Birleşmiş Milletler Kadın Örgütü (UN Women) Başkan Yardımcısı Lakshmi Puri, Türkiye’de çocuklu kadınların iş yaşamından uzaklaşması konusunda eleştiriler getirdi. Puri, Türkiye’de 6 yaşından küçük çocuğa sahip kadınların yüzde 70’inin çalışmadığını söyleyerek, “Bu çok büyük bir endişe kaynağı olmalı” dedi.
Yargı sürecinde hakimlerin eğitime tabi tutulması gerektiğini söyleyen Lakshmi Puri, "Tecavüz gibi bazı suçlarda kurban, tecavüze uğradığını ispatlamaya çalışıyor, halbuki ispat yükümlülüğü suçu işleyende, tecavüzcüde ya da şiddeti uygulayan kişide olmalı” dedi.
BM’nin Eylül 2015’te kabul ettiği “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nin de masaya yatırılacağı G20 zirvesi öncesinde Hürriyet'ten İpek Yezdani’nin sorularını yanıtlayan Puri, Türkiye’deki kadın istihdamı oranının yalnızca yüzde 28.3 olduğuna dikkat çekerek, bu durumun gelecekte Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve rekabet gücüne engel oluşturacağını söyledi.
Geçen hafta İstanbul’da düzenlenen W20 (Kadın 20) toplantısına katılan Lakshmi Puri röportajı şöyle:
BM’nin 2015 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmada kadını güçlendirmenin ve kadın-erkek eşitliğini sağlamanın önemi nedir?
- “Sürdürülebilir kalkınma için 2030 hedefleri” başlıklı ajandamızda ilk kez kadın-erkek eşitliğini ve kadınların güçlendirilmesini merkeze aldık. Bu ajandaya göre 2030 yılına kadar tüm dünyada kadın-erkek eşitliğini gerçekleştirmiş olmamız gerekiyor. Bu hedefleri kabul eden devletlerin tümü ilk kez ‘Evet bunu yapabiliriz ve yapacağız’ dediler. Yani kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadınların güçlendirilmesi evrensel bir gündem, bu konuda zengin ülke-fakir ülke ayırımı yok. Kadın erkek eşitliği olmadan sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hiçbirinin olmayacağı artık anlaşılmış durumda.
Birçok toplumda çocuk bakımı ve ev işi kadının doğuştan gelen görevleri gibi algılanıyor, bu durum kadınların iş hayatına atılmasını nasıl etkiliyor?
- Çocuk bakmak ve ev işleri kadınların doğal işiymiş gibi gösterildiği için çok sayıda kadın eğitim ve iş olanaklarından mahrum kalıyor. Örneğin Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre Türkiye’de kadın istihdamı oranı yüzde 28.3 civarında. Türkiye’de 15-29 yaş arasındaki genç kadınların yüzde 45’i ne eğitim ne de iş hayatında yer alıyor. Bu çok büyük bir endişe kaynağı olmalı. Bu durum, Türkiye’de ekonomik büyümeyi ve refahı engelleyecek, aynı zamanda Türkiye’nin gelecekteki rekabet gücünü de olumsuz yönde etkileyecek. Bunun yanı sıra, Dünya Bankası verilerine göre Türkiye’de 6 yaşından küçük çocuğu olan kadınların yüzde 70’i çalışmıyor. Avrupa’daysa bu oran yüzde 29. Bu şu anlama geliyor: Türkiye’de kadınlar, hiç bir ücret almadan yaptıkları ev işleri ve çocuk bakımıyla bağlanmış durumdalar. Bu yüzden de eğitim ve iş olanaklarından mahrum kalmış durumdalar.
"Bakıcılık ve ev işleri ücretlendirilmeli"
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yönünde öncelikli kalkınma hedefleri neler?
- Birinci hedef; kanunlardaki ve uygulamalardaki tüm ayrımcılık maddelerinin sona erdirilmesi. Kadınlara ayırımcılık uygulayan tüm kanunlar kaldırılacak. İkinci hedef; kadınlara karşı her türlü şiddetin sona erdirilmesi. Üçüncü hedef; kadın sünneti ve çocuk evlilikleri başta olmak üzere kadınlara zarar veren her türlü uygulamanın reddedilmesi ve bitirilmesi. Bir kız çocuğu evlendirildiğinde bunun adı evlilik olmaz, bunun adı yasallaştırılmış tecavüzdür. Dördüncü hedef ise ekonomik, sosyal ve toplumsal hayatta eşit katılım ve eşit liderliğe sahip olmak. Parlamentoda, yasamda, yürütme ve yargı organlarında kadının erkeklerle eşit şekilde temsil edilmesi gerekiyor. Beşinci hedef ise kadınların yaptığı çocuk bakıcılığı ve ev işlerinin ücretlendirilmesi.
"Cezalar caydırıcı olmalı"
UN Women Başkan Yardımcısı Puri Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni kabul eden tüm ülkelerin kadına karşı şiddetin her türünü sona erdirmek gibi bir taahhütleri olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu: “Erkeklerin ve erkek çocukların eğitiminin de bu sürece dahil edilmesi gerekiyor. Kadına karşı şiddetin sona ermesi için öncelikle kadını kendine ait bir mal gibi gören erkek zihniyetinin değişmesi gerekiyor. Ayrıca kadına karşı şiddet ‘aile içi bir meseleymiş gibi’ algılanıyor aile içinde çözülebileceği düşünülüyor, bunun değişmesi lazım. Yani Pekin Konferansı’ndan beri Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 130 ülke kanunlarında aile içi şiddeti suç olarak cezalandırıyor. Bu suçu işleyenlere verilecek cezaların caydırıcı olması da çok önemli. Aile içi şiddete sıfır tolerans gösterilmesi gerekiyor. Bu suçu işleyenlerin mutlaka caydırıcı cezalara çarptırılması gerekiyor. Ayrıca yargı sürecinde de bu konuda hakimlerin eğitime tabi tutulması gerek. Tecavüz gibi bazı suçlarda kurban, tecavüze uğradığını ispatlamaya çalışıyor, halbuki ispat yükümlülüğü suçu işleyende, tecavüzcüde ya da şiddeti uygulayan kişide olmalı.”