Gündem

Türkiye tipi adalet: Özel ekiplerin çözdüğü söylenen cinayet, üç ayrı dava ile aydınlanamadı, garip gerekçeyle kapatıldı

Dosyada ismi geçen uyuşturucu çeteleri, çete liderleri, aynı isimler tarafından işlenen farklı cinayetler arasındaki bağlantılar da araştırılmadı

07 Ağustos 2024 20:14

Para almak için yanına gittiği arkadaşının evinin önünde 3 kişinin silahlı saldırısına uğrayan Yücel Biçer (36), 5 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Yücel’in ölümüne ilişkin 7 yıl süren soruşturma ve yargılama sürecinde yaşananlar “Türkiye tipi adalet” anlayışını gözler önüne serdi. Özel polis ekiplerinin cinayeti çözdüğünün ajanslar tarafından duyurulmasından yıllar sonra aynı cinayetin yine özel ekiplerce çözüldüğü ilan edildi ancak cinayet yine çözülemedi. Savcılıklar ise aynı dosya üzerinden farklı tarihlerde üç ayrı iddianame düzenledi. Buna karşılık görülen davada, savcılık tarafından “yeterli derinlik ve etkinlikte bir soruşturma yürütülmediği” vurgulandı. Savcılığın beraat istediği isimlere mahkûmiyet, ceza istediği kişilere beraat verilirken, ismi verildiği halde duruşmada sanıklar tarafından teşhis edilemeyen kişi de müebbet hapse mahkûm edildi. Bu kadar uzun süren yargılama sonunda ise Biçer’in neden öldürüldüğü dahi çözülemedi. Hem yerel mahkeme hem de Yargıtay kararında, Yücel’in öldürülme gerekçesi, sanıklarla arasında “dosyaya yansıtılamayan bir husumet olduğu” sözleriyle açıklanmaya çalışıldı. Buna karşın dosyada ismi geçen uyuşturucu çeteleri, çete liderleri, aynı isimler tarafından işlenen farklı cinayetler arasındaki bağlantılar da araştırılmadı. Dahası Yargıtay da tüm bu eksikliklere rağmen yerel mahkemenin gerekçesini “kopyala-yapıştır” yaptı, hükümleri onadı.

“Özel ekipler çözdü”

Yücel Biçer, Mart 2017’de para almak için yanına gittiği arkadaşının Keçiören’deki evinin önünde üç kişinin silahlı saldırısına uğradı. Vücuduna 12 kurşun isabet eden Biçer, 5 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Biçer yaralı haldeyken olay yerine gelen polislere, “kendisini telefonunda arayan son kişinin olay yerine çağırdığını” söylemişti. Biçer’i çağıran kişi Hasan Sarıkaya isimli arkadaşıydı. Sarıkaya’nın tanık sıfatıyla 3 kez ifadesi alındı. Cinayetten 1,5 yıl sonra ajanslar, özel bir ekip tarafından cinayetin çözüldüğünü anlatan haberler geçti. Haberlere göre özel ekip, Biçer’i para vermek için evinin önüne davet eden Sarıkaya ile Cuma Torun, M.A ve H.G. isimli şüphelileri tespit edip yakalamıştı. Ancak olaydan 2 yıl sonra açılan davada, yakalandığı söylenen isimlerden sadece Sarıkaya sanıktı. Torun, M.A ve H.G hakkında takipsizlik kararı verilmişti.

Tanıktı, sanık oldu

4 sanıklı davanın diğer sanıkları ise, Sarıkaya’nın anlatımlarında geçen Uğur Ayhan ve Onur Sözügeçen ile uyuşturucu işi yaptığı ve çete lideri olduğu öne sürülen “Kırmızı” lakaplı Volkan Güven’di. Aynı zamanda görgü tanığı da olan Sarıkaya’nın “ilk ateş eden kişiydi” dediği ve internette "Ulvi" lakabıyla bilindiğini söylediği Ümit Aykurt da başka bir cinayete kurban gitmesi nedeniyle sanık değildi. Sarıkaya, tanık olarak verdiği çelişkili beyanları üzerine tutuklanınca ifade değiştirmiş, Ayhan tarafından tehdit edildiği için yalan beyanda bulunduğunu anlatmıştı.

Aynı isimlere ikinci cinayet suçlaması

Aşamalarda verdiği ifadesinde Sarıkaya, sadece Uğur Ayhan’ı tanıdığını, Biçer’i çağırmasını Ayhan’ın istediğini, cinayete karışan diğer isimleri ondan duyduğunu, internette yaptığı araştırmada gerçekten de saldırı sırasında gördüğü kişilerin Ayhan’ın ismini verdiği kişiler olduğunu ve tehlikeli kişiler olduklarını anladığı için korkup yalan beyanda bulunduğunu söyledi. Sarıkaya, olay yerinde gördüğü iki kişiyi internette yaptığı bu araştırma sayesinde tespit ettiğini anlattı, hatta “Uğur Ayhan’ın kendisine bu kişilerin daha sonra başka birini daha öldürdüğünü söylediğini” aktardı. Gerçekten de Biçer’den sadece bir gün sonra 22 yaşındaki Birol Comart ile 25 yaşındaki Onur Kınız isimli gençler Volkan Güven, Onur Sözügeçen ve Ahmet Altun tarafından uğradığı “kaleşnikoflu” saldırı sonucu hayatını kaybetmişti. Ancak Kınız ve Comart ile Biçer’i aynı çetenin öldürüldüğüne ilişkin tek bir tespit yapılmamış, iki farklı dava açılmıştı. Comart’ın annesi duruşmalarda yine uyuşturucu çeteleri ve isimlerden bahsetmiş ancak bu davada da yeterli araştırma yapılmamıştı.

“Haberim olsa kardeşimi markete gönderir miydim?”

Biçer’in ölümüne ilişkin iddianamede Sarıkaya, Biçer’i para verme bahanesiyle evinin önüne davet ederek pusuya düşürmekle suçlandı. Uğur Ayhan’ın azmettirici, Sözügeçen ve Güven’in ise silahları ateşleyen kişi oldukları öne sürüldü. Sarıkaya, ifadesinde “Biçer’in pusuya düşürüleceğinden habersiz olduğunu, saldırı gerçekleştiği sırada kız kardeşinin de kendisine sigara almak için gittiği marketten döndüğünü ve evinin önünde olduğunu” söyledi, “Saldırıdan haberim olsa kız kardeşimi markete gönderir miydim?” dedi. Sarıkaya, Biçer’e kapının önünde ilk müdahale edenlerden biri olduğunu, ambulansı kendisinin çağırdığını anlattı.

Karar duruşmasında ifade değiştirdiler

Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama aşamasında yeniden sorgulanan Sarıkaya’ya ateş edenlerin kim olduğuna ilişkin teşhis de yaptırıldı. Sarıkaya, kendisine gösterilen fotoğraflar üzerine, “ilk ateş eden kişi” olarak teşhis ettiği kişinin Ümit Aykurt değil, Ahmet Altun olduğunu, isimleri internetten araştırdığı için yanıldığını söyledi. Altun, Sözügeçen ve Güven’i kesin olarak teşhis ettiğini aktardı. Diğer sanıklar ise yargılama boyunca Sarıkaya’nın beyanlarını kabul etmeyip, suçlamaları reddetti. 8 ay süren yargılamanın mütalaa sonrasındaki karar duruşmasında bu kez sanık Volkan Güven ifade değiştirerek, ortaya yeni bir iddia attı. Aleyhinde ifade veren Sarıkaya’nın, Kadir İnan çetesinin üyesi olduğu iddia edilen ve daha önce hakkında takipsizlik kararı verilen Cuma Torun tarafından yönlendirildiğini öne sürdü.

“Görsem teşhis ederim”

Aynı duruşmada, azmettirici olmakla suçlanan Uğur Ayhan da birden konuşmaya karar verdi. Ayhan da ifadesinde bu kez Cuma Torun’un yanı sıra yine Kadir İnan’a yakın olduğunu öne sürdüğü Ercan Çettin ve Hasan Demir ile daha önce Sarıkaya’nın duruşmada teşhis ettiği Ahmet Altun’un ismini verdi, bu kişilerin cinayeti kendi üstlerine yıkmaya çalıştığını, “görse bu kişileri teşhis edebileceğini” iddia etti. Aralık 2019 tarihli karar duruşmasındaki bu ifadeler sonrası mahkeme, bu iki sanığın tahliyesine hükmederken, isimlerini verdikleri kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu. Davayı da bu kişiler hakkındaki iddianamenin düzenlenmesinin beklenmesine karar vererek erteledi.

Özel ekipler “yine” çözdü

Bu isimlerden Ahmet Altun, Mart 2022’de annesinin evindeki gizli bölmede saklanırken yakalandı. Ajanslar yine, 3’ü cinayetten olmak üzere 14 ayrı suçtan aranması olan Altun’un yakalanmasını “özel ekiplerin” çalışması olarak duyurdu. Aynı cinayet bir kez daha çözülmüştü. Mahkemenin ısrarlı yazıları sonrası ikinci iddianame ancak Nisan 2022’de yani tam 27 ay sonra yazılabildi. Bu iddianamede, katilleri olay yerine getirip götüren aracı kullandığı iddia edilen Cuma Torun sanık olarak yer almazken, Çettin, Demir ve Altun cinayetle suçlandı. İki dava birleştirilerek görülmeye devam edildi.

Teşhis edemediler

Birleştirilen davada yargılama sürerken, bir önceki karar duruşmasında ifade değiştirerek Çettin’in ismini veren Uğur Ayhan’dan bu kişiyi teşhis etmesi istendi. Ancak Ayhan kendisine gösterilen isimler arasındaki Çettin’i teşhis edemedi. Huzurdaki kişinin kendisinin gördüğü Çettin olmadığını söyledi. Mahkemedeki beyanlardan, ‘Türkmen Dağı’na cihada gittiği’ anlaşılan Ahmet Altun ise duruşmada suçlamaları kabul etti. “Cinayeti kendisinin işlediğini, o tarihlerde geçimini Hasan Demir’in sağladığını, cinayeti de Demir ve Ercan isimli kişiyle birlikte gerçekleştirdiklerini” söyledi. Ancak Altun da tıpkı Uğur Ayhan gibi, Ercan’ın soyismindeki “çift T” ayrıntısına kadar anlatmasına karşın salonda bulunan Çettin’i teşhis edemedi. Altun ifadesinde, salondaki Ercan Çettin ile kendisinin bahsettiği kişinin aynı kişi olmadığını anlattı. Çettin ise ifadesinde yargılamada adı geçen hiç kimseyi tanımadığını öne sürdü, beraatını istedi.

Üçüncü iddianame hazırlandı

Bu arada mahkeme savcılığa bir kez daha suç duyurusunda bulundu, ısrarlı yazılar yazarak Cuma Torun hakkında dava açılmasını istedi; davayı bu kez de Torun hakkındaki iddianamenin hazırlanmasının beklenmesi amacıyla erteledi. Böylece Kasım 2022’de Torun’un sanık olduğu üçüncü bir dava daha açıldı ve bu dava da ana dava ile birleştirildi. Hasan Sarıkaya, Uğur Ayhan, Onur Sözügeçen, Ahmet Altun, Cuma Torun, Ercan Çettin ve firari durumdaki Hasan Demir hakkındaki yargılamaya böylece devam edildi.

“Teşhis edemeyen” sanık bir kez daha ifade değiştirdi

Dava sürerken daha önce defalarca ifade değiştiren ve duruşmada Çettin’i teşhis edemeyen Uğur Ayhan bir kez daha ifade değiştirdi. Ayhan ifadesinde huzurdaki Çettin’in bahsettiği kişi olduğunu ancak korktuğu için yalan beyanda bulunduğunu öne sürdü. Yargılama ve soruşturmalar esnasında ne ifadelere yansıyan isimler, ne uyuşturucu tezgahları ne de cinayetin sebebi araştırıldı.

“Yeterli derinlik ve etkinlikte soruşturma yürütülmedi”

Cinayetin üzerinden geçen 6 yılın sonunda savcılık esas hakkındaki mütalaasını verdi. Mütalaada, “yeterli derinlik ve etkinlikte bir soruşturma yürütülmediği” söylenirken, önce tanık sonra sanık olan, tutuklanıp tahliye edilen Sarıkaya’nın beyan ve teşhislerinin, olay yeri incelemesindeki tespitlerle uyuştuğu, ilk beyanlarındaki çelişkilerin tehdide uğramasından kaynaklandığı belirtildi. Savcı, Uğur Ayhan, Volkan Güven, Onur Sözügeçen ve Ahmet Altun’un kasten öldürme suçundan, Sarıkaya’nın ise cinayete yardım suçundan cezalandırılmasını istedi. Sanıklardan Çettin hakkında mahkumiyete yeterli delil bulunmadığı ve beyanda bulunan sanıkların teşhis işlemlerinin olumsuz olması nedeniyle beraat isteyen savcılık, firari Demir’in dosyasının ise ayrılmasını talep etti.

Beraat istenenlere ceza, ceza istenenlere beraat

6 yıl süren yargılama sonucu mahkeme, sanıkların teşhis edemediği Ercan Çettin ile Cuma Torun, Hasan Sarıkaya ve cinayeti işlediğini kabul eden Ahmet Altun’u müebbet hapse mahkûm etti. Sanıklardan Sarıkaya’nın duruşmada “kesin olarak teşhis ediyorum” dediği ve savcılık mütalaasında müebbet hapis istenen Sözügeçen ve Güven’in ise beraatına karar verdi. Mahkeme, ilk iddianamede azmettirici olarak gösterilen Ayhan’ı ise cinayete yardım suçundan 10 yıl hapisle cezalandırdı. Mahkemenin gerekçeli kararında, Biçer’in neden öldürüldüğüne ilişkin bir tespite yer verilmezken, maktul ile sanıklar Torun, Demir ve Çettin arasında “dosyaya yansıtılamayan bir husumet bulunduğu” yazıldı. Böylece savcının beraat istediği sanıklara mahkûmiyet, ceza istedikleri sanıklara da beraat verilmiş oldu.

“Kopyala yapıştır” onama: “Dosyaya yansıtılamayan husumet”

Mahkemenin bu kararı, önce istinaftan, geçen mayıs ayında da Yargıtay’dan geçti. İlginç olan şu ki, yargılamanın başında cinayetin azmettiricisi olarak görünen ve kendisine iftira atıldığını öne süren Uğur Ayhan, cinayete yardım suçundan aldığı 10 yıl mahkumiyeti temyiz etmekten dahi vazgeçti. Yargıtay’dan çıkan karar da dikkat çekici oldu. Yargıtay’ın kararında, yerel mahkeme kararından birebir kopyalanmış ifadeler yer aldı. Yüksek Mahkeme’nin kararında da sanıklarla Biçer arasında “dosyaya yansıtılamayan husumet bulunduğu” anlatıldı. Savcılığın, etkin bir soruşturma yürütülmediği itirafına karşın Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nce, Biçer’i ölüme götüren bu husumetin ne olduğu, dosyada adı geçen diğer kişiler, uyuşturucu çeteleri, aynı isimlerin yer aldığı cinayetler arasındaki bağlantının araştırılmasının istenmesi yerine, mahkemenin verdiği hükümler aynı cümleler kullanılarak onandı.