesef."
Haberin tamamı için tıklayın...